6 Mayıs 2012 Pazar günü yayınlandı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e Çankaya Köşkü'nde yüz yüze soru sorma fırsatı tanıyan "Cumhurbaşkanına Sorun" uygulamasının ikincisi gerçekleştirildi.
Vatandaşların oylarıyla belirlenen 10 soru sahibi, Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Gül ile tanışıp sohbet etme ve sorularını doğrudan iletme imkanı buldu. Hayattaki üç dileği de sorulan Gül, savaşlar, zulümler, açlık ve benzeri sebeplerden dolayı dünyada yaşanan huzursuzluğun bitmesini isteyerek, "Daha somut olarak komşumuz Suriye'nin hür vedemokratik bir düzene kansız ve acısız bir şekilde geçmesini arzu ederim" dedi.
2 Nisan Pazartesi günü soru gönderme işlemiyle başlayan "Cumhurbaşkanına Sorun" uygulamasının ikincisinde, soru sahipleri ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Çankaya Köşkü'nde bir araya geldi. Türkiye'nin değişik bölgelerinden gelen 10 soru sahibi, Atatürk Müze Köşkü'nü gezdikten sonra çekimlerin yapılacağı salona alınarak Cumhurbaşkanı Gül ile tanıştılar. Konuklarıyla tek tek el sıkışarak "Hoş geldiniz" diyen Gül, onlarla sohbet etti. "Cumhurbaşkanına Sorun" uygulaması çerçevesinde sorularını aracısız olarakCumhurbaşkanı Gül'e soran katılımcılar, farklı konularda dilek, düşünce ve taleplerini de dile getirdiler. Yaklaşık 1 saat süren soru-cevap bölümü sonrası katılımcılar Cumhurbaşkanı Gül ile tek tek ve toplu hatıra fotoğrafı çektirdiler. Gül, konuklarıyla yakından ilgilendi.
2 Nisan'da "Cumhurbaşkanına Sorun" uygulaması kapsamında sorular alınmaya başlandı ve 6 Nisan Cuma günü sona erdi. Uygulamanın ikincisinde, ilkinden farklı olarak öncelikle tüm sorular alındı ve ardından da kriterlere uygun olan sorular oylamaya açıldı. İlk uygulamaya soru gönderen ancak sorusu ilk sıralarda yer almadığı için Çankaya Köşkü'ne davet edilmeyenler de bu uygulama için soru gönderme hakkına sahip oldular. İlk uygulamada sorulan, vatandaşın oylamasına sunulan sorular veya benzerleri ise bu kezoylamaya açılmadı. Uygulamanın ikincisinde Cumhurbaşkanı Gül'e toplam 2 bin 725 soru yöneltildi. Uygulama moderatörleri tarafından sorular 90'a indirildi. Sorular azaltılırken birbirinin tekrarı olan, Türkçe yazım hataları bulunan ve bir önceki uygulamada sorulan sorular çıkartıldı. Birbirinin aynı olan ya da aynı konuda gelen sorularda ise ilk önce soruyu kimin gönderdiğine bakıldı. İlk gönderenin sorusu sitede yayımlandı. Sorular Cumhurbaşkanlığı'nın sitesinde 10 gün boyunca oylamada kaldı. Halkın en çok beğendiğisoruların sahipleri, Çankaya Köşkü'ne davet edilerek sorularını yüz yüze Cumhurbaşkanı Gül'e sorma imkanı buldular.
"CUMHURBAŞKANINA SORUN" KATILIMCILARI VE SORULARI
İzmir Acil Tıp Teknisyenliği Derneği Başkanı Yaşar Gökbayrak, büyük bir özveriyle görev yapan, yaşam kurtarmak için zamanla yarışırken ambulans kazaları sonucu hayatını kaybeden ya da bulaşıcı hastalıklara maruz kalan 112 çalışanlarının 'riskli birim' statüsünde değerlendirilmeyi hak edip etmediklerini sordu. Cumhurbaşkanı Gül bu soruya, "Sağlık Bakanlığı'nın 112 çalışanlarının riskli birim statüsüne alınmasına ilişkin halihazırda bir çalışması mevcut. Gerekli hazırlıkları yapıyorlar, ümit ederim ki kısazaman içinde bu çalışma tamamlanır" şeklinde cevap verdi.
Batman'da Fen Lisesi öğrencisi olan Ömer Zeki Demir'in Cumhurbaşkanı Gül'ün ilk yurt içi gezisini Doğu ve Güneydoğu Bölgesi'ne yapmasının nedenine ve bunun özel bir anlamının olup olmadığına ilişkin sorusuna Cumhurbaşkanı Gül, şu cevabı verdi:
"Öncelikle Batmanlı Ömer'in böyle bir soru sormasına çok memnun oldum. Evet, ben Cumhurbaşkanı olunca ilk gezimi Doğu ve Güneydoğu'ya yaptım ve bu kentlerden biri de Batman'dı. Doğrusu bunun özel bir anlamı vardı. Çünkü bu bölgelerimizin her bakımdan daha fazla kucaklanmaya ve daha çok şefkate ihtiyacı var."
Ankara'da marka uzman yardımcısı olarak çalışan Levent Temür ise, bedelli askerliğin hedeflenen talebe ulaşamadığını, yaş sınırının 30 yerine geçmiş yıllarda olduğu gibi 27-28 olarak açıklanmasının daha doğru olabileceğini, evlenip iş sahibi olan birçok kişinin 15 ay askerlik yapması durumunda işinden olacağını dile getirerek sorusunu yöneltti. Cumhurbaşkanı Gül bu soruya, "Açıkçası bu zor bir konu. Buna karar verenler de çok zorlandılar. Bir yanda herkesin askerliğini yapması yönündeki beklentiler, öbüryanda hayatın bazı gerçekleri var. Hükümetler için orta yolu bulmak kolay değil doğrusu. 30 yaş sınırı, ülkenin savunma ihtiyaçları, en son üniversite bitirme yaşı olan 29 yaş ve bunun gibi birçok konu dikkate alınarak belirlendi diye düşünüyorum. Haziran sonuna kadar başvuru süresi var ve sanıyorum o zamana kadar daha çok kişi başvuracaktır" yanıtını verdi.
İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisi Abdülselam Polat'ın "Sayın Cumhurbaşkanım, bildiğiniz üzere ilaç sektörü dünyanın en çok para harcanan 3. pazarı. Yine malumunuz olduğu üzere ülkemiz ilaçlarının büyük bir kısmını ithal etmektedir. Aynı zamanda ürettiğimiz ilaç etken maddesi çok azdır. Bu bağlamda yerli ilaç sanayinin kurulması hakkında neler düşünüyorsunuz?" şeklindeki sorusu üzerine de Gül, "İlaç sanayi, katma değeri en yüksek olan alanlardan biri, ancak tabii bunun arkasında devasaemekler vardır. Ülkemizde sadece ilaç sanayinin değil, tıbbi cihazların da geliştirilmesi için son yıllarda çok büyük teşvikler veriliyor. Bu teşviklerle inanıyorum ki Türkiye'deki yerli ilaç sanayi gelişecektir. Türkiye gibi kendisi ve nüfusu büyük ülkelerin her zaman ilaca gereksinimi çoktur ve ilaç sanayilerini geliştirmeleri gerekir. Ancak bununla birlikte her alanda olduğu gibi ilaç konusunda da toplum olarak israftan kaçınmamız gerekir" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, Ankara'daki Emekli Uzman Erbaşlar Derneği Genel Başkanı Mehmet Esef Merdoğlu'nun büyük güçlerin savunma sistemlerinin personel sayısı bakımından küçülmesine rağmen kabiliyet ve imkan bakımından güçlendiği ve buna uygun olarak personel yapılandırılmasında da birçok yeniliğin yapıldığı bir ortamda ülkemizin bu konudaki çabasının yeterli olup olmadığı yönündeki sorusuna, "Stratejik bir alanla ilgili önemli bir soru sordunuz. Ülke olarak savunma reformumuzu yapıyoruz ama daha dahızlanmamız gerek. Teknoloji arttıkça istihdam edilen personel sayısı azalıyor; ancak ülkemizde savunma sanayisindeki üretim de büyük oranda artığı için teknoloji ile birlikte bu alanda çalışan personel sayısı da artıyor. Örneğin TAI'de bir dönem personel sayısı 100'ün altına inmişken, bugün orada bin 400'e yakın mühendis çalışıyor. Kendi savaş gemimizi üretiyoruz, yakında kendi uçağımızı da üreteceğiz. Bu süreçlerde Silahlı Kuvvetlerimizin bu alanda yetişmiş elemanlarından da faydalanılıyor. Eskidenithal ettiğimiz birçok şeyi kendimiz üretiyor, hatta ihraç ediyoruz. Dolayısıyla bu alan büyük bir ekonomik alan haline de geldi" şeklinde cevap verdi.
"HER İNSANIN BİR FITRATI VAR"
Ankara'da bir devlet hastanesinde sekreter olarak çalışan Emine Kesemen ise, Cumhurbaşkanı Gül'e kişisel özelliğine yönelik bir soru sordu. "Sayın Cumhurbaşkanım, çok öfkelenip sinirlendiğinizde ne yaparsınız? Sizi hep tebessümle görüyoruz ekranlarda. Bu pozitif halinizi neye borçlusunuz?" diyen Kesemen'e Cumhurbaşkanı Gül, "Her insanın yaratılıştan bir fıtratı vardır. Dolayısıyla insanlar bu konularda rol yapamazlar; rol yaparlarsa yapmacık olur. İnsan ne ise odur. Herkes bazen öfkelenir ama bazıları buöfkesini dışa vurarak rahatlar, bazıları da benim gibi kendini zorla kontrol ederek öfkesini içinde tutar. Hatta Allah korusun, bunlar insanın içinde birikim de yapabiliyor" şeklinde cevap verdi.
İstanbul'da gıda toptancısı olarak çalışan Mehmet Yeşilaltun'un çocuk istismarına karşı vicdan sızlatan cezaların olduğu, tamiri zor istismarlara karşı kanunda caydırıcı önlemlerin alınması ve genel anlamda çocuklarımızı topluma kazandırmamız için neler yapılabileceği şeklindeki sorusuna Cumhurbaşkanı Gül, "Bunlar gerçekten çok üzücü. Bunları engellemek için öncelikle hukuki düzenlemeleri ve uluslararası sözleşmeleri uygulamak gerekiyor elbette. Türkiye bu konuda elinden geleni yapıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruldu ve bakanlık çok da gayretli. İkinci olarak da cehaletin giderilmesi ve bir ahlaki formasyonumuzun olması lazım. Bu bakımdan manevi değerlerimiz de çok önemli. Ülkedeki herkese eğitim ve ahlak formasyonu anlamında ulaşamadığınızda bazen böyle üzücü ve toplumu sarsıcı olaylar olabiliyor. O bakımdan böyle şeyleri hiç affetmememiz ve takibini yapmamız lazım" diye cevap verdi.
Elazığ'da Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Halil Tuncer'in sorusu ise yeni anayasaya ilişkin oldu. Tuncer'in "Son seçimlerde millet yeni anayasa sözü aldı. Ancak partiler arası bir mutabakat sağlanamadı. Millet yeni bir anayasa yapılmasını sabırsızlıkla bekliyor. Sizce bu dönemde yeni bir anayasa yapılacak mı? Yeni anayasadaki kırmızı çizgileriniz nelerdir?" soruna Gül şu cevabı verdi:
"Türkiye'de siyasetin en önemli gündem maddesi yeni anayasadır. O anayasayı yapmak için en uygun zaman olduğuna inanıyorum. TBMM güçlü bir meclistir ve Türkiye'deki önemli siyasi akımların hepsi burada temsil ediliyor. Dolayısıyla meşruiyeti çok sağlam olan bir meclis. Bu meclisin yeni anayasayı muhakkak yapması gerekir. Yeni anayasa çalışmasına büyük bir katılımın olmasından dolayı mutluyum, yani bir köşede bir anayasa çalışması yürümüyor. Yeni anayasanın yapılamaması için hiçbir neden görmüyorum. Yenianayasa demokratik ve özgürlükçü olmalıdır, kısıtlayıcı olmamalıdır. Büyük bir imparatorluk mirası üzerinde oturan bizler, özgüven içinde bu anayasayı yapmalıyız."
CUMHURBAŞKANI GÜL'ÜN ÜÇ DİLEĞİ
Sivas'ta ziraat mühendisliği yapan İbrahim Işıklan ise, diğer sorulardan biraz farklı olarak, "Sayın Cumhurbaşkanım. Sizden kabul olunacağı garantisi ile dünyamız, ülkemiz ve kendiniz için üç dilek dilemeniz istense ne dilerdiniz?" şeklindeki sorusuyla sıralamaya girdi. Cumhurbaşkanı Gül'ün cevabı ise şöyle oldu:
"Bu da güzel bir soru. İnsan dünya için barış ister. Dünyayı tanıyan insanlardan biri olarak savaşlar, zulümler, açlık ve benzeri sebeplerden dolayı dünyada var olan huzursuzluğun bitmesini isterim. Daha somut olarak da komşumuz Suriye'nin hür ve demokratik bir düzene kansız ve acısız bir şekilde geçmesini çok arzu ederim. Türkiye için tabii ki huzur isterim; her şeyin başı huzurdur. Türkiye'nin en önemli meselesi, bir taraftan Kürt meselesi ve bu çerçevede bir taraftan da terör meselesidir. Bunların muhakkak hallolması ve birlik-beraberlik içinde olmamız lazım. Türkiye'nin kardeşlik müktesebatına uygun şekilde gelişmiş, demokratik bir ülke olarak yoluna devam etmesi ülkemize çok büyük bir huzur ve güç kazandıracaktır. Herkesin huzurlu olmasını isterim ve hiç kimsenin hayatını kaybetmesini istemem. Üçüncü olarak da, konumumuz ne olursa olsun hepimiz insanız, bireyiz. Ben de herkes gibi kendim, ailem ve tüm yakınlarım için hayırlı bir gelecek, sağlık ve huzur dilerim."
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Tuna Turan'ın kamu katılım bankacılığı ile ilgili, "Ülkemizde 'Katılım Bankacılığı' özel sektör marifetiyle işletilmektedir. Bir dönem İslam Kalkınma Bankası'nda görev yapmış bir ekonomist ve uluslararası ekonomi alanında doçentlik sahibi bir Cumhurbaşkanı olarak 'Kamu Katılım Bankası' kurulması yönünde düşünceleriniz nelerdir?" şeklindeki sorusuna Cumhurbaşkanı Gül, "Çeşitlenen bankacılık sektörü içinde sadece Müslüman ülkelerde değil Batılı ülkelerde defaizsiz sistemle çalışan bankalar var. Türkiye'de de kimi tamamen yerli, kimi de yerli ve yabancı sermayenin bir arada olduğu dört özel katılım bankası mevcut. Bildiğiniz gibi bankacılık sektörü özelleşiyor; devletin elinde birkaç banka var sadece. Türkiye'de kamuya ait ya da özel sektörün katılım bankası olabilir, bu bir ekonomi yönetimi tercihidir. Ancak devlet, bankacılık kuralları doğru olarak işlesin diye son dönemde bankacılık sektöründe özelleştirme yolunu tercih ediyor. Katılım bankalarınınsayılarının artmasını isterim, çünkü başarılılar ve insanlar da tercih ediyor" diye cevap verdi.
Uygulamanın birincisi 2012 yılının ilk günlerinde başlamış ve yoğun ilgi görmüştü. Bir hafta boyunca soru kabul edilmiş ve vatandaşlar mail adresi ve bir rumuzla sorularını göndermişlerdi. Gelen 14 bin soru arasından birbirinden farklı 220 soru belirlenerek, oylamaya sunulmuştu. Soruların beğenilip beğenilmediğine ilişkin iki seçeneğin bulunduğu oylamaya ise 2 milyondan fazla oy verilmişti .