Beyaz Gazete Ana Sayfa
Genişlet Işıklar
Bu Haber Diğer Kanallarda Nasıl Sunuldu

Büyükelçiler Çankaya Köşkü'ndeydi

4 Ocak 2013 Cuma günü yayınlandı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, insani değerler ve kardeşlik hukuku temelinde zor günlerinde yanlarında olunan halklara destek verirken ahlaki zemin üstünlüğünün yitirilmemesi gerektiğini belirterek, ''Bölgemizde hiçbir halk ve toplumun Türkiye'nin iyi niyeti ve herkesi kucaklayan politikaları konusunda yanlış intibalar edinmesine de izin vermemeliyiz'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, 5. Büyükelçiler Konferansı dolayısıyla Ankara'da bulunan büyükelçilere Çankaya Köşkü'nde öğle yemeği verdi. Gül, yemeğe katılan büyükelçileri Büyük Resepsiyon Salonu'nun girişinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile karşıladı.

Yemeğe konferans kapsamında Türkiye'de bulunan büyükelçilerin yanı sıra Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, müsteşar yardımcıları ve bazı emekli büyükelçiler de katıldı.

Konuşmasına büyükelçilerle bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başlayan Gül, uzun yıllar ortak mesai harcadığı Dışişleri camiasıyla bir araya gelmenin kendisi için özel bir anlamı olduğunu belirtti.

Gül, 2013 yılının da tüm Türkiye'ye ve konuklarına iyilikler getirmesini diledi.

Türkiye'nin dış politikası hakkında yararlı bir beyin fırtınası zemini oluşturacak konferansta enerjiden, ulaştırmaya kadar birçok konunun iyi bir şekilde tahlil edildiğine vurgu yapan Gül, toplantının ikinci bölümünün İzmir'de yapılacak olmasını da takdir ettiğini belirtti.

Gül, ''İzmir'i biraz öne çıkartmamız gerekiyor. Birçok bakımdan Türkiye'nin en şirin şehri. Ayrıca önemli uluslararası toplantılara da ev sahipliği yapmaya aday bir şehrimiz'' dedi.

-''Avrupa'yı yakından izlemek gerekiyor''-

Dünyanın büyük bölümünün geçen yılı çeşitli krizlerle geçirdiğine dikkati çeken Gül, diğer ülkelerle mukayese edildiğinde Türkiye'nin iyi durumda olduğunu belirtti.

''Ama bu krizlerin büyük kısmı da yakın coğrafyamızda gerçekleşmekte. Akdeniz'in iki yakasında halihazırda devam eden gelişmeler ve dönüşüm, dünya siyasetinin önümüzdeki on yıllara damgasını vuracak niteliktedir'' diyen Cumhurbaşkanı Gül, ekonomik kriz yaşayan Avrupa ülkelerinin ve AB'nin halklarına çok acılar çektirdiğini söyledi.

Krizlerin mutlaka sona ereceğini, krizlerden ders alan ülkelerin güçlü bir şekilde yeniden yapılanacağını ifade eden Gül, Avrupa'da olup bitenlerin yakından takip edilmesi gerektiğinin altını çizdi. ''AB'nin yeni bir dönüşüm yaşayacağı artık kaçınılmaz, bunu çok iyi bilmemiz ve gelecekte kendi yerimizi ona göre tespit etmemiz açısından da olup bitenleri iyi izlememiz gerekmekte'' diyen Gül, Avrupa'nın bu durumu kısa sürede atlaması temennisinde bulundu.

Akdeniz'in güneyinde ve doğusunda kalan coğrafyada yerleşik düzenin büyük ölçüde çöktüğünü ve yepyeni bir siyasi ve ekonomik tablonun ortaya çıktığını söyleyen Gül, sözlerine şöyle devam etti:

''Arap uyanışıyla Akdeniz havzası yeniden dünya siyasetinin merkezine adeta oturmuştur. Eski dünyanın tamamını oluşturan Afrika ve Avrasya kıtalarının ortasında yer alması hasebiyle 'Orta Deniz' diye adlandırılan Akdeniz, tarih boyunca çok sayıda medeniyetin beşiği oldu. Çok kültürlülüğün hüküm sürdüğü imparatorlukların çoğu bu havzada kurulmuştur. Dinler ve kültürler arası çatışmanın da uyumun da en çarpıcı örnekleri yine Akdeniz çevresinde gerçekleşmiştir. Bu itibarla Akdeniz'in tarihini bilmeden, dünya tarihi tabii ki çok eksik kalmaktadır. Arap uyanışıyla birlikte son iki yüz yıldır görkemli geçmişinden koparılan halklar yeniden tarih sahnesindeki yerini almaya başlamışlardır. Orta Çağ'da Avrupa'nın karanlığını aydınlatan güneş yükseldiği toprakları yeniden aydınlatmaya yine ısıtmaya da başlamıştır, başka bir anlamda. Bu nedenle halihazırda Arap uyanışının yaşandığı ülkelerdeki sıkıntı ve çalkantılar, bu büyük tarihi resmi görmemize mani olmamalıdır.''

Gül, gerçekçi olunmasının da önemine değinerek, ''Belli ki bu çalkantılar uzun sürecek, denizlerin bir anda durulması nasıl mümkün değilse, bunlar da bir maliyet çıkartacaktır ülkelere. Ama eninde sonunda bütün bu gelişmelerin iyi netice vereceğini ümit ediyoruz'' ifadesini kullandı.

-''Mağrip, Balkanlar ve Anadolu, Endülüs'ün akıbetine uğramamıştır''-

Akdeniz'in üç kıtanın kesişme noktası olması gibi Anadolu'nun da bu geniş coğrafyanın adeta dolaşım ve sinir sistemini oluşturduğunu belirten Gül, şunları kaydetti:

''Dolayısıyla Türkiye'nin Akdeniz havzasında en fazla ve çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan ülke olması tesadüfi değildir. İstanbul gibi üç cihanşümul imparatorluğa başkentlik yapmış bir şehre sahibiz. Yüzyıllar boyunca Akdeniz'in dalgaları ile jeostratejik tahayyülleri şekillenmiş bir milletiz.

Ecdadımızın yüz yıllarca Akdeniz'de süren hakimiyeti ve mücadelesi sayesinde bugün Mağrip, Balkanlar ve Anadolu, Endülüs'ün akıbetine uğramamıştır. Bunu en iyi Mağrip ülkeleri bilmektedir. Bu süre içerisinde sizin yakından takip ettiğiniz gibi birçok Mağrip ülkesinin cumhurbaşkanı, başbakanı ve liderleri ile bir araya gelmekteyiz. Tunus'un ve Tunus'taki devrimin en büyük önderi olan Gannuşi, bunu çok sık ve aleni, açık herkese söyler. Türklere olan bütün Mağrip halkının sevgisinin ve saygısının aslında kökünde bu vardır. Endülüs'te yaşananlar eğer yaşanmadıysa bu Türklerin gerçekten fedakarlıkları sayesinde olmuştur. Dolayısıyla biz de bu anlamda Akdeniz ülkesiyiz. Bu nedenle Türkiye geniş Akdeniz havzasında yer alan çok büyük bir coğrafyanın jeostratejik hafızası ve DNA'sı ile medeniyet kimliğine sahip bir ülkedir. Bu miras bizim yumuşak gücümüze güç katan en önemli unsurlardan da birisidir.''

Gül, anlattığı tarihi gerçeklerden ''Türkiye'nin emperyal rüyalar gördüğü'' değerlendirilmesi yapılmasını hiç arzu etmediğinin altını çizerek, ''Modern Türkiye, meşru milli çıkarlarının ötesinde herhangi bir gizli gündemi bulunan ülkede asla olmamıştır. Tam tersine etrafındaki coğrafyaya barış, istikrar ve refahı yaymak için çalışan bir ülke olmuşuzdur. Bu anlayışla ben Türkiye'nin erdemli güç olmak yolunda ilerlemesi gerektiğini hep vurgulayagelmişimdir'' diye konuştu.

-''İnsani diplomasiyi konuşmak her ülkenin harcı değil''-

Büyükelçiler Konferansı'nın temasının ''insani diplomasi'' olarak seçilmesinin de bu anlayışın bir tezahürü olduğunu vurgulayan Gül, ''insani diplomasi''yi kendine güvenen, belli bir güce erişmiş ve yumuşak gücün ne olduğunu bilen ülkeler tarafından konuşulabileceğini vurguladı.

''Yoksa her ülkenin harcı değildir, insani diplomasi konularını konuşmak. Tabii Türkiye olarak baktığımızda hakkımız var gerçekten. Özellikle son yıllarda karşılık beklemeden insanlık adına Türkiye'nin yaptığı faaliyetler, çalışmalar, bunlar hiç kimsenin gözünden de kaçmamaktadır'' diyen Gül, Türkiye'nin donörler kulübüne girdiğini, karşılık beklemeden yapılan harcamaların iki milyar doları geçtiğini söyledi.

Suriye'den sığınanların, Türkiye'nin güvenilecek, sığınılacak liman olduğunu bir kez daha gösterdiğini ifade eden Gül, 200 bine yakın Suriyelinin Türkiye'de misafir edilmesinin insani diplomasi alanında Türkiye'yi dünya gündemine oturttuğuna işaret etti.

Akdeniz havzasının merkezinde yer alan ülke olarak Türkiye'nin gelişmeleri uzaktan seyretme lüksü bulunmadığının altını çizerek, diplomatların da fedakar çalışmalarıyla bu tarihi dönüşümün istikrar, barış, demokrasi ve refaha tahvil edilmesi için azami çaba gösterildiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:

''Bölge halklarıyla ortak tarihimizle daha barışık, samimi ve herkesi güçlendiren bir ilişki kurma fırsatını da elde ettik. Bu yönden önemli mesafeler de katettik. Dönüşüm içinde bulunan ülkelere yönelik politikalarımızda dalgalar durulduğunda, alevler söndüğünde, millet olarak nasıl bir sonuç elde edeceğimizi hesaba katmak mecburiyetindeyiz. Eninde sonunda bu kargaşalar bitecek ama sonunda elimizde ne kaldı; bu çok önemli. Zira halklarımıza karşı temel sorumluluğumuzun ülkemizin milli menfaatlerini korumak ve ilerletmek olduğunu da unutmamalıyız. İnsani değerler ve kardeşlik hukuku temelinde zor günlerinde yanında olduğumuz halklara destek verirken ahlaki zemin üstünlüğümüzü asla yitirmemeliyiz. Bölgemizde hiçbir halk ve toplumun Türkiye'nin iyi niyeti ve herkesi kucaklayan politikaları konusunda yanlış intibalar edinmesine de izin vermemeliyiz.''

-''İyi niyet aynı şekilde karşılık bulursa''-

Başta Kıbrıs olmak üzere Doğu Akdeniz'deki meşru çıkarların korunması konusunda asla taviz vermemek gerektiğini vurgulayan Gül, ''Bununla birlikte Kıbrıs sorununu adil ve kalıcı bir siyasi çözüme kavuşturarak Doğu Akdeniz'de Türkiye, Kıbrıs adası ve Yunanistan'ın oluşturacağı yeni bir istikrar ve refah sütunu meydana getirmek vizyonumuzu hep canlı tutmalıyız. Turizmde olduğu gibi Akdeniz'in faal ve potansiyel enerji kaynaklarının tüm kıyıdaş ülkelerin ve kıtaların ortak refahına hizmet edecek şekilde yararlanılacağı adil bir işbirliği iklimi oluşturmak için de gayret göstermeliyiz. Aslında gösterdiğimiz bu gayretler bölgede bulunan diğer komşular tarafından da iyi şekilde algılanır ve bu iyi niyet aynı şekilde karşılık bulursa eminim ki hepimiz bu işten kazançlı çıkacağız'' diye konuştu.

Akdeniz havzasındaki tarihi dönüşümün uzun vadede Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz'in barışın nimetlerinden yararlanması gibi bir sonuç doğuracağına işaret eden Gül, sözlerine şöyle devam etti:

''Böyle bir netice, çoğu komşularımızdan oluşan kritik bir bölgenin normalleşmesi, istikrara kavuşması ve bölgede hakim olan çatışma kültürünün yerine işbirliği ve entegrasyon anlayışının hakim olması demektir. Şüphesiz ki bu durumun ülkemizin iç huzuruna ve refahına da katkısı muazzam olacaktır. Bu nedenle Türkiye olarak tüm bu kargaşa içinde barışı planlamak ve barışa yatırım yapmak için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz.

Millet olarak her alandaki politikalarımızı konjonktürel şartların ve ani heyecanların etkisinde kalmadan, 20-30 hatta 100 yıl sonrasını düşünerek oluşturmalıyız. Türkiye'nin uzun vadeli hedeflerine ulaşmasına zemin hazırlayacak ilerleme istikametini saptırmayacak tutarlı ve entegre politikaları hayata geçirmeliyiz. Bu anlamda baktığımızda bunu bugün en iyi uygulayan ülkenin Çin olduğunu hepimiz biliyoruz. Kendi istikametinden hiç şaşmadan, 1978 yılından beri ana hedeflerini gerçekleştirmek için istikrarlı bir şekilde o hedefe yürüyor. Onun dışında olup bitenlere kendisini çok kaptırmadan hedefini gerçekleştirmek için uğraşıyor. Bizim de kendi büyük hedeflerimiz var. Bu büyük hedeflerimize ulaşmak, ekonomik olarak kalkınmış ülkeler seviyesine gelmek, demokrasisini, hukukunu çok daha derinleştirmek, evrensel, gelişmiş demokrasilerin standartlarını ülkemizde uygulanır hale getirmek. Bu şüphesiz ki bizim en büyük hedefimizdir. Bizim de bunu hiçbir zaman göz ardı etmeden politikalarımızı geliştirmemiz ve uygulamamızın hayati derecede önemli olduğuna inanıyorum.''

Önemli gördüğü konuları bu vesileyle büyükelçilerle paylaşmak istediğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, eşleri ve aileleriyle büyük fedakarlık içerisinde görevlerini sürdüren büyükelçilere teşekkür etti.

-Dışişleri Bakanı Davutoğlu-

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Gül'ün Dışişleri camiasını yakından tanıdığını belirterek, yemek için teşekkür etti.

Davutoğlu, Gül'ün kendisine yemeğin ''Köşk'te verilen en geniş katılımlı yemek'' olduğu bilgisini verdiğini de aktararak, ''Bu da bizim açımızdan Dışişleri tarihine geçecek olan bir özelliktir''dedi.

Dışişleri ailesinin her gün genişlediğini, Türkiye'nin dış temsilcilik sayısının 209'a, büyükelçiliğinin ise 124'e ulaştığını belirten Davutoğlu, bu sayılarla dünyanın temsil kapasitesi bakımından dokuzuncu ülkesi konumuna gelindiğinin, Dışişleri Bakanlığı'nın Cumhuriyetin 100. yılı için konulan dünyada ilk on içerisinde olma hedefine ulaştığının altını çizdi.

Büyükelçiler Konferansı'nın dünyanın dört bir yanından gelen büyükelçilerin katılımıyla ''Ortak Akıl platformu'', dış politika ve ulusal stratejiler konusunda farklı kurumların katılımıyla ''istişare platformu'' oluşturduğuna işaret eden Davutoğlu, konferansın uluslararası alanda da büyük ilgi gördüğünü söyledi.

Konferansın, büyükelçilerin Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan yüz yüze talimat alma konusunda bir fırsat olduğunu da belirten Davutoğlu, ''Gerek Ortadoğu'da gerek Avrupa'da büyük dönüşümlerin yaşandığı süreçte, 2013 yılı sizin rehberliğinizde ve büyükelçilerimizin çalışmalarıyla Türk diplomasisi için bir başarı yılı olacaktır diye ümit ediyoruz'' dedi.

Muhabir: Eda Ünlü Özen-Yusuf Çelebi

Yayıncı: Selçuk Aval


HABERDAR OLMAK İÇİN MAİL BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN
Copyright BeyazGazete.Com ' Tüm Hakları Saklıdır. Web sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. Kaynakları beraberinde belirtilmiştir. Haberleri kopyalamayınız. Norm Yazılım
Ajanslar
yukarı