18 Şubat 2013 Pazartesi günü yayınlandı
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Bizim derdimiz; terör örgütünü hoşnut etmek, onların sempatisini kazanmaktan ziyade, kendi Kürt vatandaşlarımızın makul, meşru ve mantıklı taleplerine, devlet olarak, hükümet olarak karşılık vermek" dedi.
Bahçeşehir Üniversitesi'nde gerçekleştirilen siyaset okulu sertifika programına katılan Çelik yaptığı konuşmada, Türkiye'nin darbe dönemlerinde büyük sıkıntılar yaşadığını söyledi.
Özellikle yargıda militanlaşmaya kadar varıldığının belirten Çelik, "Bizim üst yargı, ne yazık ki üzülerek söyleyeyim, militan yargı olarak şekillendirilmiş. Bizim yargımız vatandaşın hakkını ve hukukunu korumak için değil, kendine göre devletçi bir yapısı olan rejimin bekçiliğine talip olan bir yargı olarak oluşturulmuştu” diye konuştu.
Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan sorunlara da değinen Çelik, “Bu Kürt meselesi, Doğu ve Güneydoğu'da olan meseleler, PKK terörünün can yakıcı tarafı maalesef en büyük problem olarak önümüzde duruyor. PKK terör örgütü size saldırmaya geliyor. Dünyanın hiçbir yerinde size silahla saldıran bir teröriste siz çiçek buketleri ile karşılık veremezsiniz. Silaha karşı silahla mücadele etmekten başka çare yoktur. Ama yeryüzünde sadece polisiye ve askeri tedbirlerle terörü ortadan kaldıran bir ülke de mevcut değildir. Bizim siyasetçilerimiz işin kolayını bulmuştu. İşi polise, askere ve korucuya havale etmiştik. Siyasi akıl yani devlet aklı başka bir şey düşünemiyordu. Yeryüzünde iki temel güçten bahsedilir. Kaba güç ve yumuşak güç. Gövdeniz, pazınız, silahınız bu kaba güçtür. Ama akıl gücü dediğimiz bir güç vardır ki o bütün güçlerden daha üstündür. Biz akıl gücünü maalesef devreye sokmuyoruz. Bir kere bölgede ekonomik çaresizlik var. En tehlikeli insan; kaybedecek şeyi olmayan insandır. Neticede bir insan fakru zaruret içinde sefilse, her gün ölüyorsa zaten o diyor ki 'ben zaten yaşamıyorum ki' bu çok tehlikeli bir taraf” dedi.
Hükümet olarak amaçlarının PKK terör örgütünü hoşnut etmek olmadığını anlatan Çelik, şunları söyledi: "Ötekileştirmeyi ortadan kaldırmamız gerekiyordu. Ret, inkar ve asimilasyon politikalarına ortadan kaldırmamız gerekiyordu. Bunların hepsi yapılmıştır. Buna rağmen terör örgütü memnun olmuyor, olmasın. Bizim derdimiz terör örgütünü hoşnut etmek, PKK örgütünü hoşnut etmek, onların sempatisini kazanmaktan ziyade, kendi Kürt vatandaşlarımızın makul, meşru ve mantıklı taleplerine, devlet olarak, hükümet olarak karşılık vermekti. Bu yapılmıştır ve bana göre doğru yapılmıştır. Biz hükümeti kurduktan sonra olağanüstü hal uygulamasını kaldırdık. Kırılan gönülleri onarmak zorundayız. Şimdi bütün bunları yapınca PKK çıktı ve dedi ki, 'Bunlar kendiliğinden mi oluyor, biz bastırıyoruz, kan döküyoruz, bunun karşılığında bunlara kıymık kıymık taviz koparıyoruz.' Bu örgütün propagandasıdır. Bu BDP'nin propagandasıdır. Buna asla prim vermemek lazım. Vurarak, insan öldürerek bu tavizleri koparacaksanız, 90'lı yıllarda her yıl dört bin, beş bin civarında PKK'lı etkisiz hale getiriliyor, bine yakın da güvenlik görevlisi veya vatandaş şehit oluyor. O günlerde böyle bir siyasi irade olmadığı için bu kör dövüşü devam ediyordu. Eğer taviz olsaydı o gün olacaktı. Silahla adam vurarak bir şey elde edilecek olsaydı o gün olacaktı. "