Beyaz Gazete Ana Sayfa
Genişlet Işıklar
Bu Haber Diğer Kanallarda Nasıl Sunuldu

Dünya Arakan'a sessiz kaldı

15 Ekim 2012 Pazartesi günü yayınlandı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, bugün Türkiye'nin, canını, onurunu, namusunu kurtarmak için Suriye'den gelenlere kollarını açtığını, imkanlarını seferber ettiğini belirterek, ''Buna karşılık Batılı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar, maalesef yasak savma kabilinden cılız tepkilerin ötesinde, etkin bir tavır içine girmiyorlar. Bu çifte standardı kabul etmek, anlayışla karşılamak asla mümkün değil. Maşeri vicdanı, şartlara, güncel gelişmelere, ülkelerin dış politika önceliklerine endekslemek, onu köreltir'' dedi.

Emine Erdoğan, MAZLUMDER tarafından Myanmar'ın Arakan bölgesinde yaşayan Rohingya Müslümanları'nın sorunlarını gündeme getirmek amacıyla Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen ''Uluslararası Arakan Konferansı''na katıldı.

Erdoğan, açılış konuşmasında, geçen ağustos ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yardım kuruluşları ve medya mensuplarının da iştirakiyle Myanmar'ı ziyaret ettiklerini hatırlattı. Ziyarette, Myanmar yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde Müslümanlar'a yönelik saldırıları da gündeme getirdiklerini, ardından Arakan'a olayların meydana geldiği bölgeye giderek, yaşanan dramı yerinde gördüklerini anlatan Erdoğan, ''Orada bize anlatılanlar, şahit olduklarımız gerçekten çok acı, çok yürek yaralayıcıydı. Bütün ailesini veya ailesinin bir bölümünü yitirmiş kadınların, erkeklerin, çocukların, gençlerin, yaşlıların yaşadıklarını tarif etmek asla mümkün değil. Orada konuştuğumuz insanların gözlerinden okunan sessiz feryatlar karşısında hissettiklerimizi ifade etmekte zorlanıyorum'' diye konuştu.

Erdoğan, Myanmar'a gittiklerinde uluslararası yardım kuruluşları haricinde, bölgeye yardım getiren ilk devletin Türkiye olduğunu kaydederek, dünyanın, özellikle de Batı'nın, Arakan'da yaşananlar karşısındaki kayıtsızlığının ve ilgisizliğinin, kendilerini en az gördükleri kadar üzdüğünü ve düşündürdüğünü ifade etti.

Türkiye'nin, Arakan'a yardım konusunda her türlü çabayı göstermeye devam ettiğinin altını çizen Erdoğan, Türk Kızılayı'nın, Myanmar hükümetinin talebi üzerine Arakan'da Müslüman ve Budist kamplarında hizmet vermek üzere 3 mobil hastane kurduğunu, gönüllü olarak bölgeye giden doktorların sağlık hizmetleri verdiğini, bölgede bulunan yardım heyetinin Myanmar halkına, hiçbir ayrım gözetmeksizin gıda ve ilaç malzemesi yardımı yaptığını anlattı.

Erdoğan, Bursa başta olmak üzere, Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde kadınların Arakan'a yardım için kermesler düzenlediğini dile getirerek, ''Türkiye'nin çabalarıyla, Myanmar'da yaşananlar dünya gündeminde nispeten daha fazla gündeme geldi, dikkatler bir parça da olsa buraya çevrildi. Batı ülkelerinde yaşayan Arakanlılar'ın da gayretleriyle, bölgede yaşananların dünya kamuoyunun gündeminde tutulması yönündeki gayretleri takdirler karşıladığımızı ve desteklediğimizi belirtmek isterim'' dedi.

Bölge ülkelerinin de Arakan'da yaşanan olaylar karşısında daha fazla hassasiyet göstermelerini beklediklerini ifade eden Erdoğan, ''Arakan'da sadece birkaç milyon Müslümanın değil topyekun insanlığın tehdit altında olduğunu unutmamak gerekiyor. Biz, Arakan'a uzanan her eli, aynı zamanda insanlığa, insanlığın vicdanına uzanmış olarak kabul ediyoruz. Aynı şekilde, Arakan'a arkasını dönen her kişi, kurum ve ülkeyi de, bütün insanlığa arkasını dönmüş olarak görüyoruz'' diye konuştu.

-''Bir gün, insanlığın ortak vicdanına herkesin sığınmak zorunda kalacağını unutmayalım''-

Emine Erdoğan, Arakan'ın, insanlığın sicilindeki tek ''sabıka'' olmadığını, Somali'de, Filistin'de, Suriye'de ve dünyanın daha pek çok yerinde, benzer insanlık dramlarının yaşanmaya devam ettiğini, dünyanın pek çok ülkesinin, özellikle de Batılı ülkelerin, bu dramlar karşısında gereken tepkiyi vermekten çok uzak bir görüntü içinde bulunduklarını söyledi.

Bugün Türkiye'nin, canını, onurunu, namusunu kurtarmak için Suriye'den gelenlere kollarını açtığını, imkanlarını seferber ettiğini kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Buna karşılık Batılı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar, maalesef yasak savma kabilinden, cılız tepkilerin ötesinde, etkin bir tavır içine girmiyorlar. Bu çifte standardı kabul etmek, anlayışla karşılamak asla mümkün değil. Maşeri vicdanı, şartlara, güncel gelişmelere, ülkelerin dış politika önceliklerine endekslemek, onu köreltir. Bugün Suriye'de masum insanların maruz bırakıldığı zulme kayıtsız kalan hiç kimse, gelecekte kendi başına gelebilecek benzeri felaketler için sesini yükseltemez, yükseltse de muhatap bulamaz. Uluslararası insan hakları örgütlerinin, geçmişte Bosna'da, Irak'ta, Afganistan'da, Afrika'nın, Güney Amerika'nın pek çok yerinde düştükleri hatayı Suriye'de tekrarlamamalarını temenni ediyoruz. Bir gün, insanlığın ortak vicdanına herkesin sığınmak zorunda kalacağını lütfen unutmayalım. Bugün kendilerini güven içinde, refah içinde, esenlik içinde hissedenlere, en azından geçtiğimiz yüzyılda yaşanan 2 büyük savaşı ve onların yol açtığı yıkımları hatırlamalarını tavsiye ediyorum. Geçmişten dersler çıkartarak, bugünkü tavrımızı belirlemeli, geleceğe de aynı şekilde hazırlanmalıyız.''

-''Hem imkanlarımızı, hem de merhametimizi kullanmada cömert davranmalıyız''-

Erdoğan, konuşmasında dünyanın bütün kadınlarına ve bütün annelerine şöyle seslendi:

''Bizler, uluslararası siyasi çekişmelerin, uluslararası çatışmaların, kısır hesaplarını aşarak her mağduru, her mazlumu, her yoksulu kendi evladımız gibi görmeliyiz. Dünyanın hangi köşesinde yaşarsa yaşasın, hangi ırka, hangi inanca, hangi deri rengine sahip olursa olsun, yardıma, şefkate ihtiyaç duyan herkese elimizi uzatmalıyız. Her yetimin, öksüzün, başını bizim elimiz okşamalı. Her fakirin, garibin, açın, yoksulun yanında bizim desteğimiz bulunmalı. Ağlayan her gözü silmek için bizim ellerimiz uzanmalı. Çünkü bizler, dünyaya ekonomik çıkar, siyasi güç, askeri strateji penceresinden bakmıyoruz. Bizler dünyayı kalbimizle, yüreğimizle, şefkatimizle kucaklıyoruz. İnsanları, yaşadıkları toprakların imkanları veya imkansızlıklarıyla değerlendirmiyoruz; onları bizahiti insan oldukları, Allah'ın bir kulu oldukları için seviyoruz. Bizler, kadınlar olarak, anneler olarak yeterli kararlılığı gösterdiğimizde, her türlü engeli aşabileceğimizden şüphe duymuyorum. Kadın elinin değdiği, kadın şefkatinin içine girdiği her iş, insanlığın hayrınadır ve insanlığın iyiliğinedir.

Dünyanın her yerinde, en çok zulme maruz kalanların, en çok mağdur olanların, en çok sıkıntı çekenlerin kadınlar olduğunu unutmayalım. Bizler, mazlumlara sahip çıkmakla, aynı zamanda hemcinslerimizin onurlarına, hayat haklarına da sahip çıkmış oluyoruz. İnsanlığın körelmiş vicdanını yeniden harekete geçirmek için derhal harekete geçmeliyiz. Aksi takdirde çocuklarımızı, evlatlarımızı huzur içinde güven içinde bağrımıza basamayız. Sofraya her oturduğumuzda, Arakan'da açlıktan, yoksulluktan hayatını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan insanları gözlerimizin önüne getirmeliyiz. Evlatlarımıza sarıldığımızda, Arakan'da oyun arkadaşları ölüm olan çocuklar aklımıza gelmeli. Sevdiklerimize her dokunduğumuzda, Arakan'da inançlarından dolayı zulme uğrayan, katledilen, evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kalan insanları hatırlamalıyız. Bizler burada konfor içinde yaşarken, sefaletle boğuşan, bu yüzden ölen ama inançlarından da zerre kadar taviz vermeyen o asil insanların hatıraları, daima kalbimizin baş köşesinde yer almalı. Diğer bütün mağdurlar, mazlumlarla birlikte Arakan'daki kardeşlerimizin yaşadıklarını kendimiz hissetmekle kalmamalı, çevremizi de bu konuda seferber etmeliyiz.''

Dünyada sadece kaynakların dağılımında çarpıklık bulunmadığını, merhametin dağılımında da dengesizlik olduğunu söyleyen Erdoğan, ''Biz, hem imkanlarımızı, hem de merhametimizi kullanmada cömert davranmalıyız. Parası olan parasıyla, malı olan malıyla, mesleği olan mesleğiyle sözü olan sözüyle, hiçbirine sahip olmayan da kalbiyle, yüreğiyle mazlumların yanında yer almalı'' diye konuştu.

Erdoğan, bugün dünyanın gelişmişlik ölçütlerine göre keskin çizgilerle bölünmüş olmasının nedenini, ''kalplerdeki merhamet kapısının sıkı sıkıya kapatılmış olması'' şeklinde tanımlayarak, ''Bizlerin en önemli görevi, işte bu merhamet kapısının yeniden açılmasını temin etmektir. Doğusuyla Batısıyla, Kuzeyiyle Güneyiyle bütün dünyanın açlık, yoksulluk, etnik veya dini fanatizm karşısında hak ve hakkaniyet ölçütleri içinde tepki geliştirebilmesini sağlayabilmeliyiz'' dedi.

Amerika'daki bir kişinin bir günde yediğini, Afrika'daki bir başka insanın bir ay boyunca dahi bulamıyorsa, Kuzey Avrupa'daki bir kişinin insan hakları konusunda sahip olduğu hareket alanının, dünyanın bir başka coğrafyasında tahayyül bile edilemiyorsa, ciddi sorun olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Dünyayı bu hale, insanların bir kısmı getirdiyse, düzeltecek olan da yine insanların bir diğer bölümüdür'' diyerek, konferansa katılanları söz konusu çarpıklıkları düzeltmeye talip insanlar olarak gördüğünü söyledi.

Sümeyye Erdoğan'ın da bulunduğu konferans öncesinde Emine Erdoğan, Arakan Fotoğraf Sergisi'ni gezdi.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Emine Erdoğan'a konferansa katılımından ve yaptığı konuşmadan dolayı çiçek ve plaket sundu.

Muhabir: Andaç Hongur

Yayıncı: Sabri Çelebioğlu


HABERDAR OLMAK İÇİN MAİL BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN
Copyright BeyazGazete.Com ' Tüm Hakları Saklıdır. Web sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. Kaynakları beraberinde belirtilmiştir. Haberleri kopyalamayınız. Norm Yazılım
Ajanslar
yukarı