Manifest Grubunun Teşhirciliğini Kimler Savunuyor?

Türker Akıncı

Türker Akıncı

Türkiye`de geçtiğimiz günlerde en çok konuşulan konulardan biri, Manifest isimli müzik grubu oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da grup hakkında bir soruşturma başlattı. Açık konuşmak gerekirse, bundan üç dört ay öncesine kadar böyle bir grubun varlığından dahi haberdar değildim. Ancak dikkatimi çeken nokta, bu grubun kısa sürede olağanüstü bir PR desteğiyle gündeme oturması oldu.

Araştırdım; PR şirketinden konser organizatörüne, menajerlik firmasından medya desteğine kadar her şey ince ince kurgulanmış. Yıllarca emek vererek tırnaklarıyla kazıya kazıya yol almaya çalışan sanatçıların aksine, Manifest`e adeta kırmızı halı serilmiş. Bu durumun doğal olmadığını, ortada organize bir parlatma çabası olduğunu görmemek imkânsız.

Çocukların Üzerindeki Etki

Grubun konserlerinde “18 yaş” ibaresi yer almasına rağmen, etrafımda gördüğüm manzara bambaşka. 8-9 yaşındaki çocukların şarkılarını ezbere söylemesi, dans figürlerini taklit etmesi bunun bir çocuk grubuna dönüştüğünün açık göstergesi. Normal bir yetişkinin kulağına dahi çalınmamış şarkıların, bu kadar yoğun biçimde çocuklar üzerinde tesir yaratması tesadüf olabilir mi?

Burada asıl tehlike, çocukların ruhsal ve psikolojik gelişimi üzerinde oluşabilecek tahribat. Müstehcenlik, teşhirciliğin çocuklara “özgürlük” adı altında servis edilmesi, ailelerin gözünün önünde gerçekleşiyor. Bu noktada devletin devreye girmesi elbette kaçınılmazdı. Nitekim Cumhuriyet Başsavcılığı da harekete geçti.

Batı Yanılgısı

Sıklıkla dile getirilen “Batıda da böyle” savunmasına da değinmek gerek. Evet, Batı`da da çıplaklık var. Ancak bu, sanatın bir ölçüsü olarak görülmüyor; aksine çoğu yerde avam kabul ediliyor. İngiltere`de, Avrupa`da düzgün giyinmek, sanatına odaklanmak baş tacı edilirken, bizde çıplaklığın modernlik göstergesi sayılması büyük bir yanılgı. Türkiye`deki “Batı hayranlığı” maalesef bu gerçeği göz ardı ediyor.

Atatürkçülük ve Çelişki

Manifest grubunun etrafında oluşturulan bir başka algı da, “Atatürkçü gençler” söylemi. Ancak soyunarak, teşhircilik yaparak Atatürkçü olunamayacağı da ortada. Hayat tarzına müdahale edildiği iddiasıyla savunulan bu yaklaşım, gerçekte Türkiye`nin muhafazakârlaştığı iddiasını da boşa çıkarıyor. Aksine, ülkenin sekülerleştiğini görüyoruz.

Toplumsal Sorumluluk

Elbette herkesin kendi hayatını yaşama hakkı var. Ancak mesele, çocukların bu tabloya maruz bırakılması. Anne-babaların sosyal medyada özgürlük savunuculuğu yaparken, evlerinde aynı davranışlara asla izin vermemeleri de bu çelişkinin göstergesi. Anadolu insanı, çocuğunun bu tür bir kültürle yetişmesini istemez.

Bugün yaşanan tartışma, yalnızca bir müzik grubunun ötesinde, toplumsal değerlerimizi, gençlerin gelişimini ve sanat anlayışımızı ilgilendiriyor. Savcılığın soruşturma açması bu nedenle yerindedir. Umarım denetim mekanizmaları bundan sonra daha sıkı işler ve çocuklarımız popüler kültürün dayattığı bu tür projelerle yaralanmaz.

Son sözüm de Manifest grubuna: Biraz da toplumsal sorumluluğu, çocukların geleceğini düşünün. Şöhret uğruna teşhircilik yapmak, kadını et parçası gibi göstermek sanat değildir.