İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan skandal karara itiraz! Terörist sözü hakaret değil, ağır eleştiri!
MHP İzmir İl Başkan Yardımcısı Sibel Arat, 2022 yılında sosyal medya üzerinden paylaştığı "Selahattin Demirtaş teröristtir aksini iddia eden de teröristtir" ifadeleri nedeniyle hakkında açılan davada ceza aldı. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı yerel mahkeme kararına itiraz ederek dosyayı istinafa taşıdı. Başsavcılık itirazında, terörist sözünün açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte olmadığını, rahatsız edici ağır eleştiri sınırında kaldığını belirterek Arat’ın beraatine karar verilmesini talep etti.
Selahattin Demirtaş'ın avukatının şikayeti üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nca başlatılan soruşturmada Arat hakkında 'Hakaret' suçundan iddianame hazırlandı. İzmir 14. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Cumhuriyet Savcısı söz konusu ifadelerin alenen hakaret olduğu gerekçesiyle 2 yıla kadar hapis talep etti. Arat'ın avukatı 'müvekkilin sarf ettiği cümle Kobani olayları ile ilgili ve karşı tarafın ceza almış olduğu ancak kesinleşmeyen dosyası ile ilgilidir' dedi. Mahkeme Arat'a bin 740 lira adli para cezası vererek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmetti.
İZMİR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NDAN KARARA İTİRAZ
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı yerel mahkeme tarafından verilen karara itiraz ederek dosyayı istinafa taşıdı. Başsavcılık itirazında, 'Yargıtay'ın 14 Ekim 2008 tarihli kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Anayasa'nın 26. maddesinde, 'Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.' hükmüne yer verilmiştir. Bunun yanında, bu hak, birçok uluslararası belgeye ve mahkeme kararına da konu olmuştur. Sonuç olarak, gerçek dışı olgulara dayalı iddia olarak nitelenen açıklamalar bakımından AİHM, başvurucuların bu tür ifadelerin ortaya konulmasından ve yayınlanmasından sorumlu olup olmadıklarını ve bu tür bilgilerle diğer kişileri aldatmayı amaçlayıp amaçlamadıklarını dikkate almaktadır. Siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası mahkeme kararlarında yerleşmiş bir ilkedir' denildi.
HAKARET UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR
Başsavcılık itirazında ayrıca şu ifadeler yer aldı: 'Açıklamalar ışığında somut olayda, siyasetçilere yönelik eleştirilere izin verilen sınırların özel kişilere nazaran daha geniş olması karşısında, bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın müştekiye yönelik sarf ettiği 'terörist' şeklindeki sözlerinin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte olmayıp, rahatsız edici ağır eleştiri niteliğinde olduğu ve yukarıda belirtilen içtihatlar doğrultusunda hakaret suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, öte yandan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine rağmen yasa yolu olarak itiraz kanun yolunun gösterildiği, ancak yasa değişikliği ile 01 Haziran 2024 tarihinden itibaren CMK 231/12 maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı istinaf kanun yolunun düzenlendiği, ancak kararda istinaf yerine itiraz olduğunun belirtildiği, aynı şekilde CMK 216/1 maddesinde belirtildiği üzere cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasından sonra katılan tarafa söz vermemesi gerekirken bu hususta usuli hata yapılarak katılana tekrar söz verilmesi nedeniyle kararın ayrıca usule aykırı olduğu, yukarıda bahsedilen nedenlerin kabul edilerek hükmün bozulmasına, istinâfen kaldırılmasına ve sanığın beraatine karar verilmesi arz olunur' denildi.
İZMİR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NDAN KARARA İTİRAZ
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı yerel mahkeme tarafından verilen karara itiraz ederek dosyayı istinafa taşıdı. Başsavcılık itirazında, 'Yargıtay'ın 14 Ekim 2008 tarihli kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Anayasa'nın 26. maddesinde, 'Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.' hükmüne yer verilmiştir. Bunun yanında, bu hak, birçok uluslararası belgeye ve mahkeme kararına da konu olmuştur. Sonuç olarak, gerçek dışı olgulara dayalı iddia olarak nitelenen açıklamalar bakımından AİHM, başvurucuların bu tür ifadelerin ortaya konulmasından ve yayınlanmasından sorumlu olup olmadıklarını ve bu tür bilgilerle diğer kişileri aldatmayı amaçlayıp amaçlamadıklarını dikkate almaktadır. Siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası mahkeme kararlarında yerleşmiş bir ilkedir' denildi.
HAKARET UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR
Başsavcılık itirazında ayrıca şu ifadeler yer aldı: 'Açıklamalar ışığında somut olayda, siyasetçilere yönelik eleştirilere izin verilen sınırların özel kişilere nazaran daha geniş olması karşısında, bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın müştekiye yönelik sarf ettiği 'terörist' şeklindeki sözlerinin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte olmayıp, rahatsız edici ağır eleştiri niteliğinde olduğu ve yukarıda belirtilen içtihatlar doğrultusunda hakaret suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, öte yandan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine rağmen yasa yolu olarak itiraz kanun yolunun gösterildiği, ancak yasa değişikliği ile 01 Haziran 2024 tarihinden itibaren CMK 231/12 maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı istinaf kanun yolunun düzenlendiği, ancak kararda istinaf yerine itiraz olduğunun belirtildiği, aynı şekilde CMK 216/1 maddesinde belirtildiği üzere cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasından sonra katılan tarafa söz vermemesi gerekirken bu hususta usuli hata yapılarak katılana tekrar söz verilmesi nedeniyle kararın ayrıca usule aykırı olduğu, yukarıda bahsedilen nedenlerin kabul edilerek hükmün bozulmasına, istinâfen kaldırılmasına ve sanığın beraatine karar verilmesi arz olunur' denildi.