Fahrettin Altun: Hakikatin önemini yitirmesi ve yalanın sıradanlaşması en büyük tehlike

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun yeni medyanın yeni imkanlarına rağmen yeni iletişim teknolojilerinin bugün bir hakikat krizinin varlığına neden olduğunu belirterek, "Hakikatin önemini yitirmesi ve yalanın sıradanlaşması, bugün önümüzdeki en büyük tehlike budur" dedi.

Fahrettin Altun: Hakikatin önemini yitirmesi ve yalanın sıradanlaşması en büyük tehlike
Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 'Tematik Kış Kampları' kapsamında Kocaeli'nin Kartepe ilçesi Arslanbey Yerleşkesi'nde 5 gün süren 'Dijital İletişim Kampı'nın kapanışına katılan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, iletişim alanındaki öğrencilerle buluştu.

Türkiye'deki ve dünyadaki teknolojik gelişmelere değinen Altun, şöyle konuştu:

'Yeni medyanın yeni imkanlarına rağmen ne yazık ki yeni iletişim teknolojileri bugün bir hakikat krizinin varlığına neden olmaktadır. Bu hakikat ötesi çağ denen 'Post truth' çağ diye adlandırılan dönemin esas itibarıyla zeminini teşkil etmektedir. Hakikatin önemini yitirmesi ve yalanın sıradanlaşması. Bugün önümüzdeki en büyük tehlike budur. Çok açık ve net bir şekilde ifade ediyorum. Yaşadığımız küresel salgın gibi büyük bir tehdittir. Dünyanın karşı karşıya kaldığı gıda krizi gibi çok büyük bir tehdittir. Dünyanın yine önümüzdeki dönem etkilerini çok daha göreceği enerji krizi gibi çok büyük bir kriz ve tehdittir. Bunu sizler iletişim fakültelerinde okuyan siz değerli arkadaşlarım mutlak suretle bilemeli ve bu farkındalıkla hareket etmelisiniz. Zira yalanın sıradanlaştığı ve hakikatin önemini yitirdiği bir yerde ne bilim, ne siyaset, ne de ticaret yapılabilir. Mutlak suretle hakikatin kazandığı bir iletişim nizamının küresel ortamda tesis edilmesi gerekir. Bunun için entelektüel alandan siyasal alana kadar çok geniş bir spektrumda mutlak suretle el birliğiyle mücadele etmek zorundayız. Biz Türkiye olarak bu noktada iletişim alanındaki küresel adaletsizlikle mücadele etmek için elimizden gelen bütün gayreti ortaya koyuyoruz. Cumhurbaşkanımızın bu noktada küresel adaletsizlikle mücadele vizyonu bizim de iletişim alanındaki mücadelemizin temel kalkış noktasıdır. Nitekim son 20 yılda özellikle Türkiye'nin etkin olduğu bütün uluslararası platformları bu alandaki adaletsizliği gidermek için kullanmaya gayret ediyoruz. Gerek batılı örgütler; Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi örgütler, gerekse de İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı gibi uluslararası platformlarda bu küresel adaletsizliğin giderilmesi için iletişim alanındaki, medya alanındaki küresel adaletsizliğin giderilmesi için gayret sarf ediyoruz. Batı dışı toplumların daha fazla temsil edilmesi, onların sesinin daha fazla duyulması için gayret sarf ediyoruz.'

'HAKİKAT KRİZİ VE DEMOKRASİ KRİZİ'

Son dönemlerde dijital iletişim nedeniyle tüm dünyada hakikat krizi ve demokrasi krizinin ortaya çıktığını anlatan Fahrettin Altun, 'Bugün bizim hala etkilerini insanlık olarak yaşadığımız iki temel kriz ortaya çıkmıştır. Bir demokrasi krizi, iki hakikat krizi. Bunlar birbirini besleyen, birbirini büyüten krizlerdir. Bugün içinde yaşadığımız dünya krizlerle malum bir dünyadır. Birçok bölgesel ve küresel krizle bizler uğraşıyoruz. Özellikle son dönemde küresel salgınla, pandemiyle birlikte bu krizlerin nasıl toplumları olumsuz etkilediğini ve artık krizlerin kurumsallaşma süreçlerinin çok önüne geçtiğini ve bu modernliğin vaatlerini yerine getirmekte ciddi anlamda bu modernliğin kurumlarını zora soktuğunu göstermiştir. Bugün finans krizleri, ham madde krizleri, sağlık krizleri artık sadece batı dışı ülkeler için değil, batılı ülkeler için de konuşulan temel krizlerdir. Fakat bunlarla birlikte bizim üzerinde durmamız gereken iki temel kriz daha vardır; demokrasi krizi ve hakikat krizi. Demokrasi krizinin merkezinde enforme edilen, bilgilendirildiği söylenen birey vardır. Modern kitle iletişim araçları kendi faaliyetlerini meşrulaştırırken bireyleri, kitleleri doğru bilgilerle donattığını ifade etmekte ve bu doğru bilgilendirme de onların siyasal karar alma süreçlerine etki edeceğini varsaymaktadır. Fakat eğer bu bilgilendirme süreci doğru bir bilgilendirme süreci değilse, buradaki iletişim çarpıtılmış bir iletişim ise bu takdirde bugün yaşadığımız gibi doğru bilgilendirilmeyen, manipüle edilen bireylerin varlığından söz edebiliriz. Bu bireylerin varlığı esas itibarıyla bir elit grubunun yönettiği bilgilendirme süreçlerinin etkisindeki bireylerin yine demokrasi süreçlerindeki varlığı bir demokrasi krizini beraberinde getirmektedir. Bu dijital dönemde, dijital iletişim döneminde daha da derinleşen bir krizdir. Diğer kriz yine buna bağlı olarak ortaya çıkan hakikat krizidir. Manipüle ediliş bireylerin ve kamuoyunun varlığından bahsediyoruz. Giderek yine dijital iletişim döneminde hakikatin önemsizleştiği, yalanın sıradanlaştığı bir evreden bahsediyoruz. Bu evrede aslında bir hakikat kriziyle karşılaşıyoruz. Hakikat krizi, demokrasi krizini, demokrasi krizi de hakikat krizini büyüten iki kriz olarak karşımıza çıkıyor' diye konuştu.

'HER BİRİMİZİN FARKINDALIK İÇERİSİNDE OLMASI GEREKİR'

Dijital iletişim endüstrisi ile geleneksel medyanın birbirlerinden ayrılmaması gerektiğini vurgulayan Altun, 'Geleneksel medyanın hikayesi, dijital medyanın da hikayesi. Dijital medya birçok yorumcu ve analistin söylediği gibi, geleneksel medyadan tamamıyla bir kopuşu ifade etmiyor. Aksine arada çok ciddi bir süreklilik ve devamlılık var. Bu devamlılığı anlamamız, bugün dijital medya kültürüyle baş etmemiz, dijital medya kültürü içerisinde özgür bireyler olarak var olabilmemiz için hayati bir unsur. Bu nedenle dijital iletişim endüstrisini, geleneksel medya kültürü ve endüstrisinden ayırmaya dönük, kalın çizgilerle ayırmaya dönük çok ciddi gayretler var, bu gayretleri ben sorunlu buluyorum. Bu noktada her birimizin bir farkındalık içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum' diye konuştu.

'BURADA ADALETSİZLİK SÖZ KONUSUDUR'

Batının iletişim ve medya alanında çeşitli sorunları olduğunu ifade eden Altun, şöyle konuştu:

'Sürecin olmazsa olmazı bir diğer unsursa batıcı bağımlılık sistemidir. Batılı sömürge düzeni, batıcı bağımlı sistemi olmadan varlık gösteremez. Yani batıcı bağımlı sistemi; bir batılı sömürge düzenini kuran aktörler, bunu devam eden aktörler, bir de batı dışı dünyada batıcılığı temel siyasal motivasyonu olarak gören ve bu eksende hareket eden, mutlak suretle batı ekseninde gidilmesini tavsiye eden elitlerin varlıklı olduğu bir sistemdir. Bu noktada Türkiye'nin son dönem hikayesi batıcı sömürge düzenine karşı çıkmak, batılı sömürge düzeninin dışına çıkmak, batı dışı toplumları bu anlamda bir farklılığa davet etmek ve diğer taraftan da Türkiye'yi içeride batıcı bağımlı sisteminden özgürleştirmek gayreti. Bunu da dipnot olarak belirtelim. Küresel alandaki adaletsizlik, siyasal ve ekonomik alanda kendisini gösteren adaletsizlik, 19'uncu yüzyılda, 20'nci yüzyılda bugün farklı örneklerini gördüğümüz adaletsizlik elbette iletişim alanında da varlığını gösteriyor. Kültür alanında bunun adına, 'Kültür emperyalizmi' diyoruz. Batının kültürel kodlarının batı dışı toplumlara dayatılma süreci. Benzer bir süreç medya alanında da yaşanmaktadır. Bu nedenle biz bir iletişim emperyalizminden, bir medya emperyalizminden bahsediyoruz. Batılı ülkelerin batı dışı toplumlar bir anlamda sömürdüğü bir başka mekanizmadan bahsediyoruz. Burada bir adaletsizlik söz konusudur. Batı dışı toplumlar, batılı merkezler tarafından üretilen ve batı dışı toplumlar tarafından tüketilen bir iletişim akışından bahsediyoruz. Bu anlamda istisnalar dışında batı dışı toplumların ürettiği, batılı toplumların tükettiği süreçlerden bahsedemeyiz. Buradaki akış hala çok açık ve nettir.'

'KENDİ ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA MEDYAYI ŞEKİLLENDİRMEYE GAYRET EDİYORLAR'

Batılı toplumların medyayı toplumu yönlendirme alanında kullandığını anlatan Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'İletişim alanında hepimiz dijital iletişim kültürünün bir parçasıyız. Yaşanan dönüşümün merkezinde internetin yaygın olarak kullanılması vardır. İnternet yaygın olarak kullanılmaya başlandıktan sonra bir iletişim alanında büyük devrim hissiyatı baş gösterdi. Her birimiz büyük bir umutla, büyük bir iyimserlikle internetin yeni yapısı dolayısıyla artık iletişim alanındaki batı hegemonyasının kırılabileceğini varsaydık. Çünkü internet merkezsiz bir yapı, öyle varsaydık. İnternet teknolojisi içerisinde haber akışlarında 'eşik bekçileri' denen aktörlerin, editörlerin, filtre sahiplerinin olmadığı bir haber akışı mekanizması. Yine herkesin katılabildiği, çoğulcu bir etkileşim, iletişim ortamının varlığı. Nitekim bütün bunlar internete yönelik olumlu, iyimser bir yaklaşımı ortaya çıkardı. Çok yoğun bir şekilde internet enformasyon akışının olduğu ve hızlı bir şekilde enformasyon enflasyonu doğuran bir iletişim teknolojisi olarak karşımıza çıktı. Çok hızlı bir şekilde bu iyimser noktadan yavaş yavaş biz daha eleştirel bir noktaya doğru evrilmeye başladık. Çünkü hızlı bir şekilde gördük ki bu enformasyon enflasyonu aynı zamanda bir başka sorunu beraberinde getirdi. Bilginin kaynağı, bilginin güvenilirliği sorunu. Bu sorunu nasıl çözeceğiz, her yerde bilgi var. Her yerde enformasyon var. Hangi bilgi güvenilir, hangi bilgi doğru? Bir kriter yoksunluğu karşımıza çıkıyor. Dahası yine süreç içerisinde gördük ki bu enformasyon enflasyonu aynı zamanda dezenformasyon ihtimallerini de artıran, dezenformasyona daha fazla zemin hazırlayan bir dizi gelişmeyi de beraberinde getirdi. Yeni iletişim teknolojileri ile birlikte önce enformasyon savaşlarından bahsetmeye başladık ve hızla enformasyon savaşlarından dezenformasyon savaşlarına doğru yol aldık. Dün nasıl batılı şirketler ve devletler analog medyayı kitleleri yönlendirmek, manipüle etmek, etkilemek için kullanıyorlarsa bugün de yine kendi çıkarları doğrultusunda dijital medyayı şekillendirmeye, kullanmaya gayret ediyorlar.'

'2O YIL ÖNCESİNDEN ÇOK DAHA GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE VAR'

Türkiye'nin her geçen gün her alanda güçlenerek yoluna devam ettiğini söyleyen Altun, 'Bugünün küresel kaos çağında güçlü devletleri olan toplumlar kazanacak. Güçlü devletleri olan milletler medeniyet üretecek, güçlü devletleri olan milletler geleceği şekillendirecek. O nedenle güçlü devlet konsepti bizim için son derece önemlidir. Elbette bu devlet de bu dijital iletişim alanının regülasyonu ve kendi iletişim teknolojilerimizin inşası çok önemli bir unsurdur. Bugün elhamdülillah 20 yıl öncesinden çok daha güçlü bir Türkiye var ve önümüzde de bu noktada bir Türkiye Yüzyılı var. Bu Türkiye Yüzyılı'nda bizler imkanlarımızın farkında, karşı karşıya kaldığımız tehditlerin bilincinde bireyler olarak ne olursa olsun aktif, umutlu, iddialı bir şekilde yol almalıyız' dedi.