Gida Krizi Ve Çözümleri Efes Tarlasi Yasam Köyü'nde Konusuldu

Baska Bir Siyaset Okulu Açik Oturum Serisi, Efes Tarlasi Yasam Köyü’nde düzenlenen Politik Ekoloji konulu oturum ile tamamlandi. Oturumda Bediz Yilmaz, Bülent Sik ve Umut Kocagöz’ün katilimlariyla tarim, gida krizi ve gida egemenligi konusuldu.

Gida Krizi Ve Çözümleri Efes Tarlasi Yasam Köyü'nde Konusuldu
Baska Bir Siyaset Okulu, Politik Ekoloji oturumu ile sona erdi. Bediz Yilmaz, Bülent Sik ve Umut Kocagöz’ün katilimlariyla düzenlenen oturumda tarim, gida krizi ve gida egemenligi konusuldu. Halka açik son oturumun moderatörü Ulas Bayraktar, Baska Bir Siyaset Okulu ile ilgili degerlendirme yaparak “Bu yil Baska Bir Siyaset Okulu’nun 6.’sini yapiyoruz ama bu kadar baskasini yapmamistik. Selçuk Belediyesinin olaganüstü organizasyonu ve müthis ev sahipligine bütün arkadaslarim adina tesekkür ediyorum” dedi.



“Gida krizini agir sekilde yasiyoruz”

Oturumun konusmacilarindan Bülent Sik, gida krizinin iki farkli yönü olduguna dikkat çekerek “Gida krizini dogrudan çok somut bir sekilde, agir bir sekilde yasadigimiz bir dönemdeyiz. Biz bu krizi iki türlü yasiyoruz. Biri iklim kosullarindaki bozulma, asiri hava olaylari gibi etkenler nedeniyle hasat ettigimiz gida miktarinda düsme. Daha az ürün hasat ediyoruz. Ürünlerin ortam kosullarina verdigi yanit genelde hasat miktarinda azalma oluyor. Gida krizi anlaminda bir diger önemli problem gidalarin içerdigi besin ögeleri fakirlesiyor. Bu problemlerin elbette çözümleri var. Bunlarin bir kismi agroekolojik yaklasimlar, yani ekolojik temelli bir tarimsal politikayi uygulamaya sokmak. Önümüzdeki 10 yilda gida krizinin daha çok gündeme geldigini görecegiz. Yaklasan gida krizine karsi ne yapacagimiz sorusunun bir yaniti var ama uygulanabilir, hayata geçmis bir program yok” dedi.



Politik ekoloji

Oturumun konusmacilarindan Umut Kocagöz de politik ekoloji kavraminin, dünyada yasanan ekolojik sorunlarin politika ile ilgili olmak, ayni zamanda politik sorunlarin ekolojik bir kökene dayanmak gibi iki ayri anlami oldugunu belirterek “Mevcut politik yapilanmanin kendisini ve ekolojik iliskilerini sorgulamamiz ve dönüstürmemiz gerekiyor. Politik ekoloji bize bu imkani saglayan bir araç. Ekolojik krizle bas basa kaldigimiz bu konunun bir politik alt yapisi var. Bu alt yapiyi dönüstürmeden bizim baska bir sey tahayyül etmemiz de çok mümkün degil” diye konustu.



"Yeniden üretebilen bir tarim mümkün"

Türkiye’de ve dünyada hakim olan endüstriyel tarim modelinin çiftçiyi tarim sirketlerine bagimli kilmasinin yani sira tarim sirketlerinden alinan gübre ve ilaçlarin da dogayi tahrip ettigini belirten Kocagöz, “Endüstriyel tarim alternatifsiz degil. Bugünün gida krizine karsi bizim gelenekselden gelen ama güncel teknolojik bilgisini kullanarak bunlari harmanlayan ekolojik köylü tarimi agroekolojik olarak karsimiza çikiyor. Agroekoloji ile kadimden gelen geleneksel tarim yöntemleri, atalik tohumlar ve yerel tohumlar kullanilmasiyla ve güncel teknolojik gelismelerle dogaya zarar vermeden, büyük sirketlere bagli olmadan kendini yeniden üretebilen bir tarim mümkün” sözlerine yer verdi.

"Gida egemenligi halkin kendi gida sistemini üretmesi ve yasatmasidir"

Gida krizine karsi bir diger önemli kavramin da gida egemenligi oldugunun altini çizen Umut Kocagöz, söyle konustu: “Gida egemenligi kavrami da esasen üretenlerin ve üreten ürünlerden faydalanan üreticilerin gidanin nasil üretildigi, ne için üretildigi, ne kadar üretildigi ve nasil tüketilecegine dair karar verme hakkina sahip oldugunu savunur. Bunu söyle ifade etmek mümkün; gida egemenligi üreticiler ile tüketicilerin dogrudan iliski kurdugu, sirketleri aradan çikaran bir model aslinda. Bu model yarina birakilmadan bugünden kurulabilir. Üretenler gerçekten ürünlerinin sahibi oldugunda herhangi bir siyasi, sosyal, ekonomik otorite onlara buyurmadan gerçekten kendi özgür seçimleriyle halki beslemek için yaptiklari tercihlerle davrandiklarinda ve tüketicilerin de gerçek gidaya ulasmak için örgütlenerek bunun talebinde bulundugunda biz gida egemenliginden bahsedebiliriz. Gida egemenligi özetle halkin kendi gida sistemini üretmesi ve yasatmasidir."

"Tüketiciye de rol düsüyor"

Politik Ekoloji oturumunun son konusmacisi Bediz Yilmaz, tarimda yasanan sorunlarin çözümünde tüketicilere büyük rol düstügünü ifade ederek “Gerçekten çok büyük bir kriz var. Gezegeni felakete götüren yanlis uygulamalar var ama burada sorun yalnizca üreticinin degil. Tüketicinin yogunlastigi yerler olan kentler bu anlamda kritik roldeler. Tüketicilerin kendi üretim aliskanliklari üzerinden tüketim üzerinde dogrudan etkileri oldugu sürece taleplerin degisimi gerekiyor. Çünkü her birimiz bu kirlilige maruz kaliyoruz. O zaman bu talebin kentler üzerinden dönüsmesi gerekiyor. Kirsal ile kentin iliskinin daha net kurulmasi gerekiyor. Kentlerin kendi içerisinde üretim odaklari olusturulmasi gerekiyor. Yeter ki biz ne yiyoruz, yedigimiz sey nereden geliyor, geldigi yerde üretiliyor o topragi nasil etkiliyor gibi sorulari kendimize soralim. O sorularin cevabi iklim krizine ekolojik açidan zararli bir sekilde yol açiyorsa o aliskanliklari degistirmemis gerekiyor. Biz pazarda yerelde üretilmis bir domatesi biliyorsak marketten 1000 km, öteden gelmis domatesi satin alamayalim” dedi.



Katilimcilarin sorularinin cevaplanmasiyla sona eren Politik Ekoloji oturumunun sona ermesinin ardindan 8-14 Mayis tarihleri arasinda düzenlenen Baska Bir Siyaset Okulu’nun katilimcilarina katilim belgeleri verildi.

Kaynak: İHA