Bakan Özer Açiklamasi 'Toplumdaki Esitsizliklerin Derinlesmesine Imkan Tanimadik'

Milli Egitim Bakani Mahmut Özer, “Bir Milli Egitim Bakani olarak bugün görevden ayrilsam, geriye döndügüm zaman ‘Bu ülkeye ne yaptim’ diye baksam söyleyecegim sey, ‘Okullari açik tuttum’ olurdu. Toplumdaki esitsizliklerin derinlesmesine imkan tanimadik” dedi.

Bakan Özer Açiklamasi 'Toplumdaki Esitsizliklerin Derinlesmesine Imkan Tanimadik'
Milli Egitim Bakani Mahmut Özer, Türk Egitim Dernegi (TED) tarafindan düzenlenen 5’inci Uluslararasi Egitim Forumu’na katildi.

Bu yil “Dijital Obezite” basligiyla düzenlenen foruma alaninda uzman birçok akademisyenin yani sira konunun paydaslarindan olusan birçok sektör temsilcisi de katilim sagladi. Forumun açilis konusmasini yapan Milli Egitim Bakani Mahmut Özer, “Dünyadaki gelismelere, küresellesmeye baktiginiz zaman ülkelerin kendi içerisindeki esitsizlikler giderek artmaya, derinlesmeye basliyor. Egitim kurumlari, okullar; toplumlardaki bu derinlesen esitsizliklere bir sekilde kompanse edildigi, telafi edildigi aslinda esitliksiz bir toplumda bile en esitlikçi kurum olarak varligini sürdürmeye devam eden mekanlar olarak geçmiste oldugu gibi günümüzde de ihtiyacini hissettiriyor” ifadelerini kullandi.

“Dünya daha önceleri hiç deneyimlemedigi dönemden geçti”

Özellikle Covid-19 süreci ile birlikte dijital hayatin normal hayat içerisindeki kesisiminin daha da ön plana çiktigina vurgu yapan Bakan Özer, “Bugünkü egitim formunun temasi olan ‘Dijital Obezite’ konusu, egitimin geldigi durum, dijital enstrümanlarin okul ortami yerine ikame edilip edilemeyeceginin tartismasi baglaminda da bize çok büyük firsatlar sunuyor. Dünya daha önceleri hiç deneyimlemedigi dönemden geçti. Hazirlik yapmadi. Salginin baslamasiyla tüm sektörler çok derinden etkilendi ve bu derinden etkilenme ile birlikte yeni tepkiler üretmeye, yeni cevaplar üretmeye ve kendisini hayatta kalacak sekilde sürdürülebilirligini saglamak için yeni yaklasimlar benimsemeye çalisti. Sosyoloji degisti, davranis tarzlari degisti, iliski tarzlari degisti. Bu süreçten en fazla etkilenen egitim sektörü oldu. Belki uzun zamandan beri Türk toplumu ilk defa okullarin ne kadar önemli oldugunu, okullarin sadece bir ögrenme mekani degil, bir ülkenin gelecegini insa eden gençlerin psiko-sosyal gelisimlerini, akran egitiminin kültür, sanat ve sporla ilgili gelisimlerini tamamladigi mekanlar oldugunu ve hiçbir mükemmel dijital platformun yüz yüze egitimin yerine ikame edilemeyecegini çok derin bir sekilde tecrübe etti” seklinde konustu.



“‘Bu ülkeye ne yaptim’ diye baksam söyleyecegim sey, ‘Okullari açik tuttum’ olurdu”

Covid-19 sürecinde özellikle dezavantajli gruplar arasindaki uçurumun giderek arttigina, buna bir an önce müdahale etmek için yüz yüze egitim konusunda kesin ve kati bir durus sergilediklerine dikkat çeken Bakan Özer sunlari kaydetti:

“Egitimdeki esitsizlikler tüm dünyada derinlesti. Birakin dijital aygitlara, internet altyapisina, bilgisayar donanimina erisimi, herkesin esit oldugunu varsaysak bile dijital okuryazarlik becerilerindeki farklar ortaya çikmaya basladi.

Ögretmenlerin dijital okuryazarligindaki farklar ortaya çikmaya basladi.

Onun için göreve geldigimiz günden itibaren üç tane söylem üzerinden istikrarli bir sekilde devam ettik. Devir teslim töreninde dedim ki, ‘Okullari açik tutmak için vakalarin sifir olmasini beklemeyecegiz. Buna tahammülümüz yok.’ Daha sonra Saglik Bakani ve Saglik Bakanligi Koronavirüs Bilim Kurulu ile yaptigimiz toplanti sonrasindaki basin toplantisinda, ‘Okullar ilk açilmasi gereken ve son kapatilacak yerlerdir’ sözünü ifade ettim. Gerekli önlemleri alarak süreci baslattik. Son söz olarak da sunu söyledim, ‘Türkiye’de okullarin açik kalmasi bir egitim meselesi olmaktan çikmis, bir milli güvenlik meselesine dönüsmüstür.’ Gerekli önlemleri alarak 7,5 aydan beri bir gün bile kesintiye ugratmadik egitimi. Bugünlere gelebilmekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Bir Milli Egitim Bakani olarak bugün görevden ayrilsam, geriye döndügüm zaman ‘Bu ülkeye ne yaptim’ diye baksam, söyleyecegim sey, ‘Okullari açik tuttum’ olurdu. Toplumdaki esitsizliklerin derinlesmesine imkan tanimadik. Ögrencilerimizin, gençlerimizin gelecegini insa edecek gençlerimizin uzun vadede büyük maliyetler ödeyecegi bir sürecin gerçeklesmesine izin vermedik. Elbette bunu tek basimiza yapmadik. Tüm çalisma arkadaslarimizla birlikte yaptik.”

“Bu sürecin en büyük kahramanlari egitim sistemimizin en degerli varliklari olan degerli ögretmenlerimiz”

Covid-19 sürecinde yüz yüze egitime dönülmesi konusundaki kararli durusta en büyük fedakarligin ögretmenler ve tüm egitim çalisanlari tarafindan yapildigina vurgu yapan Özer, “Bu sürecin en büyük kahramanlari egitim sistemimizin en degerli varliklari olan degerli ögretmenlerimiz. Ögretmenlerimiz 7 aydir, son 2-3 haftada biliyorsunuz maskeler kaldirildi. Maske ile ders anlatti. Asilanma oranlarinda sadece Türkiye’deki toplumun ortalamasinin üzerinde bir asilanma orani ile örneklik teskil etmediler. Ayni zamanda çogu OECD ülkesinin ögretmenlerinin asilanma oranlarindan bile daha yüksek bir asilanma orani ile okullarin açik kalmasi ile ilgili ne kadar istekli olduklarini topluma göstermis oldular. Ben bu vesile ile bu sürecin gerçekten kahramanlari olan degerli ögretmenlerimize bu salondan bir kez daha tesekkür etmek istiyorum” açiklamasinda bulundu.

“Yaygin kullanilan deyimiyle artik çocuklarimiz dijital yerliler”

Tüm çocuklarin ve gençlerin artik dijital platformlardan sürekli ve kesintisiz bir sekilde veriye maruz kaldiginin altini çizen Özer, “Yaygin kullanilan deyimiyle artik çocuklarimiz dijital yerliler. Bizim dijital göçmenler olarak yerlerinin davranis paterninin nasil degistigini gözlemleme imkanimiz var. Ama onlar kendi üzerlerindeki yerliler olarak degisimin, dönüsümün nasil oldugunu gözlemleyebilme imkanina çok da fazla sahip degiller. Onun için Milli Egitim Bakanligi olarak görevimiz, çocuklarimizin sadece akademik becerilerini güçlendirmek, dünyadaki akranlariyla rekabet edebilir gençler olarak yetistirmek degil. Ayni zamanda onlari güçlü insanlar olarak yetistirmek de en büyük görevimiz ve bu görevi yerine getirirken en fazla üzerinde durmamiz gereken konulardan bir tanesi de özellikle dijital bagimlilikla ilgili dayanikliliklarini, farkindaliklarini artirmak. Bunun için hem ögrencilerimize yönelik hem de ögretmenlerimize yönelik bakanligimiz sürekli çalismalar yapiyor” seklinde konustu.



“Artik teknoloji hayatinizi yönetmek istiyor”

Teknolojinin hayatimizi degistirdigini, dönüstürdügünü ve kolaylastirdigini, ancak bunun yani sira da hayatimizi yönetmek istedigini söyleyen Bakan Özer, “Artik teknoloji hayatinizi yönetmek istiyor. Teknoloji akillandikça, hayatimizin tamamini yönetmek, domine etmek istiyor. Dolayisiyla bagimli benin teknolojinin yan bir ürünü olduguna inanmiyorum. Bagimliligin tam tersine yeni teknolojik trendin tam da istedigi sey olduguna inaniyorum. Yani insanlarin sürekli kendisine baglanmasi, sürekli bilgi akisi ile düsünme melekelerini kontrol etmesi, yönlendirmesi ve nasil kapitalizmde tüketicilik varsa, simdi de dijital tüketici olarak pasif tüketiciler olarak varligini sürdürmesi. Onun için bizler her zamankinden çok daha fazla bu farkindaliga sahip olarak, çocuklarimizi, gençlerimizi sadece gençlerimiz de degil yetiskinlerimizi de dijital bagimliliga, dijital obeziteye karsi çok daha dirençli hale getirmek zorundayiz. Aksi takdirde iletisimle ilgili sohbetle, temasla bizim bu topraklarin kadim geleneginden gelen beraber olma, hemhal olma, digergam olabilme melekelerinin yasanabilecegi ortam yavas yavas ortadan kalkacak” ifadelerini kullandi.

“Derdimiz kolektif insanlik duygumuzu yitirmeden gelecegimiz için dogru adimlarin nasil atilacagini konusmak”

TED tarafindan geleneksel olarak düzenlenen ve bu yil 5’incisi gerçeklesen Uluslararasi Egitim Forumu’nun ana konusunun “Dijital Obezite” oldugunu hatirlatarak sözlerine baslayan TED Genel Baskani Pehlivanoglu, “Dijital obezite ismi o kadar ilginç geldi ki. Onlarca telefon aldik, onlarca soruya maruz kaldik. Biz de alaninda uzman isimleri bu konunun insanliga nasil fayda sagladigini anlatmalari, ayni zamanda gereken uyarilari yapmalari için bir araya getirdik. Derdimiz kolektif insanlik duygumuzu yitirmeden, gelecegimiz için dogru adimlarin nasil atilacagini konusmak. Bunun için de forumumuzun çagrili konusmacisi, dünyanin en etkili insanlari arasinda gösterilen fütürist Gerd Leonhard’a kulak vermek istedik. Kendisinin, tüm dünyada dijital haklar için bir manifesto olarak görülen ‘Teknolojiye Karsi Insanlik’ kitabini okudugumuzda forumun çatisi ile karsilastik. Özellikle dijital etik konusundaki uyaran yaklasimlarinin bugünün teknoloji devlerini etkiledigini gördük” seklinde konustu.



“Hepimiz dijital ortamlarda bir tür veri tsunamisine maruz kaliyoruz”

Gençlerin ülkenin yarinlarini olusturacak en kiymetli ve degerli varliklar olduguna, dijital dünyanin gençler üzerindeki etkilerinin de derinlemesine analiz edilmesi gerektigine dikkat çeken Pehlivanoglu, “Hepimiz dijital ortamlarda bir tür veri tsunamisine maruz kaliyoruz. Bilgi ve medya içeriklerinin miktari her gün katlanarak büyüyor. Bu durum bizleri dijital obezite gibi baska bir küresel salgin tehdidiyle karsi karsiya getiriyor. Bu riski ciddiye alip üstesinden gelme yollarini konusmazsak dijital obezite hayatlarimizi fiziksel obeziteden bile daha olumsuz etkileyecek. Yasami kolaylastiran yönleriyle hepimizi içine çeken dijitallesme; bilgi kirliligi, bilgi yogunlugu, ekran süresindeki artis, zararli içerik, hak ihlali, siber zorbalik gibi kisa ve uzun vadede ortaya çikabilecek riskleri içinde barindiriyor. Bu riski firsata çevirmenin yolu ise dijital obezitenin hayatimizi kusatan bir tehdit olmasina izin vermemek. Dijital tüketim aliskanliklarimizi risklerden arindirarak saglikli bir düzeye çekmektir. Iste tam da bu noktada egitim odakli bir sivil toplum kurulusu sorumlulugu ile 5’inci Uluslararasi Egitim Forumunu yapmak ve basligimizi Dijital Obezite olarak belirlemek boynumuzun borcudur dedik” diye konustu.



“Internet erisim imkani olan evlerin orani bu 10 yillik dilimde iki katindan fazlaya çikarak yüzde 42,9’dan yüzde 92’ye yükseldi”

Internet kullanim oranlarinin her geçen gün arttigini ve internet ortami için ayrilan sürenin de buna paralel olarak arttigini vurgulayan Pehlivanoglu, “TÜIK Hanehalki Bilisim Teknolojileri Kullanim Arastirmasi sonuçlarina göre 2011 yilinda internet kullanan bireylerin orani yüzde 45 iken 2021 yilinda bu oran yüzde 82,6 oldu. Internet erisim imkani olan evlerin orani ise bu 10 yillik dilimde iki katindan fazlaya çikarak yüzde 42,9’dan yüzde 92’ye yükseldi. Yurtdisi kaynaklara göre ise tüm dünyada insanlar günlük 6 saat 54 dakikayi internette geçirirken Türkiye’de bu süre ortalama 7 saat 57 dakika. Türkiye’de sosyal medyada geçirilen günlük ortalama süre 2 saat 57 dakika” açiklamasinda bulundu.

“Özellikle seçim sürecine giren Türkiye’de önümüzdeki dönemde üç kusak birlikte sandiga gidecek”

Gençlerin sorunlarini analiz edip çözüm bulmak ve onlara karsi ezberlenmis söylemlerden kaçinmak gerektigine vurgu yapan Pehlivanoglu, “Özellikle seçim sürecine giren Türkiye’de önümüzdeki dönemde üç kusak birlikte sandiga gidecek. Hele ilk kez oy kullanacak gençligi iyi degerlendirmek, ülkenin gelecegine adim atmak demek olacak. Gençlerin sorunlarini analiz edip, ezber söylemlerden vazgeçmek gerekecek. Dikkatinizi çekmek isterim; gençler sosyal medyaya bagimli degil, sosyal medyaya bagli. Onlar haberleri, ekonomiyi, bilimi, siyasetçileri yani dünyayi takip ediyor. Açik ki önümüzdeki seçim gençlerin seçimi, gençleri yakalayanlarin seçimi olacak. Sonuçta hedef, sosyal refahi paylasacak bir toplum olusturmak” seklinde konustu.



“Hem egitimcilerin hem ailelerin dogru dijital okuryazarlik becerisi kazanmasi sart”

Teknoloji kullaniminda basarili olmanin dijital okuryazar olmak anlamina gelmediginin altini çizen Pehlivanoglu, “Hem egitimcilerin hem ailelerin dogru dijital okuryazarlik becerisi kazanmasi sart. Sonuç itibariyle bir Jules Verne romani içinde yasiyoruz. Ay’a Seyahat’i, 80 Günde Dünya Turu’nu saniyorum bu salondaki herkes okumustur. Bugün 70’li yaslarda olanlar ve bu romanlari okuyanlar için o hikayeler bir hayal ürünüydü. Bugün 20’li yaslarinda olanlar için ise onlar birer gerçeklik. Dijital dünya aslinda gerçek dünya ile aynidir. Tek fark, fiziksel yakinligin olmamasidir. O nedenle dijital dünya ile aramizdaki bagi, insan iliskilerindeki gibi kurmak daha dogru olabilir” ifadelerini kullandi.

Öte yandan Bakan Özer’e konusmasi sonrasinda bir plaket takdim töreni de düzenlendi.

TED Genel Baskani Pehlivanoglu, bir plaket degil bir ögrencinin bir yillik egitimini üstlendiklerini ve bunun Bakan Özer adina yapildigini, ögrencinin egitim basarilarinin da bir yil boyunca Bakan Özer’e iletilecegini söyledi.

Bakan Özer, “Bu gerçekten hayatim boyunca aldigim en güzel hediyeydi” dedi.

Kaynak: İHA