Başkan Erdoğan konuştu, Yunan çıldırdı! KKTC çıkarması yine Yunanistan manşetlerinde...

Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın KKTC'deki ziyareti sırasında yaptığı Kapalı Maraş açıklaması ve AB'yi sert dille eleştirmesi Yunan basınında bomba etkisi yarattı. Çılgına dönen Yunan basını KKTC yönetimindeki Kapalı Maraş kentinin açılmasına yönelik haklı adımı 'provokatif eylem' olarak tanımladı.

Başkan Erdoğan konuştu, Yunan çıldırdı! KKTC çıkarması yine Yunanistan manşetlerinde...
Başkan Erdoğan konuştu, Yunan çıldırdı! KKTC çıkarması yine Yunanistan manşetlerinde...
Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın KKTC ziyaretinin yankıları dünya genelinde sürüyor. Yunan gazeteleri Erdoğan'ın açıklamalarına oldukça kızmış görünüyor.

Doğu Akdeniz'de Türkiye ile girmeye çalıştığı rekabet sonucunda sinirleri iyice gerilen ülke basınının, bu sefer de adada yaşanan tarihi anları sindirmekte zorlanması dikkat çekti.

Başkan Erdoğan konuştu, Yunan çıldırdı! KKTC çıkarması yine Yunanistan manşetlerinde...

Yunan Pentapostagma haberinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kapalı Maraş'ın yüzde 3.5'inin askeri bölge statüsünden çıkarılacağına ilişkin açıklamasına yer verdi.

Haber şöyle devam etti: 'Tatar ve Erdoğan, Yayın yaptığı bölgenin askerden arındırılmış olarak nitelendirileceğini ve mülklerin Kıbrıs'ta kurdukları Komisyon aracılığıyla sahiplerine karakteristik olarak iade edileceğini belirttiler.'

YUNAN MEDYASINDAN KÜSTAH TANIMLAMA

KKTC yönetimindeki Kapalı Maraş kentinin açılmasına yönelik haklı adımı 'provokatif eylem' olarak tanımlayan gazete, Tatar'ın 'Kapalı Maraş'ın yüzde 3.5'ine denk gelen bölümünün askeri bölge statüsünden çıkarılacağı' ifadelerine yer verdi.

Gazete ayrıca Erdoğan'ın 'Türk tarafının çözüm çabalarına rağmen, Güney Kıbrıs tarafının aldığı pozisyon nedeniyle tüm projenin başarısız olduğu' ifadelerini haberine taşıdı.

Başkan Erdoğan konuştu, Yunan çıldırdı! KKTC çıkarması yine Yunanistan manşetlerinde...

KATHİMERİNİ: ERDOĞAN 'KIBRISLI TÜRKLERİN DÜŞMANLARINI' HEDEF ALDI

Yunan gazetesi Kathimerini'nin haberine göre, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı bu açıklamaları ve Kapalı Maraş'ın açılması adımını kınayan bir açıklama yayınladı. Haberde şu kısımlara vurgu yapıldı:

'Erdoğan konuşmasında, Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis de dahil olmak üzere 'Kıbrıslı Türklerin düşmanlarını' hedef aldı ve 'Bu kişiler Kıbrıs ile ilgili konuşmalar yapacak. Onları dinleyeceğiz ama ne dedikleri umurumuzda değil' dedi.

'ERDOĞAN, AB'Yİ SERT BİR DİLLE ELEŞTİRDİ'

'Türk Cumhurbaşkanı, Kıbrıs'ta 'iki devletli çözüm' çağrısını yinelerken, bu fikri reddeden Avrupa Birliği'ni sert bir dille eleştirdi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen bu ayın başlarında Lefkoşa'da, Kıbrıs'ın 2004 yılında katıldığı 27 üyeli bloğun böyle bir düzenlemeyi 'asla ve asla' kabul etmeyeceğini söyledi.

'Recep Tayyip Erdoğan, Salı günü yaptığı konuşmada 'Onların nasihatini almayacağız… Yapmamız gereken neyse onu yapacağız' ifadelerini kullandı.'

47 YILLIK DESTAN

Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan ile Kıbrıs'taki Türk ve Rum toplumları arasında 1959'da imzalanan Zürih ve Londra anlaşmalarıyla kuruldu. Anlaşmada imzası bulunan 3 ülke Kıbrıs Cumhuriyeti'nin garantörü oldu.

Kıbrıs Türkleri ve Rumları arasında ortaklık temelinde, uluslararası antlaşmalar uyarınca 1960'da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nda iki halka eşit siyasi hak ve statü verildi. Kıbrıs Rum tarafı, Cumhuriyet'in kurulmasının akabinde Kıbrıs Türklerini devlet kurumlarından izole etme, Ada'daki varlıklarını sona erdirme ve Yunanistan ile birleşme (Enosis) yolunu açmaya yönelik girişimlerini sürdürdü.

Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Rumların tek taraflı güç kullanımıyla Anayasa'yı feshetmelerinden sonra 1963'te fiilen son buldu. Enosis hedeflerini ulaşabilmek için silahlanan Rumlar, Yunanistan'ın da desteğiyle 1963-1974 döneminde Kıbrıslı Türklere yönelik baskı, zulmü ve ambargoyu durmaksızın devam ettirdi.

Rumlar içerisinde, Kıbrıs Türklerinin ortaklık devletinin yönetiminden uzaklaştırılmalarının ardından fikir ayrılıkları başladı. EOKA mensupları arasındaki görüş ayrılıkları, Türkiye'nin müdahalesinden endişe eden ve Kıbrıs Türklerini ekonomik yoldan bitirmeyi dileyen Rum lider Makarios ve daha hızlı sonuç alınmasını isteyen eski cuntacılardan oluşan EOKA-B mensuplarının karşı karşıya gelmesine sebep oldu.

EOKA lideri Nikos Sampson, Yunan cuntasının desteğiyle 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak amacıyla Makarios'a karşı darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdi. Bu darbeyle Kıbrıs'ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kastedilmiş oldu.

TÜRKİYE ÖNCE DİPLOMASİ YOLUNU SEÇTİ

Türkiye, darbenin ardından 1960 Garanti Antlaşması gereği ilk aşamada diplomatik girişimleri önceledi. Bu noktada 17-18 Temmuz 1974'te Türkiye ile İngiltere arasında darbenin ardından atılabilecek adımlara yönelik Londra'da görüşmeler de yapıldı.

İstişarelere garantör devlet olarak Yunanistan da davet edildi ancak Yunanistan'daki cunta yönetimi görüşmelere katılmadı. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan arasındaki görüşmelerde İngiltere'ye ortak müdahale teklifinde bulunuldu.

Dönemin Başbakanı Ecevit ve Yardımcısı Necmettin Erbakan, İngiltere'nin olumsuz cevap vermesi üzerine, garantörlük hakkını kullanarak ve Ada'daki Türklerin güvenliğini de dikkate alarak 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nın başlaması kararını aldı.

'SAVAŞ İÇİN DEĞİL BARIŞ İÇİN GİDİYORUZ'

Harekat, dünyaya Ecevit'in yaptığı tarihi, 'Biz aslında savaş için değil, barış için ve yalnızca Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Ada'ya gidiyoruz.' açıklamasıyla duyuruldu. Barış harekatıyla Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakının önüne geçilirken Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve varlığı güvence altına alındı.

Başkan Erdoğan'ın KKTC'deki konuşması Yunan'ı çıldırttı! Manşetten böyle verdiler

Türkiye, 20 Temmuz 1974'te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 353 sayılı kararı ile İngiltere ve Yunanistan'a 'barışın yeniden tesisini sağlamak üzere müzakerelere başlama' çağrısında bulundu ve 22 Temmuz 1974'te harekatı durdurdu.

Bunun üzerine garantör ülkelere bir araya gelerek Kıbrıs meselesinin çözümü için görüşmelere başladı. 25 Temmuz 1974'te toplanan 1'inci Cenevre Konferansı, 30 Temmuz 1974'te imzalanan Cenevre Deklarasyonu'nu ile son buldu.

Deklarasyonda, Yunanistan ve Rumlar tarafından işgal edilen Türk anklavlarının (bölgelerinin) acilen boşaltılması ile Ada'da barışın ve anayasal düzenin yeniden tesisini teminen dışişleri bakanları arasında müzakerelere devam edilmesi öngörüldü. Öte yandan deklarasyonla Ada'da Kıbrıs Türk toplumu ile Kıbrıs Rum toplumu olmak üzere iki özerk yönetimin mevcudiyeti ilkesel olarak tanındı.

'AYŞE TATİLE ÇIKSIN'

Konferansın 8 Ağustos'ta başlayan ikinci aşamasında, Yunanistan, Ada'da yeni anayasal düzenin kurulmasına yönelik tüm teklifleri reddetti ve anayasaya ilişkin varılacak bir uzlaşma için Türk birliklerinin geri çekilmesini ön koşul olarak ileri sürdü.

Ayrıca ikinci toplantıya kadar Rum ve Yunan askerlerinin Türklerin bulunduğu bölgeden çekilmeleri gerekiyordu ancak çekilmedikleri gibi saldırılar da sürdü. 2'nci Cenevre Konferansı görüşmelerinden de bir sonuç çıkmayınca 14 Ağustos'ta 'Ayşe tatile çıksın' parolasıyla Kıbrıs Barış Harekatı'nın ikinci aşaması başladı ve 16 Ağustos'ta ateşkes ilan edildi.

Türkiye'nin başlattığı harekat başarıyla sonuçlanırken Ada'da yaşayan Kıbrıs Türk halkının güvenliği de sağlanmış ve Ada'ya barış hakim oldu. İkinci harekat sırasında geri çekilen Rum askerleri, geçtikleri Türk köylerini yakarak silahsız insanları katletti. Toplu katliamlar ve mezarlar, harekatın bitiminde ortaya çıkarıldı.

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında, Türk ordusu 498 şehit verirken Kıbrıs Türk tarafı ise 70'i mücahit, 270 kişiyi kaybetti. Kıbrıs Türkleri genel olarak ise 1672 şehit verdi.

KIBRIS TÜRKLERİ KENDİ YÖNETİMLERİNİ KURDU

Kıbrıs'ta mevcut sınırların çizilmesine olanak sağlayan harekatın hemen ertesine Kıbrıslı Türkler, 1 Ekim 1974'te Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi'ni kurdu. Ardından Kıbrıs Türklerinin devlet yapısını kökleştirme, anayasa yapma ve çok partili sisteme geçme gibi tecrübeler yaşadığı Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) 13 Şubat 1975'te ilan edildi.

KTFD Meclisi, 15 Kasım 1983'te oy birliğiyle aldığı bir kararla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) kurulduğunu ilan etti. KKTC'nin ilanı, Kıbrıs Türk halkının Ada'daki siyasi yaşamını devlet olgusuyla dünyaya ilan ettiği önemli bir dönüm noktası olurken Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin etme hakkı da ilan edilmiş oldu.

Kıbrıs Türk halkının devlet olgusuna kavuştuğu KTFD dönemiyle birlikte, toplamda 41 hükümet (mevcut hükümetle birlikte) kuruldu ve 13 farklı kişi başbakanlık koltuğunda oturdu. Kıbrıs Türkleri, cumhurbaşkanı seçmek üzere 1974'ten bu yana 10 kez sandığa gitti ve 5 farklı kişi cumhurbaşkanı makamında oturdu.

KKTC Anayasası temsili demokrasiyi öngörüyor. Çok partili demokrasinin uygulandığı KKTC'de devletin başında bulunan cumhurbaşkanı, 5 yılda bir düzenlenen seçimle başa geliyor.

Yasama yetkisinin 50 üyeli Cumhuriyet Meclisine ait olduğu ülkede, yürütme yetkisi, cumhurbaşkanı tarafından atanan başbakanın yönetiminde oluşturulan Bakanlar Kurulunda bulunuyor. Ülkede, milletvekili genel seçimleri de 5 yılda bir yapılıyor.

MÜZAKERELERDE ANLAŞMAYA VARILAMADI

Kıbrıs meselesine çözüm bulma amaçlı müzakereler KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile dönemin Rum lideri Glafkos Klerides arasında Haziran 1968'de Beyrut'ta yapılan görüşmelerle başladı. Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 2002'de 'Annan Planı' olarak da bilinen 'Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli' belgesini ortaya koydu.

Denktaş ve o zamanki Rum lider Tasos Papadopulos, 'Annan Planı' çerçevesinde çeşitli görüşmeler yaptı ve plan 24 Nisan 2004'te iki tarafta referanduma sunuldu. Rum halkının yüzde 75,83'ü planı reddederken Kıbrıs Türk tarafı yüzde 64,91 çoğunlukla plana 'evet' dedi.

Buna karşın referandumun hemen sonrasında 1 Mayıs 2004'te Rum yönetimi, Ada'daki diğer ortak yok sayılarak 'Kıbrıs Cumhuriyeti' adı altında AB'ye tam üye yapıldı. İsviçre'nin Crans Montana kentinde 28 Haziran 2017'de tekrar başlayan ve yaklaşık 10 gün yoğun şekilde devam eden müzakereler garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin de katılımıyla yapıldı.

Son olarak 27-29 Nisan'da Cenevre'de BM öncülüğünde, garantör ülkelerin de katılımıyla gayriresmi Kıbrıs konferansı gerçekleştirildi. Konferansta, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in de 'Yeni fikirlerle gelin' çağrısına da uyarak Kıbrıs'ta kalıcı barış için 6 maddelik bir öneri sundu.

Önerinin ilk maddesinde, Kıbrıslı Türkler ve Rumların eşit uluslararası statüsünün ve egemen eşitliğinin güvence altına alındığı bir kararın BM Güvenlik Konseyinde kabul edilmesi için Genel Sekretere inisiyatif alma çağrısı yer aldı.

RUM TARAFININ UZLAŞMAZ TAVRI GÖRÜŞMELERİ KİLİTLEDİ

Türk tarafı yarım asrı aşkın süredir müzakere edilen ve bir sonuç alınamayan federasyon modelinin aksine yeni çözüm önerisini kayıtlara geçirirken Rum tarafının konferansa hazırlıksız geldiği ve uzlaşmaz tavrında ısrarcı olduğu görüldü. Böylece gayriresmi Kıbrıs konferansı, taraflar arasında ortak zemin olmaması sebebiyle sonuçsuz kaldı.

Tarihsel süreçte, Rum tarafı her defasında çeşitli sebeplerle içinde BM önerilerinin de bulunduğu çözüme yönelik adımları reddetti ya da kabul edilmesi mümkün olmayan ön şartlar ortaya koydu. Böylelikle, Kıbrıs'ta 50 yılı aşkın süredir devam eden müzakere sürecinde, Türk tarafının yapıcı rolüne rağmen, Rum tarafının uzlaşmaz tavrı nedeniyle bir sonuca varılamadı.

KKTC'de Ekim 2020'de cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar, Türkiye'nin desteklediği egemen eşitliğe dayalı, yan yana ve iş birliği içerisinde yaşayan 'iki devletli çözüm' modelini savunuyor.