Uzmanlar Açiklamasi 'Iklim Krizini Çözmenin Yolu Nükleer Enerjiden Geçiyor'

Dünya, 2020 yilindan bu yana devam eden korona virüs pandemisini “en büyük küresel sorun” olarak görmeye devam ederken, önde gelen kuruluslar ve uzmanlar, milyonlarca insanin gelecegini tehdit eden iklim degisikliginin salgindan bile daha büyük kayiplara yol açacagi konusundaki uyarilarini sürdürüyor. Doç. Dr. Ahmet Demirak ise temiz enerjiye geçisin nükleersiz olamayacagini belirterek, “Nükleer enerji, Türkiye için seçenek degil zorunluluk” dedi.

Uzmanlar Açiklamasi 'Iklim Krizini Çözmenin Yolu Nükleer Enerjiden Geçiyor'
Uluslararasi Enerji Ajansi (IEA), yayimladigi son raporda, gelismekte olan ekonomilerde temiz enerji yatirimini en önemli küresel öncelik haline getirmenin zamaninin geldigine dikkat çekti. Ajansin Dünya Bankasi ve Dünya Ekonomik Forumu ile birlikte hazirladigi “Yükselen ve Gelismekte Olan Ekonomilerde Temiz Enerji Geçislerinin Finansmani” baslikli raporda, karbonsuz bir gelecek için nükleer enerjinin de aralarinda bulundugu temiz enerji kaynaklarina yatirim yapilmasinin gerekliligi vurgulandi.

“Sifir emisyon hedefine ulasmak için nükleer enerji sart”

Nükleer enerjinin iklim degisikligiyle mücadelede oynadigi kritik rol, Türkiye’nin en özel ve önemli nükleer etkinligi olan ve bu yil 8’incisi gerçeklestirilen NPPES-2021 Nükleer Santraller Zirvesinde de ele alindi. Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un da uzun zamandir ana ortak olarak katki sundugu zirvede konusan Istanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Nükleer Arastirmalar ve Yenilenebilir Enerji Anabilim Dali Baskani Prof. Dr. Üner Çolak, “Dünyanin gelecegini sürdürülebilir hale getirmek için iklim degisikligi konusuna egilmeli ve bu etkilerle mücadele edebilmek için enerji karmasini çesitlendirmeliyiz. 2050 yilina kadar sifir emisyon hedefine ulasilabilmek son derece önemli ve burada nükleer enerjiye de önemli bir görev düsüyor” dedi.



“Akkuyu NGS, elektrik ihtiyacinin yaklasik yüzde 12’sini karsilayacak”

Çolak, Türkiye’nin enerji karmasindaki mevcut durumunu ve ülkenin nükleer enerjiye geçisini saglayacak olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile elde edilecek kazanimlari ise söyle anlatti:

Türkiye olarak nüfusumuz 84 milyonun birazcik üzerinde. Kurulu kapasitemiz yaklasik olarak 100 bin MW’a yakin ve geçen yilin elektrik tüketimi 300 teravatsaatin üzerinde. Kisi basi yillik elektrik tüketimimiz ise 3 bin 725 kilovatsaat. Türkiye aslinda Avrupa’da nüfus ve yüzölçümü olarak büyük ülkelerden bir tanesi ve gelecekte de kalkinma potansiyeli yüksek olan bir ülke. Kurulu kapasite açisindan en büyük pay yüzde 32’nin biraz üzerinde bir oranla hidroelektrik tesislerine ait ama bunun üzerine fosil yakit ile ilgili kapasiteyi de ekledigimizde oran neredeyse yüzde 50’yi buluyor. Yani mevcut santrallerin yaklasik olarak yarisi hidroelektrige ve fosil yakita ait. Yaklasik olarak yüzde 27’lik bir pay ise diger tüm yenilenebilir enerji kaynaklarina ait ve bu oranin içinde de yine fosil yakitlar bulunuyor. Yani Türkiye’de baskin bir sekilde fosil yakit etkisi görüyoruz. Türkiye’nin gelecege yönelik enerji politikasina baktigimizda ise iklim degisikligiyle mücadelede önemli bir adim olarak yorumlanabilecek sekilde yenilenebilir enerjinin ilk sirada yer aldigini görüyoruz. Bu politika çerçevesinde ayrica nükleer enerjiye daha çok yer verilmesi konusu üzerinde de önemle duruluyor. Su anda bilindigi gibi 4 bin 800 MW’lik kurulu güce sahip olacak olan Akkuyu Nükleer Güç Santralinin (NGS) insaati devam ediyor. Akkuyu NGS’nin enerji üretimi yüzdelik olarak yüksek olacak ve de elektrik ihtiyacinin yaklasik yüzde 12’ye yakin bir bölümünü karsilayacak.”

“Türkiye’nin nükleere yönelmesi zorunlu”

Zirvede konusan Mugla Sitki Koçman Üniversitesi Çevre Sorunlari Arastirma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ahmet Demirak da Türkiye’nin gelecekteki enerji karmasinda nükleer enerjinin alacagi yeri yorumladi. Demirak, “Türkiye’nin nükleer enerjiye yönelmesi bir seçenek degil, bir zorunluluk olarak görünüyor. Gelismis ülkeler seviyesine yükselebilmemiz için nükleer enerjiye geçis yapmak zorundayiz” diye konustu.

Iklim degisikligine neden olan parametrelerin belli oldugunu belirten Demirak, “Bunlarin basinda sera gazi gelmektedir. Ancak bunu sadece sera gaziyla açiklayamayiz. Iklim degisikligini olusturan aslinda bizim yasam biçimimiz ve üretim modelimiz. Bu etkileri durdurmak için parametreleri mutlaka degistirmemiz gerekiyor ki; bunlarin basinda yenilebilir enerji ve düsük karbon teknolojilerini gelistirmek geliyor. Bu da tek basina yeterli degil. Iklim dostu politikalarin uygulanmasina da devam edilmeli” ifadelerini kullandi.

“Temiz enerjiye geçisin nükleersiz olamayacagi açiktir”

2040 yilinin sonunda karbondioksit saliniminin yaklasik 4 milyon ton olacaginin düsünüldügünü dile getiren Demirak, söyle devam etti: “Bunu engellemek, karbondioksit salinimini düsürmek için su an var olan yüzde 36’lik temiz enerji dilimimizi yüzde 85’e kadar yükseltmemiz gerekiyor. Temiz enerji denildigi zaman da aklimiza rüzgar ve günes enerjileri geliyor, ancak bu enerji türlerinin de kendi içinde sürekli olmamalari, fazla araziye gereksinim duymalari gibi bir takim sorunlari var. Nükleer enerji santrallerine baktigimizda ise mevsimlere ve hava kosullarina bagli olmadan 7/24 istikrarli bir sekilde çalistiklarini, rüzgar ve günes enerjisi üretmek için insa edilen tesislere kiyasla çok daha az yer kapladiklarini ve tüm bu avantajlarin yaninda çevreye zarar vermeden uzun yillar boyunca islevlerini sürdürdüklerini görüyoruz. Bu sebeplerden dolayi, temiz enerjiye geçisin nükleersiz olamayacagi açiktir. Nükleer enerji, temiz enerjiye geçis için temel rol oynar. Dünya olarak 2040 yilina kadar karbonsuz bir gelecek insa etmek istiyorsak nükleer enerjinin payinin da mutlaka artirilmasi gerekiyor. Temiz bir gelecek için konulan bu hedeflere ulasmak için 2040’a kadar nükleer santrallerin sayisinin simdikinin yüzde 80’i kadar artirilmasi yerinde olacaktir.”
Kaynak: İHA