ANALIZ - Israil'de Toplumsal Kaos Derinlesebilir

Israil'de son krizi öncekilerden farkli bir boyuta tasiyan gelisme, Kudüs’te yasayan Filistinlilerin, Yahudi yerlesimcilerin provokasyonlarina maruz kalmalari ve bunun sonucu olarak Israil genelinde 1,7 milyon Israil vatandasi Arap ile Yahudilerin karsi karsiya gelmesi oldu Netanyahu ve temsil ettigi zihniyet siyasette yer aldigi sürece bu gerilim ve çatismalarin sona ermeyecegi öngörülebilir. Zira, daha hükümet güvenoyu almadan yasadisi yerlesimcilerin Mescidi Aksa’ya yönelik tehditleri ve provokatif eylemlerinin her geçen gün arttigini görmekteyiz

ISTANBUL -SELIM HAN YENIACUN- Bölgesel ve küresel etkilerinin devlet düzeyinin ötesinde yasandigi bir çatisma konusu olan Israil-Filistin meselesi, son bir ay içerisinde de çok boyutlu krizlerin ortaya çiktigi bir açmaz olarak dünya gündeminin bir numarali “güvenlik sorununu” teskil etti. Israil’de sancili dördüncü seçim, koalisyon hükümeti kurmakta basarisiz olan Basbakan Binyamin Netanyahu’nun alevlenmesinde payinin oldugu Kudüs ve çevresinde baslayan toplumsal gerilimin kontrol disina çikmasi, Filistin toplumuna uygulanan tecrit, baski ve siddetin en üst safhaya ulasmasi, Israil’de yasayan Arap nüfusun benzeri görülmemis bir sekilde ayaklanmasi, Israil siyasetinde daha önceki çatismalardan farkli yeni kutuplasmalari ve yeni ittifaklari ortaya çikardi.

Mayis ayinda yasanan çatismalar Israil güvenlik güçleri ile Filistinliler; Gazze ile Israil ve Yahudi yerlesimciler/asiricilar ile Israil vatandasi Filistinliler arasinda olmak üzere üç düzeyde degerlendirilebilir. Son iki yil içerisindeki dördüncü parlamento seçimi olan Mart 2021 seçimleri, Israil siyasetinin sag ve sol bloku arasinda hükümet kurma rekabetinin de ötesinde mevcut dört ana toplumsal çatisma alanini daha da belirginlestirdi. Seçim sonuçlarina göre Netanyahu’nun hükümet kurmakta basarisiz olmasi, bunun neticesinde kendi himayesi altinda Knesset’te temsil imkâni bulan asiri irkçi Israilli gruplarin Seyh Cerrah meselesinden itibaren tüm topluma dalga dalga yayilan kaosu tetiklemeleri, bugün gelinen noktada Netanyahu muhaliflerinin öncülügünde kurulan milli mutabakat hükümetinin olusumundan ve geleceginden bagimsiz degerlendirilemeyecek önemli olaylar.

Son bir aydir yasanan çatismalarin Israil toplumu için belki de en tehlikeli olani Israil içerisindeki Araplarin Yahudi komsulariyla birbirlerine girmesidir. Arap-Israil, Askenaz-Seferad, dindar-seküler ve zengin-fakir gibi temel ayrismalarin yasandigi Israil toplumunda uzun yillar Israil vatandasi Filistinliler ve Yahudiler arasindaki toplumsal gerilim (intifada dönemleri hariç) ilk kez fiziki siddet boyutuna evirildi. 13 Haziran’da güven oylamasina sunulmasi beklenen koalisyonu olusturan Yair Lapid, Naftali Bennet, Gideon Sa’ar ve Mansur Abbas gibi Israil siyasetinin benzesmez unsurlarini dahi bir araya getiren bu olaylar silsilesinin simdilik sonlandigini söyleyebiliriz. Ancak, kurulmasi muhtemel mutabakat hükümetinin Israil’de Filistinliler ile Yahudiler arasindaki tansiyonu kalici olarak düsürüp düsürmeyecegi meçhul. Öte yandan bu çatismalar ivme kaybederken, Israil toplumu için kritik öneme sahip bir diger gerilim alani olan “seküler-dindar çatismasi” bu koalisyonla alevlenir mi? Bu iki temel soru koalisyonun ülkeye ne kazandiracagi ve Netanyahu gibi siyaseti kisisellestiren bir figürün Israil siyasetinde daha ne kadar kalacagiyla yakindan ilgili. Bu sorularin cevaplarina geçmeden, son bir ay içerisinde yasanan gelismeleri yani Israil siyasetinin son 15 yilina ipotek koymus Basbakan Netanyahu’nun alevlendirdigi olaylari hatirlamakta fayda var.

- Israil’in sicak baharinda yasanan çatismalar

Donald Trump dönemindeki ABD dis politikasinin “müdahalesizlik” prensibinin bozuldugu nadir konulardan olan Israil-Filistin meselesinde, Israil Golan ve Kudüs’ü isgalini kendi nezdinde mesrulastirmis, ayni zamanda Ortadogu barisi adi altinda “Ibrahim Anlasmasi” denilen ve Filistin’i Israil’e bagli bir muhtariyete mahkûm eden anlasma ortaya çikmisti. Bu gelismeler son iki senedeki seçim maratonu sirasinda “popülist” bir söylem benimseyen Basbakan Netanyahu’yu ayakta tutmus ve siyasal olarak ne zaman sikissa Israil-Filistin gerilimini alevlendirmesine sebebiyet vermisti. Seyh Cerrah’ta baslayan ve toplumsal ayrismalari tirmandiran olaylar da bu minvalde degerlendirilmeli.

Ramazan ayinin son haftasinda Kudüs eski sehrine bir kilometre mesafedeki Seyh Cerrah mahallesinde yer alan Filistinlilere ait arazilerin, Israil yargi makamlarina yapilan basvurular sonucunda 1948 öncesinde Yahudi vakiflarina ait olduguna karar verilerek Filistinli ailelerin Dogu Kudüs’ün stratejik noktalarindan birinde yer alan bu bölgeden tahliyesine karar verilmisti. Tahliye kararinin temyiz süreci beklenmeden, bu mahallede yasayan Filistinlilere yönelik provokasyonlar hem yasadisi yerlesimcilerin örgütlendigi dernekler hem de güvenlik güçleri tarafindan körüklendi. Bu provokasyonlara karsi herhangi bir siddet unsuru içermeyen eylemlere baslayan Kudüs’teki Filistinlilere karsi orantisiz güç kullanilarak eski sehre ve Mescid-i Aksa’ya erisimlerine kisitlamalar getirildi. Göstericilerin, güvenlik güçlerinin artan siddeti nedeniyle sigindiklari Mescid-i Aksa arazisi Israil tarafindan ablukaya alinarak Ramazan ayinda ibadet vakti gözetilmeksizin fiili müdahale alanina çevrildi.

Bu noktada krizin evriminin önceki meselelerden temel farki ise Israil güvenlik güçlerinin sert müdahalelerinin yaninda fanatik Yahudilerin de fiili saldiri ve provokasyonlarda bulunmasi, hatta 1967 savasi sonrasi Kudüs’ün isgalinin yil dönümü olarak kutlanan “Kudüs Gününde” Mescid-i Aksa arazisini isgale yönelik kampanya yürütmeleri ve Filistinli sivillerle yer yer çatismaya girmeleri oldu. Güvenlik güçlerinin Aksa arazisindeki mütecaviz tavri sonucunda Gazze yönetimini elinde bulunduran Hamas ve Islami Cihad Örgütü, Israil’e Mescid-i Aksa ve çevresindeki olaylari durdurmadiklari takdirde saldiri yapacaklarina dair ültimatom verdiler.

Bu noktadan itibaren olaylar üç temel zeminde bir çatisma okumasini gerekli kiliyor: Birincisi, Israil güvenlik güçleri ile Filistinliler arasinda cereyan eden ve dünya kamuoyunun asina oldugu protestolar ve orantisiz müdahale. Ikincisi, Hamas ve Israil güvenlik güçleri arasinda vuku bulan, Hamas’in roketlerine mukabil Israil’in savas uçaklari ve hava savunma sistemleriyle karsilik verdigi saldirilar. Üçüncüsü ve belki de bu krizi farkli bir boyuta tasiyan durum olan Kudüs’te yasayan Filistinliler ve yasadisi Yahudi yerlesimcilerin birbirleri ile çatismalari sonucu Israil’in diger bölgelerinde yasayan 1,7 milyon Israil vatandasi Arap ile Yahudilerin karsi karsiya geldigi toplumsal kaos.

- Yeni hükümet, yeni Israil?

Son bir aydir yasanan olaylarda, bölge sakinlerinin haklari gasbedilerek Filistinlilere ait arazilerde iskan edilen yerlesimcilerin tahrikleri ve sol cenahin hükümet kurmasi ihtimaline karsi yapay bir güvenlik tehdidi olusturarak siyasi süreci yönlendirmeye çalisan Netanyahu yönetiminin birlesimini görmekteyiz. Peki, Netanyahu karsiti blokun bir araya gelerek kurmaya çalistigi birlik hükümeti, Israil toplumunun öncelikli sorunlarindan biri olan Israil vatandasi Filistinliler ile Yahudiler arasindaki ayrismayi giderebilecek mi? Bu noktada, Netanyahu ve temsil ettigi zihniyet siyasette yer aldigi sürece bu gerilim ve çatismalarin kesinlikle sona ermeyecegi öngörülebilir. Zira, daha hükümet güvenoyu almadan yasadisi yerlesimcilerin Mescid-i Aksa’ya yönelik tehditleri ve provokatif eylemlerinin her geçen gün arttigini görmekteyiz. Yine ayni fanatik cenahtan, koalisyona katilma karari alan sag partilerin liderlerine yönelik ölüm tehditleri ise toplumdaki kutuplasmanin ne raddeye geldigini açikça gösteriyor. Ayrica yeni hükümet sorunsuz bir sekilde is basina geldigi takdirde ne kadar süre görevde kalacagi ve hükümet içindeki unsurlarin, yasadisi yerlesim, Kudüs’teki Filistinlilerin durumu ve Bati Seria’daki Israil isgalinin boyutlari hakkindaki temel anlasmazlik konularinda ne kadar ortak çalisacagi da merak ediliyor. Ayrica hükümette sandalye sayisi fazla olacak Lapid ve sol blokun, geçen dönemde Netanyahu’nun ortaklari olan Gantz ve Sa’ar’in hükümetin aldigi kararlardaki sorumluluklarini nasil göz ardi edecegi de merak edilen bir diger konu.

Özetle, Israil siyaseti Netanyahu yönetiminden kurtulmak için olaganüstü bir çaba göstererek toplumun farkli kesimlerinden aktörleri paydas edindi. Öte yandan Netanyahu döneminde devletin karar alma mekanizmalarinda belirleyici bir güç kazanan asiri sagci zihniyetin Israil siyasetinde uzun bir süre etkisini hissettirecegi asikâr. Bu nedenle kuruldugu günden bu yana Israil siyasetinin kontrol altinda tutmaya çalistigi toplumsal ayrismalar daha da derinlesmeye devam edecektir.

[Yüksek lisansini Kudüs Ibrani Üniversitesi Israil Çalismalari bölümünde tamamlayan Selim Han Yeniacun Sanghay Üniversitesi Küresel Yönetisim Arastirma Merkezi’nde arastirma görevlisi olarak çalismaktadir]
Kaynak: AA