Tek bir zeytin ağaçları yok ama zeytinyağı Türkiye'den daha uzuc!

Türkiye'de 180 milyon zeytin ağacı bulunmasına rağmen, Sanayi ülkesi Almanya, topraklarında neredeyse hiç yetişmeyen Almanya zeytin yağını daha ucuza tüketiyor.

Tek bir zeytin ağaçları yok ama zeytinyağı Türkiye'den daha uzuc!
Tek bir zeytin ağaçları yok ama zeytinyağı Türkiye'den daha uzuc!
Gazeteci Dilek Güngör, zeytinyağı fiyatının Almanya'da Türkiye'den daha ucuz olmasına değindi.

Güngör'ün o yazısı...

Şaka filan yapmıyorum. Öyle, Türkiye'nin 180 milyon olan zeytin ağacı varlığına bakmayın. Küresel zeytin üretiminin yaklaşık yüzde 15.2'sini gerçekleştirdiğimize takılmayın.

Zeytinyağı üretiminde dünyada ilk beşe girdiğimizi hiç söylemeyin. Sanayi ülkesi Almanya, topraklarında neredeyse hiç yetişmeyen bir ürünün yağını bizden ucuza tüketiyor.

Bir süredir vatandaş marketteki, pazardaki fiyatlardan şikâyetçi ya… Hele hele ayçiçeği ve zeytinyağındaki uçuk fiyatlardan… Haklılar da…

Ben de dün Almanya'nın en büyük market zincirlerinden birinin sitesine girip, baktım. 750 ml'lik zeytinyağının fiyatı ne kadar biliyor musunuz? 4.29 euro… Yani dünkü kura göre 38.3 TL… Bizdeki market zincirinde aynı gramajdaki ortalama bir ürünün fiyatı ise 44.5 TL…

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu öyle değil mi?

Şimdi üreticiye sorsan, kuraklıktan girer, rekolteden çıkar araya da girdi maliyetlerini sokar. Marketçiye sorsan, işletme giderlerinden şikâyet edip, döviz kurunun artmasını anlatır. Aracıya sorsan, ulaşım maliyetinden dem vurur.

Anlayacağınız kimse de fiyatlardaki fahiş artışı üzerine alınmaz.

Onlar alınmaz da peki bu tablo nasıl oluyor?

Ortada bir tuhaflık yok mu!

Tabii, bu üretici-aracı-market arasında dönenleri, vatandaşın memleketinde yetişen bir ürünün yağını niye pahalıya yediğini, bunun önlenmesi için yapılanları birilerinin açıklaması gerekir. Belki, bizi Tarım ve Ticaret Bakanlıkları aydınlatabilir.

Misal, bu zincirdeki tuhaflıkları yıllardır yazıp çiziyoruz. Gıda fiyatlarındaki artışın enflasyonu bizzat etkilediğini anlatıyoruz. İklim değişikliğiyle başlayan kuraklıkların dünyada kıtlığa neden olacağını söylüyoruz. Ama değişen pek de bir şey olmuyor.

Herkes önlem al-'mış' gibi yapıyor.

Örneğin, gıda ve tarım ürünleri piyasasını yakından izlemek için 2016'da Gıda Komitesi kuruldu. İçinde her kesimden birileri var. Şimdiye kadar üreticiaracı- market zincirinde olan biteni çözemedi. Hal Yasası belki 10 yıldır gündemde… Herhalde iki-üç bakan eskitmiştir. En son iki yıl önce sebze-meyve fiyatları yükseldiğinde Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan 'hemen çıkaracağız' demişti. Yasa, sebze ve meyve ticareti sektöründe köklü dönüşümler getirecekti. Sanırım, 3.500 kabzımalın lobisine takıldı! Türkiye için çok doğru olduğunu düşündüğüm Sera A.Ş. projesi vardı. Onu da galiba bakan değişince rafa kaldırdık! İnşallah şu topraksız ve yeterli toprağı olmayıp ekip biçmek isteyen çiftçilere yönelik 60 dönüme kadar hazine arazisini 10 yıl süreyle kiralama projesinin başına bir şey gelmez.

Tarım ekonominin vazgeçilmez sektörü…

Hele ki, Kovid-19 sonrasını düşününce, bence gıda meselesinin ülkenin bir numaralı gündemi olması gerekir.

Öyle 'içeride fiyat artarsa ithal ederiz' ya da 'iki denetim yapar, ceza keseriz' gibi kolaycılıkla fiyatlar kalıcı olarak düşmez.

Velhasıl, bu sorunun çözümü için sadece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın değil, bakanından, bürokratına, üreticisinden, aracısına, marketçisine kadar herkesin kafa yorması, elini taşın altına koyması gerekir.

Aksi takdirde, ne mi olur?

Kovid-19 ya da kuraklık olsun olmasın, ilelebet ülkemizde yetişen ürünü pahalıya yemeye devam ederiz, enflasyonu da düşüremeyiz!