AK Parti Sözcüsü Çelik, MKYK Toplantısına İlişkin Açıklamalarda Bulundu Açıklaması (1)

'Şimdi gelinen noktada şeffaf bir şekilde bu aşılama süreci başladı. Sağlık Bakanımız, Bilim Kurulu üyeleri bunu gerçekleştirdiler' 'Netice itibarıyla herkese verilen bir kodla herkesin aşısı ancak kendisine yapılacak, başka birine kullanılmayacak şekilde bu süreç devam edecek. Artık Türkiye bu süreci başlatmıştır' 'Sayın Cumhurbaşkanımız da kendisinin tereddütleri ortadan kaldırmak ve örneklik teşkil etmek için bugün bu aşıyı vurduracağını ifade etti'

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Kovid-19'a karşı aşılama sürecinin şeffaf şekilde başladığını belirterek, "Sağlık Bakanımız, Bilim Kurulu üyeleri bunu gerçekleştirdiler ve netice itibarıyla herkese verilen bir kodla herkesin aşısı ancak kendisine yapılacak, başka birine kullanılmayacak şekilde bu süreç devam edecek. Artık Türkiye bu süreci başlatmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız da kendisinin tereddütleri ortadan kaldırmak ve örneklik teşkil etmek için bugün bu aşıyı vurduracağını ifade etti." dedi.

Çelik, parti genel merkezinde, Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, MKYK'de gündemdeki konuları kapsamlı şekilde ele aldıklarını söyledi.

Çelik, bugünün önemli bir gün olduğunu, Diyarbakır annelerinin evlatlarına kavuşmak için başlattığı vicdan nöbetinin 500'üncü gününe girildiğini dile getirerek, 500 gündür annelerin evlatlarına kavuşmak için büyük bir vicdan nöbeti tuttuğunu ve 22 annenin evladına kavuştuğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplantıda 500'üncü gün konusunu vurguladığını belirten Çelik, yüreklerinin, kalplerinin ve desteklerinin vicdan nöbeti tutan annelerle olduğunu, onların duygularını ve evlatlarına kavuşmalarını yakından izlediklerini ifade ettiğini aktardı.

Çelik, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanımız ayrıca pek çok konuda ivedi bir şekilde açıklama yapan insan hakları kuruluşlarının bu konuya duyarsız kalması konusunu da MKYK'mızda bir değerlendirme konusu olarak dile getirdiler. Gerçekten en ufak bir meselede acil koduyla açıklama yapanların, insan hakları konusunda çalışanların bu anneleri hiç ziyaret etmemesi, Diyarbakır, Şırnak ve Hakkari'deki bu annelere bu kadar duyarsız kalması herkesin gözünün önünde gerçekleşiyor. Muhalefetteki bazı partilerin bu konuyu hiç ele almaması, hiç gündemine getirmemesi, 500'üncü gününde bu annelerin vicdan nöbetine duyulan bu duyarsızlık herkesin dikkatini çekiyor."

Tüm annelere selamlarını ileten Çelik, annelerin en kısa zamanda evlatlarına kavuşmaları temennisinde bulundu.

- Kovid-19 aşısıyla ilgili gelişmeler

Kovid-19 aşısıyla ilgili çalışmaların başladığını anımsatan Çelik, vatandaşları salgından koruyacak aşı çalışmalarının şeffaf şekilde, milletin her kesimine ulaşacak şekilde sürdürüleceğini ifade etti.

Çelik, şunları kaydetti:

"Aşı konusunda toplumumuza her konuda olduğu gibi önderlik etmek için ve teşvik etmek için toplantımızdan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız aşı olacaklardır. Bunun kamuoyuyla paylaşılmasını istemişlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konudaki tereddütlerin ortadan kalkması ve bu konuda toplumumuzun sağlığının korunması için bu görüşünü MKYK'mızda paylaşmıştır ve bunun bütün vatandaşlarımıza iletilmesini arzu etmişlerdir. Kendileri aşı olarak toplumdaki tereddütleri ortadan kaldırmak, her konuda olduğu gibi örneklik teşkil etmek için toplantımızdan sonra aşı olmak üzere ilgili yere geçeceklerdir. Burada Cumhurbaşkanımızın en büyük hassasiyeti, bu salgından dolayı olumsuzlukla karşı karşıya kalan vatandaşlarımızın bir an evvel bu olumsuzluklardan kurtulması, can kayıplarının ve bütün bu vatandaşımıza zarar veren sürecin sona erdirilmesidir."

Salgın sürecinde bütün dünyanın kilitlenmesine rağmen devletin hiçbir işinin aksamadığını söyleyen Çelik, "Toplumun her kesimine ulaşılmaya çalışıldı ve büyük bir gayretle bu çalışmalar Cumhurbaşkanımızın önderliğinde dirayetle, basiretle yürütülen politikalar sayesinde gerçekleştirildi." diye konuştu.

- "Devletin bütün imkanları millete aittir"

Dünyayı salgından kurtaracak aşılama sürecinin çeşitli yerlerde başladığını hatırlatan Çelik, "Türkiye ile ilgili tartışmaları da izliyoruz tabii. Burada şunun bilinmesi gerekir ki devlet milletin devletidir, devletin bütün imkanları millete aittir. Dolayısıyla en önemli mesele 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' prensibidir. Vatandaşımızın sağlığını korumanın ne kadar öncelikli olduğunu sağlık çalışanlarımız büyük gayretleriyle gösterdiler." ifadelerini kullandı.

İlgili bakanlıkların teşkilatlarının vatandaşlara ulaşarak bu dönemin hafif atlatılması konusunda gayret sarf ettiklerini söyleyen Çelik, hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet diledi.

Çelik, "Bu süreç gayet zorlu bir şekilde ama hepimizin dayanışmasıyla devam etti. Şimdi gelinen noktada şeffaf bir şekilde bu aşılama süreci başladı. Sağlık Bakanımız, Bilim Kurulu üyeleri bunu gerçekleştirdiler ve netice itibarıyla herkese verilen bir kodla herkesin aşısı ancak kendisine yapılacak, başka birine kullanılmayacak şekilde bu süreç devam edecek. Artık Türkiye bu süreci başlatmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız da MKYK toplantısında bu açıklamayı yaparak kendisinin tereddütleri ortadan kaldırmak ve örneklik teşkil etmek için bugün bu aşıyı vurduracağını ifade etti ve bunu toplumla, vatandaşlarımızla canlı yayından paylaşmamız talimatını verdiler." diye konuştu.

Bu yıla geçen yılki umutsuzlukları ve yanlışlıkları bırakarak girme temennileriyle başladıklarını söyleyen Çelik, toplumda oluşan atmosferin en önemli unsurlarından bir tanesinin siyasi iradenin bu atmosferi nasıl oluşturabildiğiyle ilgili olduğunu vurguladı.

Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Maalesef Türkiye'deki siyasi tartışmalar 2021 yılına girerken on yıllar önce bıraktığımız birtakım kirli olayları hatıraya getirerek ve maalesef birtakım vesayet siyasetini canlandırma teşebbüsleriyle donanmış oldu. Bu, son derece üzücüdür. Geçen hafta da, 2021 yılının başlamasıyla birlikte geçen haftaya kadar birdenbire bir eski Genelkurmay Başkanı'nın çıkıp 1960 ihtilalinin sebebinin erken seçime siyasi iradenin gitmemesi olarak adlandırdığı bir tartışmayla başladı. Ondan evvel CHP Genel Başkanı ha bire erken seçim meselesi diyerek bir siyasi gündem oluşturmaya çalışıyordu. Arkasından Türkiye'ye çok acı çektirmiş olan kılık kıyafet yasağı, başörtüsü yasağıyla ilgili olarak, 'Aslında geride bırakılmıştır, herhalde bu tip ilkellikler artık bugünün dünyasında savunulmaz.' dediğimiz bir dönemde maalesef eski bir bakan, CHP'li, çıkıp başörtüsü konusunda 28 Şubat mantığını bu ülkedeki vesayet mantığını yeniden diriltmeye çalışan açıklamalar yaptı."

Ömer Çelik, 1960 ihtilaliyle ilgili analizlere dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Derler ki 'işte Demokrat Parti siyasi olarak şu kararları almasaydı, Demokrat Parti Meclis'ten şu yasaları geçirmeseydi ya da şu komisyonları kurmasaydı darbe olmazdı'... Şimdi bir kere siyasi olarak Demokrat Parti bir yanlış yapmışsa, yanlış yaptığını düşünüyorsanız karşısındaki muhalefetin o zaman bu siyasi kararlarla mücadelesini öne çıkarmanız gerekir. Siyasi karara karşı verilecek mücadele de siyasidir ama birtakım siyasi kararların neticesinde darbe olmuştur, sanki darbe bir yapısal sonuçmuş gibi, sanki darbe bir objektif sonuçmuş gibi sunmaya çalışmak aslında en sinsi darbecilik mantığıdır.

Şimdi 'Şu komisyonları Demokrat Parti kurmasaydı, şu yasaları çıkarmasaydı, şu kararları almasaydı darbe olmazdı ya da erken seçime gitseydi darbe olmazdı.' gibisinden bir şey siyaseti subjektif kararlarla yargılamaya çalışan ama darbe mekaniğine objektif bir gerçeklik duygusu vermeye çalışan, objektif bir gerçeklikmiş gibi davranmaya çalışan maalesef sinsi bir siyasi değerlendirme. Bu, çok uzun yıllar boyunca yapıldı, 'Ben darbeye karşıyım ama Demokrat Parti de şunları şunları yapmasaydı darbe olmazdı.' demek aslında en kökten darbeciliğin esasıdır."

Bu konuya ilişkin çok sayıda kitabın yazıldığını anımsatan Çelik, şöyle konuştu:

"Bir başbakanın ve bakanların asılarak şehit edilmesini savunamayacakları için ne yapıyorlar? Siyasi olarak beğenmedikleri hususları dile getirip ondan sonra darbenin bunun doğal ve mantıki sonucu olduğunu, doğal, mantıki ve siyasi sonucu olduğunu söylemeye çalışıyorlar. Bu, gayriahlaki bir tutumdur. Hiçbir darbe mazur gösterilemez, hiçbir darbe meşru değildir. Eğer karşınızdakilerin yaptığı işlerin siyaseten yanlış olduğunu düşünüyorsanız bunun yolu siyasi mücadeledir. Bu konuda 'Bu, bir siyasi analizdir, buna niye tepki gösteriliyor?' denildiğinde Türkiye'de bu mantığın siyasi arkeolojisine iyi bakmak lazım. Bu, darbeyi meşrulaştırmaya çalışan bir siyasi arkeolojiye sahiptir ve maalesef Türkiye'de çok acı işler bu mantığın arkasına saklanarak yapılmıştır."

(Sürecek)

Kaynak: AA