(Özel) İstanbul'un Nişan Taşları Asırlara Meydan Okuyor

Osmanlı İmparatorluğunda okçuluğun önemini gözler önüne seren nişan taşları, İstanbul’da yüzyıllara meydan okuyarak ayakta kalmaya çalışıyor. Nişan taşlarının birçoğunun evlerin temelinde taş olarak kullanıldığını belirten Dr. Murat Özveri, “Nişan taşlarının 17’inci yüzyılda 300’e yakın olduğunu, günümüze ise 40 kadar eser kaldığını biliyoruz” dedi.

(Özel) İstanbul'un Nişan Taşları Asırlara Meydan Okuyor
Osmanlı İmparatorluğu döneminde okçuluk yarışmaları düzenlenir ve bu yarışmalara padişahların yanı sıra ülkenin üst düzey yöneticileri ve üst düzey başarı gösteren askerler katılabilirdi. Okları belirli bir yerden en uzak mesafeye atmak hedeflenirdi. Atılan okun düştüğü yer dereceye girmiş ise oraya nişan taşı dikilir üzerine rekoru ve kimin yaptığı yazılırdı. Bu belge niteliğindeki anıtlar Osmanlı zamanında okçuluğa verilen önemi ve Türklerin okçuluk alanında hangi zaman kimin ne rekor kırdığını anlatırdı. 17’inci yüzyılda İstanbul’da 300’e yakın nişan taşı olduğu; ancak günümüze 40’a yakını kaldığı belirtiliyor. Birçok nişan taşının yürek burkan hikayesi ise araştırmacıların uzun yıllar çalışmaları sonucu ortaya çıktı. Bazı nişan taşlarının evlerin duvarları veya temel taşları olarak kullanıldığı öğrenildi. Kimi nişan taşlarının ise tarihi eser kaçakçıları tarafından kaçırıldığı veya değeri bilinmeyerek atıl durumda bırakıldığı biliniyor.

Büyük çoğunluğu Beyoğlu civarında bulunan taşların bazılarının üzerine sprey boya ile yazı yazıldığı görüntülendi. Nişan taşlarının büyük bir kısmı Beyoğlu’nda Okçular Tekkesi içerisinde bulunuyor. Havadan görüntülenen nişan taşları tüm heybeti ile izleyenleri kendine hayran bırakıyor. Çevrede oturan vatandaşlar ise eskiden Beyoğlu’nda daha çok nişan taşlarının olduğunu ancak zamanlar çalınıp tahribata uğradığını belirtti.



“Günümüzde 40’a yakını ayakta kaldı”

Nişan taşlarının okçuluk tarihi bakımından kilometre taşı olduğunu belirten Dr. Murat Özveri, “Avrupa’dan ve dünyadaki diğer ülkelerden gelen sporcular ile birlikte İstanbul’da sistemli okçuluk başladı.

Çünkü menzil atışı okun mümkün olan en uzun mesafeye atılmasına dayalı olan disiplin. Savaşla en az ilişkisi olan bir disiplin. Bir hedefi vurmak, o hedefte hasar meydana getirmek değil, menzil okçuluğunda okların çok uzun mesafeye atılması gerekiyor. Bu gördüğümüz taşlar, menzil taşı ve her biri bugün bile anormal mesafe sayılacak atılmış okların anısına dikilmiştir. 17’inci yüzyılda 300’e yakın olduğu söyleniyor. Günümüze gelindiğinde ise 40’a yakını ayakta kaldı. Fakat bunların birçoğu tahrip edilmiş. Plansız şehirleşmenin kurbanı olduğu yıllarda, bu taşların çalındığı, kırıldığı, temel taşı olarak kullanıldığı ve istimlakini engellemek için ortadan yok edildiği gibi bilgiler bize ulaştı. Günümüzde ise taşların büyük bir kısmı en azından biraz daha gösterişli olanları Okçular Tekkesine getirildi” dedi.



“Padişahın açtığı menzile hürmeten başka ok atılmıyordu”

Padişaha ait menzil taşlarının diğerlerine göre daha büyük ve heybetli olduğunu ifade eden Özveri, “Bu arkamda gördüğünüz 4. Murat’a ait bir menzil taşı, bir padişah menzili. Padişahın açtığı menzile hürmeten başka ok atılmıyordu. O menzili geçip saygısızlık yapılmaması için. Bunlar tek ana taşı ve baş taşıyla kalırlar. Bu bin 40 gezlik bir atış. Gördüğünüz gibi Tarihi Kulaksız Mezarlığının içinde. Bu kontrol edilemeyen plansız şehirleşmenin, nasıl mezarlıklarının da genişlemesine ve eski Okmeydanı’nın binalar tarafından değil mezarlıklar tarafından da işgal edildiğini gösteriyor. Burası eskiden bomboşken buraya ok düşmüş ve buraya taş dikilmiş. Maalesef üzerinde gördüğünüz gibi boy grafiti ile boyamışlar. Bir başka görüşe göre mezar taşı zannedilerek buraya taşındığı, böyle bir görüşte var uzmanlar tarafından” şeklinde konuştu.



“Açık alanlarda korunanlar ve korunmayanlar var”

Kaybolan nişan taşlarının olduğunu belirten Beyoğlu’nda oturan Ömer Yankı, “Fatih Sultan Mehmet Han zamanında oklar atıldığı zaman düşen yerlere ok direkleri dikiliyormuş. Açık alanlarda korunanlar ve korunmayanlar var. Bilinenler ve bilinmeyenler de var. Gizli olanlar, kırık olanlarda bulunuyor. Kaybolmuş olanlarda var ama korumak gerekir. Tarihi olarak böyle eserlerin kalması daha güzel” diye konuştu.



“3 yıla önce daha fazla vardı gittikçe azalıyor”

İnsanların nişan taşlarına zarar verdiğini belirten Beyoğlu’nda oturan Berna Çakmak, “3 yıla önce daha fazla vardı, gittikçe azalıyor. Kimse tarih olduğunun farkında değil, insanlarımız bilinçli değil. Zarar veriyorlar yok oluyor. Daha büyük parçalar vardı, azalıyor zamanla. İnsanların bilinçlendirilmesini isteriz. Burası bize ait bir alan zarar vermemeleri gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA