Cumhurbaşkanı Erdoğan Kaymakamlara Hitap Etti Açıklaması (1)
'Düne kadar DEAŞ'la mücadeleyi ilk sıraya koyan ülkelerin bugün neredeyse DEAŞ'ı himayeleri altına alacak hale geldiklerini ibretle takip ediyoruz. Bölgenin tarihi, dini, etnik, kültürel yapısını dikkate almadan tamamen kağıt üzerindeki planlamalarla yürütülen projeler birer birer çöküyor. Türkiye işte tüm bu kaos içerisinde hem kendisi hem de kardeşleri için en iyisini yapmanın çabasını veriyor' 'Türkiye içeride ve dışarıda çok büyük bir saldırı altındadır. Bu saldırı zayıf bir ülke olduğumuzdan kaynaklanmıyor. Güçlü, güçlenen bir ülke olduğumuz için bu saldırılar yapılıyor. Suriye ve Irak'ta yaşanan her gelişme ülkemizi doğrudan ilgilendiriyor. Bu ülkelerde ortaya çıkan insani krizlere duyarsız kalmamız kesinlikle söz konusu olamaz' 'Bölgedeki gelişmelere doğrudan veya dolaylı etkisi olan ülkelerin önemli bir bölümünün Suriye ve Irak halklarını esenliğe kavuşturmak diye bir dertlerinin olmadığı artık çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu hakikati görenlerin sayısı çoğaldıkça çözüm yolları kendiliğinden açılacaktır' 'Sınırlarımız içerisinde yaşayan milyonlarca kişi arasında eğitimi, birikimi, imkanları ve diğer şartları o kadar üst seviyede olanlar var ki bu insanları bir kenara koymak inanın insani değerler açısından bir ihanet olur. Onun için bu insanlar arasında ülkemize de ciddi katkı sağlayabilecek olanlar var. İçişleri Bakanlığımız bu tür kişilere aileleriyle birlikte vatandaşlık vermeye yönelik şu anda bir çalışma yürütüyor'
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen 'Kaymakamlar Toplantısı'ndaki konuşmasında, '10 Ocak İdareciler Günü' vesilesiyle bir araya geldiklerini belirterek, tüm idarecilerin gününü kutladı.
Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk başta olmak üzere görevi başında şehit olan tüm idarecileri rahmetle yad eden Erdoğan, tüm şehitlere Allah'tan rahmet diledi. İdarecinin sadece devletin gücünü değil aynı zamanda şefkatini de temsil ettiğine dikkati çeken Erdoğan, '(İnsanı yaşat ki devlet yaşasın) derken işte bunu kastediyoruz. Bunun için idarecilerimizi devletle millet arasındaki köprüler olarak görüyoruz.' diye konuştu.
Özellikle kaymakam unvanı taşıyan idarecilerin doğrudan sorumluluk üstlenen, kişisel kabiliyet ve gayretleriyle görev yaptıkları yere damga vurma imkanına sahip kişiler olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Sizler için mesai saati yoktur, olmamalıdır. Sabah 9'da işe başlayan, akşam 5-6 olunca kapısını çekip çıkan kişiden idareci olmaz. Günün 24 saati, haftanın 7 günü, yılın 365 günü çalışacak bir tempoyla işinize sarılmazsanız ne milletle güçlü bir ilişki kurabilirsiniz ne de görev yaptığınız yerde kalıcı izler bırakabilirsiniz. Bu fedakarlığı göze alamayan kişi, açık, net konuşuyorum kusura bakmasın yanlış meslek seçmiş demektir. İdareci değil de memur olacak kişiyi sorumluluk makamına oturtmuşsak biz de yanlış yapmış oluruz.' değerlendirmesinde bulundu.
- 'Yeni Türkiye'yi biz sizlerle birlikte inşa ediyoruz'
'Öyle idarecilerimiz var ki mazeret üretirken gösterdiği mahareti iş üretirken ortaya koysa zaten mesele bitecek.' diyen Erdoğan, 'Başarılı olan arkadaşlarımızı 'marifet iltifata tabidir' sözüne uygun şekilde takdir ederken aynı çabayı göstermeyenleri de süratle ayıklamak mecburiyetindeyiz. Unutmayınız ki yeni Türkiye'yi biz sizlerle birlikte inşa ediyoruz, sizlerle birlikte inşa edeceğiz.' dedi.
Türkiye'nin içinden geçtiği kritik dönemde idarecilerin basireti ve çabasının belirleyici öneme sahip olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'İnşallah bu süreci hep birlikte alnımızın akıyla yönetecek ve ülkemizin önünü açacağız, buna iman etmemiz lazım, buna inanmamız lazım.' ifadesini kullandı.
- 'Suriye ve Irak'ta yaşanan her gelişme ülkemizi doğrudan ilgilendiriyor'
Erdoğan,Türkiye'nin içeride ve dışarıda çok büyük bir saldırı altında olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
'Bu saldırı zayıf bir ülke olduğumuzdan kaynaklanmıyor, güçlü, güçlenen bir ülke olduğumuz için bu saldırılar yapılıyor. Suriye ve Irak'ta yaşanan her gelişme ülkemizi doğrudan ilgilendiriyor. Bu ülkelerde ortaya çıkan insani krizlere duyarsız kalmamız kesinlikle söz konusu olamaz. Tüm dünya sırtını dönse, kapılarını kapatsa dahi bu bölgelerde yaşayan insanlarla ortak geçmişimizi, akrabalık ilişkilerimizi ve müşterek kültürümüzü unutup biz de aynı yola başvuramayız.'
Türkiye'de, yaklaşık 270 bini kamplarda ve kalanı şehirlerde olmak üzere 3 milyonun üzerinde Suriyeli ve Iraklı'yı misafir ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Biz devlet olarak elimizden geleni yaparken, milletimiz de büyük bir alicenaplıkla bu kardeşlerine sahip çıkıyor, adeta bir ensar hasleti içerisinde. Elbette sıkıntılar yaşanıyor ama bunlar yıllardır barındırdığımız kitlenin büyüklüğü karşısında üstesinden gelinemeyecek meseleler değildir.' şeklinde konuştu.
Erdoğan, başlangıçta kısa süreli bir misafirlik olarak gördükleri bu durumun zaman uzadıkça yeni ve daha köklü tedbirleri gerekli kıldığına işaret ederek, 'Sınırlarımız içerisinde yaşayan milyonlarca kişi arasında eğitimi, birikimi, imkanları ve diğer şartları o kadar üst seviyede olanlar var ki bu insanları bir kenara koymak inanın insani değerler açısından bir ihanet olur. Onun için bu insanlar arasında ülkemize de ciddi katkı sağlayabilecek olanlar var. İçişleri Bakanlığımız bu tür kişilere aileleriyle birlikte vatandaşlık vermeye yönelik şu anda bir çalışma yürütüyor.' dedi.
- 'Çözüm yolları kendiliğinden açılacaktır'
Eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten mülkiyete kadar pek çok sorunun çözümüne yönelik çalışmalar olduğunu belirten Erdoğan, 'Tabi asıl çözümün Suriye ve Irak'ın yeniden güvene, istikrara, huzura kavuşması olduğu gayet açıktır. Bu yönde de çok ciddi gayret gösteriyoruz. Bölgedeki gelişmelere doğrudan veya dolaylı etkisi olan ülkelerin önemli bir bölümünün Suriye ve Irak halklarını esenliğe kavuşturmak diye bir dertlerinin olmadığı artık çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu hakikati görenlerin sayısı çoğaldıkça çözüm yolları kendiliğinden açılacaktır.' değerlendirmesinde bulundu.
Kendilerinin bu anlayışla Suriye ve Irak'ta her türlü adımı attıklarını ve her türlü inisiyatifi aldıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
'Bu ülkelerin güvenliği ve huzurunun bizim güvenliğimiz ve huzurumuz anlamına geldiğinin gayet iyi farkındayız. Dikkat ederseniz biz ne zaman sahaya indiysek bu ülkelerle ilgili tehdit değerlendirmeleri ve öncelikleri o anda değişti. Düne kadar DEAŞ'la mücadeleyi ilk sıraya koyan ülkelerin bugün neredeyse DEAŞ'ı himayeleri altına alacak hale geldiklerini ibretle takip ediyoruz. Bölgenin tarihi, dini, etnik, kültürel yapısını dikkate almadan tamamen kağıt üzerindeki planlamalarla yürütülen projeler birer birer çöküyor. Türkiye işte tüm bu kaos içerisinde hem kendisi hem de kardeşleri için en iyisini yapmanın çabasını veriyor. Uluslararası alanda ve sınırlarımız dışında verdiğimiz mücadelenin başarısının birinci şartı ülkemizin içini sağlam tutmamızdır. Eğer biz kendi topraklarımızın içinde huzuru, güveni, refahı temin edemezsek dışarıda ne sözümüzün bir kıymeti kalır ne de tek bir adım atacak zemin bulabiliriz. Terör örgütlerini adeta vardiya usulü ülkemizde eylem yapmaya teşvik edenler işte bunu istiyor.'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013'ten beri yaşanan sıkıntıların hem güvenlik boyutuyla hem siyasi ve ekonomik sonuçlarıyla Türkiye'yi içeride sıkıştırıp, dışarıda etkisiz hale getirme amacıyla tetiklendiğini kaydederek, 'Farkında olmadan veya gayet bilinçli bir şekilde bu oyuna dahil olan, figüranlık yapan bir kesim elbette var. Ama hamdolsun milletimiz kahir ekseriyetiyle bu oyunu çözmüştür, çökertmiştir.' diye konuştu.
(Sürecek)