Tarihi Belgeler Osmanlıca Bilen Gençleri Bekliyor

İnegöl Rehber Eğitim Kültür Derneği (REHBER-DER) tarafından düzenlenen ‘Eski(meyen) Yazı Osmanlıca‘ konulu konferans büyük ilgi gördü.

Konferansın sonunda REHBER-DER ve Halk Eğitimi Merkezi iş birliği ile düzenlenen Osmanlıca kursunu başarı ile tamamlayan 21 kursiyere sertifikaları verildi. Sani Konukoğlu salonundaki konferansın açılış konuşmasını yapan REHBER-DER Başkanı Metin Tahirler, "Bizler, 7 yaşında Kur‘an-ı bitirip hafız olmuş, 14 yaşında tahta çıkmış, 21 yaşında çağ açıp, çağ kapatarak tarih yazmış bir ecdadın torunlarıyız. Maalesef kendi ecdadımızın yazdığı kitapları okuyamıyoruz. Tarihin tozlu raflarında binlerce ilmi eser Osmanlıca öğrenmiş gençleri bekliyor. Aslında Osmanlıca öğrenmek, emeğe saygı göstermenin diğer bir şeklidir. Osmanlıca ile yazılan eserler, el emeği göz nuru ile yazılmış eserlerdir. Şu an mezarda yatmakta olan Akşemsettin, Mevlana gibi şahsiyetler kursiyerlerimizi ruhen alkışlıyorlar" dedi.

HEM Müdürü Burhanettin Özdemir, bu öğretim yılında ekim ayından bu güne kadar 75 ayrı dalda toplam 563 kurs açtıklarını, bu kurslara toplam 11 bin 261 kişinin kaydolduğunu, 2 bin 732 kişinin belge almaya hak kazandığını söyledi.

Müftü Vekili Hasan Tanrıkulu da konuşmasında, gençlerin her alanda kendini geliştirdiğini, tabandan gelen talebin çok önemli olduğunu ifade etti.

Daha sonra konferans veren araştırmacı yazar M. Raşit Şimşek, "Milletlerin sahip olduğu geçmişe ‘tarih‘ denir. Öyleyse, tarihini, yani geçmişini bilmeyen bir millet, geleceğini de doğru şekillendiremez. Tarih belgelere dayanarak yazılır. Geçmişle ilişkimizin tek yolu, ondan kalan izleri izlemek, anlamak, yorumlamaktır. Geçmişin tespiti, bizi geçmişteki vakalara götürecek belgeler yardımıyla gerçekleşir. Dildeki sözcüklerin, duyguların, düşüncelerin belli işaretlerle kağıda, taşa, toprağa, tahtaya, dökülmüş biçimine yazı denir. Üç kıta üzerinde, çok geniş bir coğrafyada altı yüz seneyi aşkın hükümran olmuş, çeşitli milletleri bünyesinde barındırmış olan bir cihan devletinin, gerçekte ne olduğunun, nasıl bu kadar yaşadığının bilinmesi gerekir. Bunu kaynağından gerçek belgelere dayanarak öğrenemezsek, bize gösterilen her şeyi hakikat kabul etmek zorunda kalırız. Osmanlı Türkçesi veya Osmanlıca, Osmanlı devleti döneminde (13 ile 20. yüzyıllar arası) kullanılan Arapça ve Farsça‘dan ilaveler yapılarak oluşturulan Türk diline verilen addır. Alfabe olarak İslam alfabesinin Farsça ve Türkçe‘ye uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. Yani Arap alfabesinde olmayan Ç, Ş, J, G, Ğ, nazal N gibi harflerin eklenmesiyle Osmanlıca alfabe oluşmuştur. Öğrenilmesi ise son derece kolaydır" diye konuştu.

Şimşek, özellikle bütün Balkan, Akdeniz, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerine ait ilk elden tarihi kaynakların Osmanlı arşivleri olduğunu, Osmanlı arşivlerinin en büyük hususiyetinin, Türkiye‘nin olduğu kadar, bugün müstakil devletler kurmuş olan 40‘a yakın Orta ve Yakın Doğu, Balkan, Akdeniz, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinin kültür, iktisat ve siyasi tarihlerinin gün ışığına çıkarılmasında, milletlerarası hakların ispatı ve korunmasında, ayrıca vatandaş haklarının gerektiğinde hukuki mesnedi olması bakımından müstesna değeri olduğunu söyledi.

Konferansın ardından Osmanlıca kursunu tamamlayan 21 kursiyere sertifikaları verildi.

Kaynak: İHA