YAHUDİ - HIRİSTİYAN İTTİFAKI !

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

İsrail ve Haçlı dünyası, Kudüs`ü adım adım işgal etti.

1917`de İngiltere`nin yayınladığı “Bolfour Deklerasyonu” na hayır diyemeyen batı şimdi, Trump`ın kararına sözüm ona göstermelik karşı çıkıyor.

Bolfour Deklerasyonu`nda, İngiltere, Yahudilere Filistin`de devlet kurabilmelerinin yolunu açtı.

İşgal edilmeye başlanılan Osmanlı`nın buna karşı çıkacak ne gücü ne de iradesi vardı.

Mekke Şerifi Hüseyin isyan etmiş, İngilizlerle işbirliği içinde, kendi tahtını sağlama almaya çalışıyordu. O dönemde, Filistin Emiri ise, Şerif Hüseyin`in oğlu Emir Faysal`dı. İngiltere`nin kararından sonra, ilk kez Emir Faysal 1918 ve 1919`da iki kez, dünyanın çeşitli bölgelerindeki Yahudilerin Filistin`e göç etmelerine izin verdi. Sonrası da geldi. Zengin Yahudiler, yüksek paralarla Filistin`de toprak almaya başladı. 1948`e gelindiğinde, Yahudiler artık bir devlet kurabilmek için gerekli tüm altyapıyı kurmuşlardı. Ve İsrail Devleti`ni ilan ettiler. İlk tanıyan ülke ne yazık ki Türkiye oldu.

Mısır, Suriye ve Ürdün, İsrail`e savaş açtı ve yenildiler.

Henüz kurulmuş olan İsrail`i nerdeyse tüm batı destekliyordu. Belli ki olası bu savaş için daha devlet kurulmadan İsrail`e silah yığınağı yapmışlardı.

1967`de ABD Genelkurmay Başkanı, “önümüzdeki beş yıl Arapların, İsrail ile baş edebilmeleri mümkün değil” diyordu.

Amerika ve Avrupa`daki Yahudi sermayesi, Hıristiyan dünyasını, İsrail`i desteklemeye mecbur ve mahkum ediyor, İsrail`in en modern silahlarla donatılmasını sağlıyordu.

Şimdi geldiğimiz noktada ne yapılabilir?

ABD`nin, Kudüs`ü Başkent ilan etmesi her şeyin sonu mu?

Bu dünyanın, BM`nin, İslam ülkelerinin alacağı tavra ve kararlara bağlı.

1967`de İsrail, Kudüs`ü işgal etti de ne oldu? BM, hala Kudüs`ün statüsünü “bağımsız” olarak tanıyor da ne oluyor? İsrail`e bütün dünya gür bir sesle “dur” demedikçe durmayacaklar.

Siz bakmayın İsrailli siyasetçilerin çıkıp da “Arz-ı Mevut” gibi bir amacımız yok dediklerine. Aksine, adım adım vaat edilmiş toprakları işgal hazırlığı yapıyorlar. 1948`deki güçleri İsrail`i kurmaktı. 1967`deki güçleri Kudüs`ü işgal etmeye yetiyordu. Bugünkü güçleri, Kudüs`ü başkent yapmaya yetti. Yarın, öbürgün, Suriye`yi, Ürdün`ü, işgal edecek gücü kendilerinde bulduklarında bunu yapmaktan çekinmeyecekler. Sonraki hedeflerinin ise Türkiye olacağı gün gibi ortada. Tabii güçleri yeterse…

Peki biz ve İslam ülkeleri ne yaptı ne yapıyor? İsrail, adım adım ilerlerken, İslam ülkelerinde, yıla ortalama birkaç askeri darbe düşüyordu. Krallar, emirler, sultanlar, diktatörler… İslam ülkelerini mahkum ettikleri senaryo buydu. Aç, sefil halklar ve diktatör yöneticiler.

Bir de bitmek tükenmek bilmeyen mezhep kavgaları.

Batı, kendi içinde bitirdiği din savaşlarını Orta Doğu`ya ihraç ederek, silah tüccarlarına yol verdi.

Birbiriyle savaşan, birbirini “kafir” likle suçlayan, diktatörlüklerle yönetilen İslam ülkeleri onlar için ne kadar tehdit olabilirdi ki?

Önce Arapları iki güçlü ülkeye, Türkiye ve İran`a düşman ettiler.
Diğer büyük bir ülke olan Mısır, tarihi boyunca kanlı darbelerle, suikastlarla cebelleşti. Öbürleri ise, devletlerini birer aile şirketi gibi kendi çıkarları doğrultusunda yönetti. Ve çıkarları hep Batı`yı gösteriyordu.

Bütün İslam Ülkelerinin gayri safi milli hasılası, sadece Almanya`nın milli gelirine bile ulaşamıyor.

Türkiye hariç, hepsinin askeri gücü ve caydırıcılığı ise ancak birbirleriyle savaşacak kadar.

Geriye tek seçenek kalıyor.

Zayıf halkalar bir araya gelerek, güçlü bir tek halkayı oluşturmak zorunda.

13 aralık`ta İstanbul`da toplanacak İslam İşbirliği Teşkilatı bu zayıf halkaları birbirine bağlayamazsa, biz Filistin`in makus talihine daha çok gözyaşı dökeriz.