TÜRKİYE’Yİ DURDURAMAZLAR

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Ne zaman ki PKK'ya karşı Türkiye Amansız operasyonlara girişti, ne zaman ki PKK terörünün kökünü kazıma konusunda kararlılık gösterdi, birileri Türkiye'nin başına çorap örmeye başlar.
Aslında son zamanda sadece PKK'ya karşı değil, bütün terör örgütlerine karşı, PYD ve Fetö de dahil olmak üzere, Türkiye büyük bir temizlik harekatına girişti. PYD'ye Suriye'de, Türkiye sınırında adım attırmama k için, Türkiye hiç çekinmeden Suriye'ye girdi. Sınırlarını koruma ve ülke güvenliği adına, başta ABD olmak üzere küresel güçlere meydan okumaktan da çekinmedi. Yeri geldi, Rusya'ya isteklerini diretti, yeri ABD askerleri ile çatışma riskine rağmen geri adım atmadı.
Türkiye 1992-93 döneminde de PKK ile mücadele ve Kürt sorununu çözme konusunda büyük operasyonlar ve girişimler başlatmıştı. Düşünün 1990-93 arasında Türkiye'de yaşananları, PKK'nın bir terör örgütü olarak bölgede yaşamını sürdürmesi için, Bahriye Üçok suikastinden, Madımak Oteli katliamına kadar bir dizi olaylar zinciri peş peşe yaşandı.
Merak edenler o yılları açıp okusunlar.
Bizim meselemiz şimdi. Bugün.
Bugün terör örgütlerine karşı bitirme operasyonu başlatan Türkiye, yine karşı operasyonlarla boğuşuyor.
Terör sorununu, evet sadece terör sorununu çözmüş bir Türkiye'nin, nasıl bir atılım yapabileceğinin hesabını bizden önce onlar yapmış bile. Onlar derken, muğlak konuştuğumu düşünmeyin. Onlardan kastım, ABD, İsrail, İngiltere başta olmak üzere, bunların değirmenine su taşıyan tüm batı dünyasıdır.
Hun İmparatorluğu'ndan bu yana Türk tarihini çok iyi ezberleyen Batı, Türkiye'nin yeni ve küresel bir güç haline geleceğine emin. Bu süreç 30 yıl alır, 40 yıl alır ama kesinlikle 50 yılı geçmez. Elli yıl sonra, dünyaya adalet dağıtacak, İslam ülkelerinin haklarını koruyacak ve bölgesinde hiçbir sömürüye ve sömürgeye izin vermeyecek olan Türkiye, Haçlı dünyasının korkulu ruyasıdır. İşte genel anlamıyla Batı/Haçlı dünyası bu ruyayı hiç ama hiç görmek istemiyor.
Almanya'nın ya da Belçika'nın veya Bulgaristan'ın önümüzdeki süreçte küresel güç haline gelmesinin hiçbir sakıncası yoktur. Zira aynı mahallenin, aynı dünyanın, aynı dinin mensuplarıdır ve bir şekilde aralarında dengeyi sağlayıp yine İslam dünyasına, mazlumlar alemine saldırabilirler. Ama Türkiye'nin, İran'ın, Mısır'ın, Pakistan'ın süper güç olması onları korkutur. Bu yüzden, saydığım bu İslam ülkelerini hep, kendi iç hesaplaşmalarına yöneltirler, yapay savaşlar, provokatif iç karışıklıklar üretirler ki, başlarını kaldırıp dünya ile ilgilenmesinler.
Bu ülkeler arasında, sonuca, yani küresel güç olmaya en yakın ve olası aday Türkiye'dir.
Türkiye ekonomisi, askeri gücü, caydırıcılığı ve hem İslam ülkeleri hem de batı platformunda siyasi yükselişiyle göze çarpıyor. Hepsinden önemlisi, Türkiye'nin kararlılığı onları ürkütüyor. Erdoğan'ın açtığı yolda devam edecek ikinci, üçüncü kuşak siyasetçilerin de aynı kararlılığı göstermesi durumunda, Türkiye yeniden dünyada söz sahibi üç-beş devletten biri haline gelecektir.
Üstelik Türkiye, gelecekte gerekli olacak tüm enerji kaynaklarına ve önemli maden sahalarına da sahiptir ya da hakim durumdadır. Şu an henüz Kıbrıs açıklarında petrol, doğalgaz konusu patlamadı. Kavganın çekirdeğinin belki de Akdeniz'deki hidrokarbon yatakları olduğunu biraz geç anlayacağız.
Sonuç olarak şu söylenebilir; Ok yaydan fırlamıştır ve kim ne yaparsa yapsın, Türkiye'nin yürüyüşü durdurulamayacaktır.