TÜRKİYE UYANDI SIRA DİĞER MÜSLÜMANLARDA

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

1974 KIBRIS Barış Harekatı'ndan bu yana, Türkiye en kapsamlı Barış Operasyonu'nu Suriye'de yapıyor. Barış Harekatı diyorum, çünkü, Afrin'e yapılan harekat gerçek anlamıyla, “Barış-Kardeşlik-insanlık” operasyonudur.

Ne kimsenin toprağında gözümüz var, ne kimsenin yeraltı kaynaklarında.

Kendi sınırlarımızın güvenliğini sağlarken, Suriye'deki yüzbinlerce kardeşimizin de güvenliğini temin etme amacındayız. Kıbrıs Rum çeteleri, 1960'lardan itibaren, adadaki Türkleri sistemli bir şekilde yok etmeye başladı. Her yıl, birkaç yüz aile ya yok ediliyor ya da adadan göçe mecbur bırakılıyordu. Rumların adada Türk varlığına tahammülü yoktu. 70'li yıllarda Rum çetelerinin saldırıları adeta bir soykırıma doğru evrilirken, Türkiye 1974'te adaya çıkarma yaptı. Rum çetecileri Türklerin yaşadığı bölgeden kovdu ve devamında da KKTC kuruldu. ABD başta olmak üzere, tüm haçlı dünyası Türkiye'ye ambargo uygulamaya başladı. Silah satışları kesildiği gibi, hibe edilen silahlar, hatta yırtık paraşütler bile geri istendi. Sonraki yıllarda Batı, Kıbrıs'ı hep sorun yapmayı sürdürdü. Kıbrıs Rum Kesimi'ni AB'ye üye olarak bile aldılar ama KKTC'yi tanımadılar ve tanımamaya devam ediyorlar.
Türkiye 90'lı yılların başında Saddam'ın kimyasal bombalarından kaçıp Türkiye'ye sığınan on binlerce Peşmerge'ye kapısını açtı. Çadırkentler kuruldu. Yıllarca o insanlar Türkiye'de kaldı. Sonra kimi vatandaş oldu kimi ülkesine geri döndü.

Şimdi, Esed'in zulmünden kaçan 3 buçuk milyon Suriyeli bizin topraklarımızda.

Yıllardır onlara da kardeşlik hukuku uyguluyoruz. Ekmeğimizi, suyumuzu, işimizi paylaşıyoruz. Öyle ya da böyle, bütün bunlar Türkiye'nin ekonomik dengelerini zorluyor. Ama Suriye konusunda, ahkam kesme işini, on bin kilometre ötedeki ABD, 5 bin kilometre ilerdeki Avrupa yapmaya kalkışıyor.

Afrin için son sözü biz söyledik. Cumhurbaşkanımız söyledi; “Bir gece ansızın gelebiliriz” dedi, bir gece ansızın gittik. Şimdi de, “Bir gece ansızın Sincar'a gidebiliriz” diyor. Suriye sınırımız tamamen güvenli hale gelinceye kadar, “Bir gece ansızın” nereye gitmemiz gerekiyorsa oraya gideceğiz. Afrin operasyonunda bildiğimiz kadarıyla hiç sivil kayıp olmadı. Olsaydı, PKK/PYD/HDP/ABD/ BATI dünyayı ayağa kaldırırdı. Sivil kayıp olmamasının en önemli nedeni, o bölgedeki sivillerin, halkın, TSK'ya verdiği destek ve duyduğu güvendir. Türkiye, sadece Afrin, Menbiç ya da Sincar için değil, tüm Suriyeliler için umut olmuştur. Biliyorlar ki, Türk askeri zulmetmeye değil, zulümden kurtarmaya geliyor. Biliyorlar ki, Türkiye, Suriye'yi işgale değil, aksine işgalden kurtarmaya geliyor.

Anadolu'da, defalarca aldatıldıktan sonra bir daha aldanmayanlar için, “TAVŞAN GÖZÜNÜ AÇTI” deyimi kullanılır. Evet artık tavşan gözünü açtı. ABD ve BATI, çok uzun yıllar Türkiye'yi aldattı. NATO ile aldattı, Birleşmiş Milletler ile aldattı, Avrupa Birliği ile aldattı, Rusya tehdidi ile aldattı. Aldattı da aldattı… “Dost” dediler aldattılar, “Müttefik” dediler aldattılar, “Stratejik ortak” dediler aldattılar. Çok uzun yıllar, Türkiye'nin aldanmaktan başka yolu yoktu belki. Belki aldanmasa bile “aldanıyor” görünmek zorundaydı. Artık Türkiye, büyük oyunu gördü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyük oyunu gördü ve ne kadar geç kalınırsa bu oyundan o kadar çok zararla kalkacağımızı anladı. Milletin de desteğini arkasına alarak, “Artık size aldanmayacağız, aldanıyor gibi de görünmeyeceğiz. Sizden gelecek Allah'tan gelsin. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz” dedi ve Türkiye için yeni bir yol haritası açtı.

Amerika ve İsrail, araya Avrupa'yı da alarak, 100 yıl daha İsrail'in güvenliğini garanti altına almaya çalışıyor. Bunun için yüz yıl daha Müslüman kanı akacaksa akacak. Onlar için hiç önemi yok. Çünkü, Türkiye uyanırken, uyumakta ısrar eden Müslüman ülkeler hala çok. Türkiye, aldatılmaya “dur” derken, aldatılmaya gönüllü şeyhler, krallar, prensler var. Bu yüzden, Türkiye'nin işi zor. Türkiye kendini kurtarabilir ama diğer ezilen, zulmedilen İslam halklarını kurtarması için işbirliğine ihtiyacı var. Ama bu irade onların şeyhlerinde, krallarında, prenslerinde, diktatörlerinde, darbecilerinde ne yazık ki yok. Erdoğan milleti arkasına alarak, o güçle başkaldırırken, onlar ABD'yi, İsrail'i, Avrupa'yı arkalarına alarak, lüks ve ihtişamlı saraylarında güven içinde yaşamayı tercih ediyor.

Sonuç olarak, Siyonistler ve Neocon Evangelistler, Müslümanları sistematik olarak yok etmeyi planlıyor. Bunun için 3. Dünya savaşını çıkarmaktan da çekinmeyecekler. Kimbilir, üçüncü dünya savaşını, kendi toplumlarına izah edebilmek için belki de şartların olgunlaşmasını bekliyorlar. Irak'a müdahale konusunda 2000 yılında, ABD kamuoyunun kafası karışıktı ve Afganistan'dan sonra ABD'nin Irak'ta bir bilinmeze daha sürüklenmesini istemiyorlardı. İşte tam da o günlerde, 2001 Eylül'ünde, Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırı, Irak'a girmeleri için şartları olgunlaştırdı.

Son söz; Müslümanlar, tarih boyunca hiç olmadıkları kadar, uyanık ve dikkatli olmak zorunda.