RUSYA NEREYE KADAR DOST OLUR?

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Rusya Devlet Başkanı Putin, Türkiye'ye geldi. Dünyanın gözü kulağı İstanbul'daydı.

FETÖ ile el ele, Rus Uçağını düşürüp, faturayı Türkiye'ye kesmeye çalışanların hevesi kursağında kaldı. Putin de uçağın, nasıl ve kimler tarafından, hangi amaçla düşürüldüğünü anladı.
Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Moskova'ya gitti, ardından Putin istanbul'a geldi. Türk-Rus ilişkilerinde Sibirya soğuklarının ardından İstanbul baharı filizlenmeye başladı. Ama nereye kadar?

Rusya, Türkiye için küresel güçlerle işbirliği anlamında ABD ve batıya karşı hep bir alternatif denge unsuru oldu. Ancak ne zaman Rusya'ya yakınlaştıysa başı beladan kurtulmadı. Abdulaziz'den Menderes'e, Demirel'den Özal ve Erbakan'a, Mesut Yılmaz'a kadar kim Rusya'ya zeytin dalı uzattıysa bedelini ödedi. Nasıl mı?

Tarih 1876. Sultan Abdulaziz, Rusya dostu olan Sadrazam Ahmet Nedim Paşa'nın teşvikleriyle, İngiltere'ye sırtını döner ve Rusya ile yakın ilişkiler içine girer. Ruya'nın Osmanlı ile ittifakını çıkarları için büyük tehlike olarak gören İngiltere, 1876 darbesi ile Sultan Abdulaziz'i tahttan indirip yerine Sultan Murad'ı geçirir. Abdulaziz ise intihar süsü verilerek katledilir.

ABD'nin muhalefetine rağmen, Seydişehir Aleminyum Tesislerini ve İskenderun Demir Çelik Fabrikalarını Ruslara yaptıran Demirel, hem 1971'de hem de 1980'de başbakanlıkları döneminde darbelere maruz kaldı.

Özal, Rusya ve Türki Cumhuriyetlere ilgisinin bedelini , 1993 yılında şüpheli bir kalp krizi ile öldürülerek canıyla ödedi.

Menderes'i hiç ama hiç unutmamak gerek. Zira Adnan Menderes, ABD'nin “Tarım ülkesi olarak kalın” tavsiyesine inatla Türkiye'yi bir sanayi ülkesi yapmak istiyordu. Ama para yoktu. Amerika'dan 500 milyon dolar borç istedi, ABD vermedi. Bunun üzerine Rusya ile iletişime geçen Menderes, Rusya seyahatini planladı ama gidemeden 27 Mayıs ile yüzleşti. İdam edildi.

Mesut Yılmaz, 1990'larda Rusya ile Mavi Akım projesini imzaladı. Yılmaz daha sonra, “Mavi Akım'ı imzalamak, Rusya ile el sıkışmak siyasi hayatımın sonunu getirdi” diyecek.

Anlaşmanın yapıldığı günlerde ABD büyükelçisinin açık açık kendisini tehdit ettiğini anlatacaktı.

Necmettin Erbakan ise hiçbir zaman Amerikancı olmadı. Erbakan'ın aklında doğu ittifakı, İslam Birliği ve Emperyalis ABD'ye karşı Rusya ile iyi ilişkiler vardı. 28 Şubat Postmodern Darbesi ile Erbakan'ın işini bitirdiler, partisini kapattılar.

Gelelim Recep Tayyip Erdoğan'a… Erdoğan, iktidarının ilk yıllarında ABD ile mutlak bir ittifak ve Avrupa Birliği ile iyi ilişkiler içindeydi. ABD'nin Fethullah Gülen ile iş tuttuğunu ve karanlık hesaplar içinde olduğunu görünce tavır koydu. Rusya ile ticareti geliştirirken, Putin ile de yakın bir dostluk kurdu. ABD'nin, Batı'nın gözü üzerindeydi. Türkiye Akkuyu Nükleer Santrali'nin yapımını da Ruslara verince bu bardağı taşıran son damlalardan biri oldu.

Ve Erdoğan Rusya ile yakınlaşmasının bedelini Gezi Olaylarından başlayarak 17-25 aralık, 8 Şubat, Kobani Kalkışması ve nihayet 15 Temmuz İşgal girişimiyle ödedi. Ne var ki, bu kez hesap tutmadı. Millet, dünyada eşi görülmemiş bir direnişle liderine, ülkesine sahip çıktı.

Şimdi, Rusya ile kartlar yeniden dağıtılıyor. Uçak krizi unutulmaya bırakıldı. Ekonomik ambargo kalkıyor. Rusya Türkiye'yi, tamamen ABD'ye bırakmak istemiyor. Ama nereye kadar? Türkiye Rusya ile ila nihayet dost kalabilir mi? Tarihe bakıldığında, Rusya'nın dostluğuna pek güvenilmeyeceği görülüyor. Rusya'nın çıkarları gerektirdiğinde Avrupa ile işbirliği yapıp, Osmanlı'yı sıkıntıya soktuğunun tarihte pek çok örneği var. Ama dünya eski dünya değil artık. Türkiye ve Rusya önümüzdeki dönemde askeri konularda da büyük bir işbirliğine girebilir. Özellikle Suriye'de, Türkiye Rusya'ya destek verirse ABD'nin stratejileri iflas eder. Türkiye için ABD'ye ve Avrupa'ya bağımlılık yerine Rusya ile işbirliği daha anlamlı görünüyor. Ama ilişkilerde tedbiri asla elden bırakmamak, NATO'nun kuruluşuyla başlayan ABD'ye teslimiyetin benzeri bir paradoksa girmemek gerekiyor.