REZA ZERRAB NE ANLATACAK?

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Reza Zerrab İtirafçı olacak!

Peki neyi itiraf edecek?

Sanıyor musunuz, sadece İran`la yapılan ticaret üzerinde konuşacak?

Zerrab`ı iki konuda konuşturacaklar; Birincisi Türkiye`yi sıkıntıya sokacak, Halk Bankası üzerinden yaralayacak ne varsa (ya da ne yoksa) “anlat” diyecekler.

İkincisi, Türkiye`de 17-25 Aralık FETÖ Darbe Girişimi`nde başaramadıkları itibar suikastlarına kaldıkları yerden devam edecekler.

FETÖ`nün 17-25 Aralıkta yapmaya kalkıştığı yargı darbesinde, yalan yanlış, montajlı, sahte, uydurulmuş, ya da çarpıtılmış ne varsa, Amerikan Mahkemesi`nde “belge” diye masaya koyacaklar.

Zaten Savcı Bharara`nın hazırladığı iddianamenin, FETÖ`nün 17-25 aralık`ta hazırladığının bire bir aynısı olduğu ortaya çıkmadı mı? Dolayısıyla, Amerikan Mahkemesi, FETÖ`den aldıkları birçok sahte belgeyi, kendi belgeleriymiş gibi sunacaklar. Amaçlarının sadece Halk Bankası ile İran arasındaki ticaret olmadığı açık. Bir şekilde Türkiye`yi hedefe koyacaklar. Tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan`ı da.

Aslında Uluslar arası ilişkilerde, partner ülkeler bu tür anlaşmazlıkları ya da sorunları çoğu zaman gizli kapaklı hallederler. Mesela ABD ile Türkiye arasında 1947 ile 1980 yılları arasında 90`dan fazla anlaşma yapıldığı biliniyor. Ama bu anlaşmaların kamuoyuna yansıyan sayısı 40 civarında. Demek ki çok sayıda gizli anlaşma var. Bu anlaşmalar hukuki mi değil mi bilmiyorum. Ama sakıncası yoksa niye kamuoyuna deklare edilmedi? Demem o ki, İran konusu ve Zerrab konusu da istense sessiz sedasız çözüme kavuşturulabilirdi. Kalmış ki Türkiye`nin yaptığı gizli bir şey yok. Türkiye`nin ve İran yasalarının elverdiği koşullarda ticaret yapılmış. Tek sıkıntı, ABD`nin ambargo uyguladığı bir ülke ile ticaret yapmak. Oysa en az iki ABD şirketi de bu ambargoyu hülle yoluyla delmiş görünüyor. Rusya, Çin ve diğer tüm Asya ülkeleri İran`la açık açık ticaret yapıyor.
O zaman mesele ne?

Mesele, “Bağcıyı dövmek” ten başka şey değil. Mesele, kurdun “suyu bulandırdın” diyerek kuzuyu yemek istemesi. Ama, o kuzu büyüdü “koç” oldu. Haberleri yok. Ne yapacaklar yani. Türkiye`ye savaş mı ilan edecekler? Elbette hayır. Yapacakları, Türkiye`ye ve O`nun Cumhurbaşkanı Erdoğan`a itibar suikastından başka bir şey değil. Becerebilseler, Türkiye`ye uluslar arası bir ambargo uygulamaya çalışacaklar. Ama bu da mümkün değil. Batı`nın dev şirketlerinin tamamının Türkiye`de milyar dolarlık yatırımları var. Hiçbiri bundan vazgeçmeyecek, geçemeyecek. İkincisi, pek çok Avrupa ülkesi, Asya ülkelerinin tamamı böyle bir ambargoyu tanımayacaktır. Birleşmiş milletler güvenlik konseyine böyle bir karar gelmesi durumunda Rusya ve Çin veto edecektir. Öyleyse yapılmak istenen ne?

Yapılmak istenen doğrudan Türkiye`nin iç siyasetine müdahale ederek, ayağa kalkmaya başlayan Osmanlı`nın torunlarına diz çöktürmektir. Kendi dümenlerinden çıkmayacak siyasetçileri iş başına getirmektir. FETÖ`nün önünü yeniden açmaktır. FETÖ`yü terör örgütü listesinden çıkaracak bir iradeyi iktidar yapmaktır. 2019 seçimlerine doğru, yalan yanlış belgeler ve montaj tapelerle Türkiye`de istikrarsızlık ortamı kurup, suyu bir kez daha bulandırmaktır.

Reza Zerrab belki de Amerika`ya tutuklanacağını bile bile gitti.

Zera Zerrab belki de tehdit edildi. ABD ve CİA için dünyanın herhangi bir yerindeki bir iş adamına suikast yapmak, yakınlarıyla tehdit etmek zor olmasa gerek. Bütün bunların 15 Temmuz FETÖ Darbe ve İşgal girişiminden sonra hız kazanması da elbette manidar. ABD yargısının, savcılarının adeta FETÖ ile ortak çalışması ise ibretlik bir durum.
Bütün bunlar düşünebilen ve değerlendirebilin bir akıl için, yeni bir “haçlı” seferinin ayak seslerinden başka bir şey değil. Son üç yılda, nerdeyse tüm Avrupa ülkeleri, Türkiye ile gerilim yarışına girdi. Son olarak ABD`de büyük halka olarak bu kumpasa dahil oldu ve yönetmeye başladı. Şimdi cümbür cemaat havlamaya başladılar. Önlerinde iki seçenek daha var. Ya Türkiye`de istedikleri yönetimleri (TSK da dahil) iş başına getirecekler, ya da tecrit edecekler. Tecrit ederlerse, Türkiye yönünü doğuya dönecek ve yoluna devam edecek.

Önemli olan, bizim birlikteliğimiz ve direncimizdir.

Önemli olan onların yolu değil bizim yolumuzdur.