MACRON’A KİM GAZ VERİYOR?

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Batı topyekun Türkiye ile uğraşıyor. Son zamanlarda özellikle de Fransa ve Fransa'nın başındaki “toy oğlan” Macron.

Peki niye?

Almanya, Fransa, İngiltere, bir yandan Türkiye'yi hedefe koyuyor öte yandan Türkiye ile dörtlü zirvelerden vazgeçemiyor.

Macron, Merkel, Johnson ve Erdoğan, Londra'da dörtlü zirve yaptılar. Bu zirvenin şubat ayında İstanbul'da tekrarlanması kararı aldılar ve sürekli olması konusunda da fikir birliğine vardılar.

Peki niye bir yandan Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalışırken, öte yandan Türkiye'yi tamamen gözden çıkaramıyorlar?

Bu durum Batı'nın hoşgörüsünden değil, Türkiye'nin gücünden ve kararlılığından kaynaklanıyor. Türkiye artık geri adım atmıyor. Türkiye artık en kötü senaryolara bile hazır olduğunu tüm dünyaya deklare ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yandan iç siyasetle meşgul olurken, dünyadaki gelişmelerden bir an olsun uzak kalmıyor. Türkiye'nin son dönemde yaşadıkları da bunu zorunlu kılıyor zaten. Batı, Suriye operasyonları ve Akdeniz'deki sondaj çalışmaları nedeniyle Türkiye'yi hedef alıyor. Amaçları, Türkiye'yi “devler ligi” nden uzak tutmak.

Tabir yerindeyse Türkiye artık, “Azdan az çoktan çok gider” noktasına geldi.

Ama bunu yaparken, içine kapanmıyor. Haklılığını uluslararası her platformda dile getiriyor. Rusya'dan niye S-400'leri almak zorunda kaldığını Trump bile anladı ama Macron ve Merkel anlayamadı.

Fransa 1916'da gizli anlaşmayla henüz savaş bitmeden Osmanlı topraklarını İngiltere ve Rusya ile paylaşan sömürü zihniyeti dorukta bir ülkedir.

Batı için kendi çıkarlarından daha önemli başka bir şey yoktur. Bunun en bariz örneği Süveyş Kanalı'nda yaşandı. Süveyş kanalını 1856 yılında Fransa yaptı. Mısır'la vardıkları anlaşma bu kanalı 100 yıl boyunca Fransız şirketin işletmesi yönündeydi. 1956'da bu yüz yıllık süre doldu ve Mısır, kanalı işleten Fransız şirketle anlaşmayı uzatmayıp Süveyş Kanalı'nı millileştirdi. Vay senmisin bunu yapan? Fransa, İngiltere ve İsrail, Süveyş Kanalı'na saldırarak kanalı bombalamaya başladı. ABD ve Rusya devreye girerek, saldırıyı güç bela durdurdular. Fransa işte budur.

Macron'un Fransa'ya nasıl Cumhurbaşkanı olduğu da ilginç.

Cumhurbaşkanı danışmanlığından hızla cumhurbaşkanı adaylığına giden süreçte kimler rol oynadı acaba? Belki de Avrupa'nın en genç Cumhurbaşkanı ünvanını taşıyor Macron. İşin bu tarafı ayrı bir araştırma konusu.

Suriye ve Ortadoğu söz konusu olduğunda İsral'i ayrı düşünmek mümkün mü?

Fransa ve Cumhurbaşkanı Macron, acaba İsrail ile gizli bir dirsek temasında mı diye düşünmeden edemiyor insan.

Fransa'nın Filistin'i bağımsız bir devlet olarak tanıdığına ilişkin meclis kararı Sarkozy döneminden bu yana Cumhurbaşkanı'nın onayını bekliyor. Holland da onaylamadı bu kararı, Macron da. Charly Hebdo saldırısından bu yana Fransa'nın başına gelenleri de unutmamak gerekiyor. Sıradan ve kendi halinde saldırılar mıydı bunlar? Tiyatro baskınında yüzden fazla insan hayatını kaybetmişti.

Fransa'nın PKK'ya ve YPG'ye verdiği destek sıradan bir sempati duygusu değil.

YPG'nin Suriye'de bağımsız bir devlet kurması, dünya ölçeğinde en çok kimin işine gelir? Suriye'den beş bin kilometre uzaktaki Fransa'nın mı? Yoksa Suriye ile sınır olan İsrail'in mi? Türkiye, Suriye, İran ve Irak'ın tam göbeğine yerleştirilecek yeni bir İsrail (!) , İsrail'i bölgede yalnızlıktan kurtaracağı gibi, en çok tedirgin olduğu, Suriye, Türkiye ve İran'ı da hem kontrol altında tutacak hem de bu ülkelere büyük bir tehdit oluşturacak. PYD'nin kuracağı bir devlete İsrail'in askeri üsler kurmasını kim engelleyebilir? İsrail'in nükleer füzelerini İran ve Türkiye'nin burnunun dibine kadar sokması ne anlama gelir?

Batı yakın bir gelecekte Türkiye'nin sınırlarını aşan bir güç haline geleceğini biliyor ve şimdiden ön almaya çalışıyor. Bütün mesele bu.