KAŞIKÇI CİNAYETİ VE FIRAT’IN DOĞUSU

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Cemal Kaşıkçı ortadan kaybolalı iki aydan fazla oldu. Dünyanın bu vahşi cinayetle tanıdığı ve herkes üzerinde dürüst bir gazeteci olduğu algısını bırakan Kaşıkçı, öldüğüyle mi kalacak? Öldüğü derken bile insanın içi sızlıyor. Çünkü ortada ne bir ceset ne bir parça ondan kalan şey var! Toprağa verilememiş bir ölü beden…
Batı ve İslam düşmanları bu katliamdan payını çoktan aldı.
Dünya haftalar boyu, Müslüman bir gazetecinin Müslüman bir ülkede, yine Müslüman bir ülkenin konsolosluk binasında, insanlık dışı bir metotla nasıl katledildiğini konuştu. Dünyanın bilinç altına bir kez daha, Müslümanların nasıl acımasız katiller olduğu işlendi. Batı, yüzyıldır İslam ülkelerinde akıtılan kanı kendi kamuoylarında bir kez daha normalleştirdi. Çünkü, çocukların, sivillerin katledildiği operasyonlar işte böyle cani toplumlara karşı yapılıyordu. Bu operasyonlar olmazsa, bu cani Müslümanlar bir gün gelir, Avrupa`da da bu vahşeti uygulamaktan kaçınmazlardı. Batı`nın ve Hıristiyanların çocukları öleceğine, işte bu canilerin çocuklarının ölmesi bir tercih olarak sunuluyordu.
Prens Selman, ABD Başkanı Trump`ın koruyucu kanatları altına girmiş olsa da, vicdan sahipleri bu caniliğin peşini bırakmayacak gibi görünüyor. Son olarak ABD`nin BM Daimi Temsilcisi, Nicci Haley, Kaşıkçı cinayetinden Prens Selman`ın birinci derecede sorumlu olduğunu ve bu gerçeği, Arabistanla iyi ilişkiler var diye görmezden gelemeyeceklerini söyledi. Haley`in bu sözleri ABD`yi ne kadar bağlar, Trump`ın fikrini değiştirir mi? Elbette hayır. Ama birilerinin çıkıp gerçekleri söylemesi de insanın yüreğine bir parça su serpiyor.
Elbette bu cinayetin peşini bırakmayacak ve bırakmaması da gerekenlerden biri Türkiye. Türkiye, ısrarla Suudi Arabistan`tan, şuçluların iadesini istiyor ama her seferinde red cevabını alıyor. Çünkü, Türkiye`de yapılacak bağımsız bir yargılama, cinayetin baş aktörü olarak, Prens Selman`ı gösterecek. O Prens ki, daha birkaç gün önce, içkili ve eskort kızların işgalindeki bir dans partisinde kameralara yakalanmıştı.
Prens Selman`ı koruyan Trump, elbette O`nu çok sevdiğinden değil, parayı çok sevdiğinden kol kanat geriyor. ABD, Orta Doğu`daki nerdeyse her operasyonunun maliyetini S. Arabistan ve onun güdümündeki körfez ülkelerine yıkıyor. Suriye`de PYD/YPG`yi Türkiye`ye ve İran`a karşı konumlandırırken de bunun faturasını Arabistan`a kesti. Arabistan, iki kez 100 milyon dolar vererek, ABD`ye “Suriye`den ayrılma para bana ait” dedi. Aynı Suudi Arabistan, Filistin`e yardımlarını ise tamamen kesti. Aynı Arabistan, burnunun ucundaki Yemen`de açlıktan ölen çocuklara ise dönüp bakmıyor bile.
Şimdi Türkiye Fırat`ın doğusuna operasyona hazırlanıyor.
ABD kaygılı olduğunu söylüyor.
Biz ABD`den çok daha kaygılı olduğumuz için bu operasyonu yapacağız.
ABD istese de istemese de. PYD/YPG`ye binlerce tır silah veren ABD, Türkiye gibi önemli bir müttefikini kaybetmek üzere olduğunun farkında değil. Türkiye`nin eski Türkiye olmadığının farkında mı bilmem.
Bir zamanlar Kuzey Irak`taki PKK`lı teröristlere operasyon yapabilmek için haftalarca Amerika`nın iznini bekleyen Türkiye, artık kendi göbeğini kendi kesiyor. Amerika, ne zamana kadar kendi ülkesinin de terör örgütü listesinde bulunan PKK/YPG`yi desteklemeye devam edecek bilinmez. Ama Türkiye kendi güvenliği için sınırları içinde ve dışında her türlü operasyonu yapmaya kararlı.