İYİ DÜŞÜN TÜRKİYE!

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

16 Nisan'da hepimiz sandığa gideceğiz.

Sandık demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Onun için vardır. Millet iradesi tecelli etsin diye…

Mührü elinize alıp, daha önce defalarca oy kullandığınız kabine girdiğinizde bir tek vicdanınızla baş başa olacaksınız.

“EVET” de verseniz, “HAYIR” da verseniz kimse sizi sorgulamayacak. Dahası oyunuzun renginin ne olduğunu gerçekte sizden başka bilen olmayacak.

Eğer, Dünyanın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra en karanlık çağını yaşadığını ve Türkiye'nin de bu karanlık çağda, zifti tezgahlarla karşı karşıya olduğuna inanıyorsanız, durun ve düşünün…

Türkiye bir dönüm noktasından geçiyor…

Eğer 50-60 yıldır olduğu gibi, Avrupa'ya, haçlı dünyasına boyun büküp, el-avuç açıp bekleseydik, Orta Doğu'yu saracak ateş çemberinden kurtulabilir miydik?
Dünyanın vicdan sahibi tüm, think-thank kuruluşlarının yorumcuları, Orta Doğu'da Suriye'den sonra sıranın İran'a, İran'dan sonra da Türkiye'ye geleceğini söylüyor. Gidişata baktığımızda bunu bizler de görmüyor muyuz? Batı Orta Doğu'yu, İslam coğrafyasını yeniden parçalayarak, yüzyıllar sürecek yeni bir bataklığın içine sürüklemek istiyor. Onlar kendi bölgelerinde müreffeh yaşamayı sürdürürken, biz küçük parçalar halinde birbirimizle savaşmayı sürdürecek, birbirimizi öldürmek için Batının ürettiği silahları satın alacağız. Elinde petrolü olanlar, bunu vererek karşılığında savaş uçağı, tank-top almaya devam edecek. Yıllardır, Batıda yayınlanan, dörde-beşe bölünmüş Türkiye haritalarının, grafik bir fantezi olduğunu mu sanıyorsunuz?

Batının nihai amacı, Rusya ile aralarındaki kısmi sorunları çözerek, Müslüman Coğrafya'ya öldürücü haçlı darbesini indirmektir. Yüz yıldır, bizi kendilerine benzeterek, köleleştirmeye çalıştılar. Kültür emperyalizmini, misyoner faaliyetlerini, Siyonist akımları her şeyin üzerinde tuttular. Bizi, üçüncü-dördüncü kalite bir Avrupalı'ya dönüştürerek, kendilerine hizmetkar yapmaya çalıştılar. Ama olmadı. Bu coğrafya, yüz yıldır onlara direnmeyi sürdürdü. Yahudilerle kavga etmeyi bırakıp, el ele verdiler ve Müslümanları müşterek düşman ilan ettiler.

Sözde köleliği kaldırdılar ama göçmen adı altında, Müslüman dünyadan aldıkları işçileri köle gibi, en pis, en aşağılık işlerde çalıştırdılar. En düşük ücreti vererek hem de.Bunu anlamak için, 1980'ler yayınlanan Günter Wolraf'ın, “En Alttakiler” isimli kitabını okumanız bile yeterli. Bu kitapta, Almanya'da yaşayan yabancılara Türkler başta olmak üzere, nasıl planlı bir köleleştirme programı uygulandığını parmağınızı ısırarak göreceksiniz.

Eğer Batının köleleştirilmiş robotsu insanları olmayı kabulleneceksek sorun yok.

Ama kendi nükleer gücümüzü, silah sanayimizi, yüksek endüstri üretimini hedefleyeceksek, işte o zaman, bize “dur” diyorlar/diyecekler.

16 Nisan'da oylayacağımız Anayasa değişikliği mükemmel olmayabilir. Eksikleri, yanlışları olabilir.

Bunların hiç biri tekrar değiştirilmez değildir. Daha önce defalarca yapıldığı gibi, ihtiyaca ve gidişata göre yine değişiklik yapılabilir.

Ama, Türkiye'nin hükümet etme sistemi gibi önemli bir değişikliği gerçekleştirmek için bu fırsat bir daha bulunamayabilir. Eğer CHP, Anayasa Değişikliği çalışmalarına katılmayı reddetmeseydi, bugün belki CHP'nin de “Evet” diyeceği bir metin olabilirdi önümüzdeki. Ama CHP, kendi iktidarını güçleştireceğine inandığı bu değişikliğe katılmadı. Bir darbe ürünü olan 82 anayasasıyla yola devam etmekte sakınca görmedi.

Tek adam, diktatörlük, 18 yaş gibi aslında tutar yanı olmayan iddialarla, hayır kampanyası yapıyorlar. Meclisin yetkilerinin Cumhurbaşkanı'na verildiğini iddia ediyorlar. Oysa, TBMM'nin görevden alma yetkisinin olduğu birinin nasıl diktatör olabileceğini açıklayamıyorlar. Tüm anayasal kurumlar yerli yerinde dururken, nasıl bir tek adam yönetiminin geleceğini izah edemiyorlar. 18 yaş değişikliğinin, gençler için bir moral düzenleme olduğunu, bu düzenlemenin aslında 18-24 yaş arası gençler için geldiğini anlamak istemiyorlar (Mevcut düzenlemede seçilme yaşı 25).

Hatırlayanlar hem kendileri düşünsün hem gençlere anlatsın, bu ülkenin koalisyonlardan neler çektiğini. Hükümetlerin kurulamadığı, cumhurbaşkanlarının seçilemediği, faizlerin yüzde 8000'lere çıktığı günleri anlatın.

16 Nisan'da ya yerimizde saymaya ve batının uydusu olmaya devam etmeye, ya da şahlanıp ayağa kalkmaya, gelecek nesillere dünyada söz sahibi bir ülke bırakmaya karar vereceğiz.

İyi düşünün…