CHP ATATÜRK’Ü KİMDEN KAÇIRIYOR?

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

CHP şimdiye kadar, muhafazakar partileri, muhafazakar kitleleri, Atatürk`e karşı olmakla suçluyor ve bundan siyasi rant elde ediyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, başta FETÖ olmak üzere kimi muhafazakarlar da, Atatürk ile ilgili çıkışlarıyla CHP`nin ekmeğine yağ sürüyordu.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan`ın, Atatürk ile ilgili son söylemleri, muhafazakar kitlelerin Atatürk algısını da değiştirecek. Bunun ilk işaretleri verildi bile. Türkiye genelinde Ak Parti teşkilatları, otobüslerle Anıtkabir`e aktı 10 kasım`da. İmam Hatiplerde farklı bir Atatürk`ü anma etkinliği vardı. Verilen mesaj şuydu; Atatürk sadece sizin tekelinizde bir değer değildir. Atatürk, hepimizin ortak değeridir. Bu ortak değere sahip çıkmayı, bu ortak değeri yüceltmeyi bundan böyle CHP`nin tekeline bırakmıyoruz, bırakmayacağız.
Doğru olan da buydu.
Mustafa Kemal Atatürk`ün ölümünden sonra, CHP kadroları, Atatürkçülüğü, İslam`ın bir alternatifi gibi sundular ve “laiklik” maskesi altında, İslami değerlere savaş açtılar. Bu savaşta, Atatürk`ü sonuna kadar kullandılar. Kendilerine karşı çıkanları, “Atatürk düşmanı” ilan ettiler. Atatürk devrimlerinin karşıtı olarak gösterdiler.
Özellikle 1960 Darbesi`nden sonra, kendilerine “Kemalist” diyen asker yöneticiler, halk ile aralarındaki mesafeyi açtıkça açtı. Menderes gibi muhafazakar ve halk tarafından sevilen bir başbakanın, sudan sebeplerle idam edilmesi, darbecilere ve CHP zihniyetine düşman bir kitle yarattı. Zira halk, Menderes, Zorlu ve Polatkan`ın idamından CHP`yi ve İnönü`yü sorumlu tuttu. Bunun bilincinde olan CHP zihniyeti, Kemalist olduğunu iddia eden generallerle el ele Türkiye`yi istediği gibi yönetmeye başladı.
2002 Kasım`ındaki seçimler tüm dengeleri alt üst etti. Recep Tayyip Erdoğan`ın Ak Parti`si tek başına iktidara geldi. Kemalist(!) çevrelerde ürküntü başladı. Tabii CHP zihniyetinde de. 28 Şubat benzeri, postmodern bir darbeyi 27 Nisan`da denediler ama olmadı. Karşılarında, çaresiz bir koalisyon hükümetinin başbakanı Erbakan değil, tek başına iktidar olmuş bir partinin lideri Erdoğan ve arkadaşları vardı. Tabii ki arkalarındaki halk gücü. Buna rağmen, Ak Parti`yi kapatmak için tüm güçlerini kullandılar. Ne var ki Anayasa Mahkemesi`ndeki inanılmaz bir iç mücadele ile Ak Parti kapatılmaktan kıl payı kurtuldu. Sonraki seçimlerde yüzde 50`ye varan halk desteğini arkasına alan Ak Parti ve Erdoğan, ardı arkası gelmeyen Ali-Cengiz oyunlarına rağmen ayakta kalmayı başardı.
15 Temmuz, son kırılma noktası oldu.
Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti`yi devirebilmenin nihai şekli buydu.
Tıpkı Menderes`i sandıkta yenemedikleri için, askeri bir darbe ile saf dışı bırakmaları gibi. Ne yapsalar ne etseler, Menderes`i seçimlerde mağlup edemediler. Bazı CHP`lilerin, “Seçim her şey demek değildir” söyleminin altında yatan sinsi tehdit, tam anlamıyla budur işte.
Hesapları şuydu; Tayyip Erdoğan seçim yoluyla gönderilemiyorsa, zorla gönderilir. Menderes de yüzde 50 oy almıştı. Ama darbe olunca halk korktu, pustu, Menderes için sokaklara dökülmedi. Şimdi, silahı ve zoru görünce, kimse Erdoğan için de sokaklara dökülmeyecek!
Ama hesap tutmadı ve Halk Liderine sahip çıktı.
Kendilerine, “Kemalist” diyenler ama aslında Atatürk ilkelerini sadece siyasi hesapları için kullananlar hüsrana uğradı. Yine de perde arkasında, Ak Parti kadrolarını, Erdoğan`ı, “Atatürk düşmanı” göstermeyi sürdürdüler.
İşte Cumhurbaşkanı`nın son çıkışı bu oyunu bozmaya yöneliktir. Hiç kimse Atatürk üzerinden, Türkiye`nin muhafazakar kadrolarını ötekileştiremeyecektir.
Şimdi yapılması gereken, Atatürk`e sadece 10 kasım`da değil, her fırsatta ve samimi olarak, sahip çıkarak, CHP`nin Atatürk üzerinden oy devşirmesinin önüne geçmektir.