BU OYUNU GÖRMEYEN ALÇAKTIR!

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Tarih 1916. Osmanlı topraklarına saldırı başlamış ancak Birinci Dünya Savaşı henüz sona ermemiş. İngiliz ve Fransızlar sırtlan sürüsü gibi dalmış İslam Coğrafyası`na.
Varlıklarını, sömürdükleri masum insanlar ve onların ülkelerine borçlu olan, sözde bu iki medeni (!) ülke, aralarına Çarlık Rusyası`nı da katarak, masa başında Osmanlı topraklarını bölüşüyorlar.
Fransız François Georges Picot ve İngiliz Sir Mark Sykes, aralarında, Irak, Suriye, Mısır, Arabistan ve Filistin`in de bulunduğu toprakları, adeta “bir sana bir bana” usulüyle paylaşıyor. Çarlık Rusyası`na da sus payı olarak, Anadolu`nun doğusunda birkaç il bırakıyorlar.

1917`de Bolşevik ihtilali ile Çar devriliyor. Lenin, Çarlık Rusyası`nın kirli çamaşırlarını ortaya dökerken, Syces-Picot gizli anlaşmasını da dünyaya açıklıyor ve bu anlaşmayı tek taraflı feshediyor. Bolşevik Rusya`sı bu kirli ortaklıktan çekilse de sonuç değişmiyor. İngiltere ve Fransa, gizli anlaşmanın tüm maddelerini Lozan`da dayatıyor ve Irak, Suriye, Filistin, Arabistan toprakları ilerde kendilerine bağlı uydu devletler kurulmak üzere bu iki ülkenin kontrolüne veriliyor.

Merak edenler 1916`daki Syces-Picot anlaşmasının perde arkasını istedikleri kadar araştırabilirler. Sonuçta, o anlaşmanın 101 yıl sonra farklı bir versiyonunun sahneye konulmaya çalışıldığından başka bir şey görmeyecekler.

Barzani`nin bağımsızlık referandumu kararını, Kürtlerin özgürlük arayışı olarak görmek, tek kelimeyle saflık ya da aptallıktır. Barzani`yi 1980`lerden itibaren Irak`ın kuzeyinde semirten, Amerika ve İsrail`den başkası değildir. ABD ve İsrail, yaklaşık kırk yıldır, İran, ırak, Türkiye ve Suriye`nin ortasında kalan bu yamuk dörtgene yatırım yapıyor. Gizli anlaşma bu kez İngiltere-Fransa arasında değil, ABD-İsrail ekseninde gerçekleşiyor. Barzani, bağımsız Kürt devletini kurduktan sonra, ABD ve İsrail, güya bu devletin güvenliğini sağlamak adına, İran, Irak, Suriye ve Türkiye`yi tehdit edecek üsleri ve füzelerini burada konuşlandıracaklar. İsrail, varlığı için en büyük tehdit gördüğü, İran`ın burnunun dibine kadar sokulacak ve İran artık binlerce kilometre ötesindeki İsrail`le uğraşmak yerine hemen sınırındaki “Çakma İsrail” ile cebelleşmek zorunda kalacak. Sadece İran değil, Türkiye, Irak, Suriye ve hatta Arabistan, bu uydu ülkenin kurulmasına izin vermeyecek. Sonuç ne olursa olsun, Irak`ın toprak bütünlüğü korunacak.

Görünen o ki, Barzani BM`in ve ABD`nin çağrısı ile Irak Anayasa Mahkemesi`nin “askıya alma” kararı üzerine 25 Eylül`deki referandumu ertelediğini açıklayacak. Açıklamak zorunda kalacak. Aksi halde, kendini dört taraftan kuşatılmış bir Cehennem ateşinin içinde bulacak. İran ve Türkiye, askeri operasyona hazır görünüyor. Irak kendi toprak bütünlüğü adına bu operasyona destek verecek. İşte bunu gören, “Papuç pahalı” gerçeğini anlayan Barzani bu maceradan şimdilik vaz geçecek. Ancak ne İran`la, ne Türkiye ile ilişkileri bir daha eskisi gibi olamayacak.

Müslümanlar, artık “aptala yatma” lüksüne sahip değiller. Yeni bir Syces-Picot`un hayat bulması durumunda, bu coğrafya yüz yıl daha Müslümanların kendi kanıyla sulanacak. Amerika, İŞİD`den sonra “MİŞİD” i, PKK`dan sonra “MKK” yı icat edip, Avrupa ile birlikte bir asır daha, Müslümanlara, terörist muamelesi yapmayı sürdürecek.

İşte bu yüzden, Barzani`ninin yapmaya çalıştığı, sadece bir “referandum”, ya da sadece bir “özgürlük arayışı” değildir. Amerika bu sefer arı kovanına çomak soktu.