BATI KENDİ SONUNU HAZIRLIYOR!

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Türkiye Demokratikleşme yolunda hızlı adımlar attıkça, Avrupa gerçek yüzünü göstermeye başladı. Türkiye, insan hakları ve bireysel özgürlükler açısından, Avrupa'nın tüm kriterlerini yasallaştırdı.

Türkiye bunları yaptıkça, Avrupa'da ırkçı söylemler yükseldi. Türkiye ve İslam düşmanlığı su yüzüne çıkmaya başladı. Mit, Almanya'ya 300 Fetöcünün ismini verdi ve iadesini istedi. Almanya iade etmek bir yana onları koruma altına aldı. Aynı şey PKK'lılar için de söz konusu. PKK, 1984'ten bu yana Almanya'nın terör örgütleri listesinde. Türkiye 4 bin 500 PKK'lının adını da Almanya'ya tek tek verdi. Almanya, PKK'lıları tutuklamak ya da iade etmek yerine Fetöcüler de olduğu gibi koruma altına aldı.

Peki şimdi neler oluyor?

Batı, AB çatırdamaya başladı. Öyle ya “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.”

AB'nin en büyük ikinci ekonomisine sahip olan İngiltere, Avrupa Birliği'ne “byby” diyor. İngiltere, Almanya ve Fransa'dan sonra, AB bütçesine en fazla katkıda bulunan üçüncü ülke. İngiltere'nin vedasıyla, AB büyük bir finansörünü kaybediyor. Sırf Müslüman olduğu için kapıda bekletilen Türkiye'ye karşılık Hıristiyan olduğu için birliğe alınan bir sürü küçük ülke, bırakın AB'ye bütçe aktarmayı, AB'nin verdiği paralarla ayakta duruyor. Açığı kapatmak ise Almanya ve Fransa'ya düşecek. Bu da kendi ülkelerindeki huzursuzluğu artıracak.

27 Avrupa ülkesinin üst düzey yöneticileri 24 Mart'ta Vakitan'da Papa'nın etrafında bir çember oluşturdu. Bunun anlamı açıktır. Bu resmen bir Haçlı toplantısıdır. Bu resmen paniklemenin işaretidir. Bu toplantının ne anlama geldiğini en iyi anlatan ve yorumlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. “Neler planladığınızı çok iyi biliyorum” dedi.

Avrupa'da bu dolaplar dönerken, okyanus ötesindeki Trump'a da Papa tarafından ayar verilmeye çalışılıyor. Papa, Trump'a Nazi benzetmesi yaparak, Avrupa-Amerika arasındaki soğuk savaşta Avrupa'nın yanında yer aldığını göstermek istiyor.

Yani ortaya şöyle bir tablo çıkıyor; İngiltere, ABD ve Rusya yeni bir cephe oluşturuyor. İngiltere, AB'den ayrılmakla kalmıyor, AB'nin parçalanması için de çaba gösteriyor. AB, Rusya, İngiltere ve Amerika'nın oluşturduğu cephe ile mücadele edecek gücü kendinde bulamıyor. İşte bu yüzden, Papa'nın etrafında bir halka oluşturarak, AB'yi dinamik tutmaya çalışıyorlar.

Öte yandan, ABD de Orta Doğu'da boş durmuyor. Kerkük'e Kürdistan bayrağı çekilmesinin ardındaki güç Amerika'dır. Türkiye'ye, demek istiyor ki; “Bak ben istersem bu bölgede bir Kürt devletini hemen de kurdurabilirim.”

Ama ABD'nin de göz ardı ettiği dengeler var. Kuzey Irak, bayrak ve bağımsızlık konusunda ısrar ederse, Merkezi Irak Hükümeti Kerkük'ü işgal edebilir. Çünkü, Irak'ın toprak bütünlüğü bir yerden kırılmaya başlarsa bunun arkası gelir. Irak, Kerkük gibi zengin petrol rezervi olan bir ilini gözden çıkarmamak için her yolu deneyecektir.

Avrupa ve orta Doğu'daki bu denklemlerin ardından Türkiye'ye dönecek olursak, 16 Nisan referandumunun sonucunun ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkar. Türkiye, Dünya'nın üzerine uzun vadeli hesaplar yaptığı bir bölgede diken üstünde olduğunun farkında. Batı'nın bölgedeki oyunlarını bozabilecek yegane ülke de Türkiye. İşte bu yüzden, Türkiye, koalisyonlara mahkum edilemez. Bu yüzden Türkiye, güçlü bir devlet yapısı, tek başlı bir yönetim ve kırılgan olmayan bir yönetim sistemine muhtaçtır. Kılıçdaroğlu ve diğerleri, bir türlü Avrupa'nın niye Hayır cephesinde yer aldığını izah edemiyor. Edemezler. “Avrupa Türkiye'nin dostu da o nedenle hayırı destekliyor” deseler kimse inanmaz. Kendileri bile inanmaz. Bu yüzden, konuşmalarında, tartışmalarında ısrarla bu konudan uzak duruyorlar.

16 nisan Sadece Türkiye için değil, tüm Orta Doğu Halkları için önemli. 16 Nisan'da “EVET” demek, bu topraklarda 100 yıldır devam eden sömürü düzenine “HAYIR” demektir. 16 Nisan'da “EVET” demek, bu coğrafyada yüz yıldır akıtılan kardeş kanına, mezhep kavgasına “DUR” demektir. Ezilmek, horlanmak, ölmek ve öldürmek İslam milletinin kaderi olmaktan çıkmalıdır.