ABD ÇİZMEYİ AŞTI HADDİ BİLDİRİLDİ!

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Türkiye ucuz tehditlere papuç bırakacak bir ülke değil. Bunu şimdiye kadar anlamış olmaları gerekiyor.

Ama Trump'ın ve şövalyelerinin amacı başka.

Amaç Brunson üzerinden Türkiye'yi gözdağı vermeye çalışmak. Açıklamaların, özellikle de Trump'ın açıklamasının zamanlaması çok manidar. Trump, tam da Erdoğan-Putin görüşmesi gerçeleşirken bu açıklamayı yapıyor.

Türkiye-Rusya ilişkileridir aslında ABD'nin hedefinde olan.

S-400'lerin siparişini bir türlü hazmedemiyorlar.

Türkiye-Rusya-İran zirvelerini hazmademiyorlar. Hele Türkiye'nin İran'la yakınlaşması karşısında saçlarını başlarını yoluyorlar. Çünkü, şimdiye kadar, Türkiye-İran ilişkilerini rutinin dışına çıkarmamayı başarmışlardı. Türkiye'deki uzantıları da, hep Türkiye'yi, kamuoyunu “İran” olmakla korkutuyordu. Oysa yüzyıllardır sınır komşusu olan Türkiye ve İran, geçmişteki kimi anlaşmazlıklara rağmen, her iki ülkenin çıkarı söz konusu olduğunda pekala işbirliği yapabilirdi hatta yapmalıydı. Neyse, işte ABD'nin Türkiye'ye karşı tavır alma nedenlerinden biri de budur.

Başka bir neden Türkiye'nin Suriye'de sınır güvenliği adına yaptığı operasyonlardır.

ABD, artık Türkiye'nin Suriye'de operasyon yapmasını istemiyor. Bunu doğrudan söyleyemiyor ve Burunson üzerinden tehditler savurarak, Türkiye'nin Suriye'deki harekat alanını kısıtlamayı amaçlıyor. Türkiye'nin, ilişkilerinin gerildiği bir dönemde Suriye'de daha ileri adımlar atamayacağını düşünüyor.

Ama ABD gibi bir ülkenin, Türkiye'ye açıkça böyle bir tehdit savurduktan sonra, Türkiye'nin Brunson'u asla bırakmayacağını bilmesi gerekmez mi? Elbette biliyorlar. Peki bile bile niye böyle işi daha da çıkmaza sokacak açıklamalar yapıyorlar? Bunun sebebi de kendi kamuoylarına mesaj vermektir. Çünkü, Brunson'un bağlı olduğu kilise, aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanı'nın bağlı olduğu kilisedir ve bakanın seçim bölgesindedir. Brunson'un serbest bırakılması için kiliseden baskı geldiği gayet net anlaşılıyor.

İşin parde arkasına bakınca, ABD ile Türkiye arasında, Brunson üzerinden gizli görüşmeler yapıldığı düşünülebilir. Bu aslında gayet normaldir. Büyük devletler arasında bu tür pazarlıklar yapılabilir.Şimdi neler konuşulmuş olabileceği konusunda biraz fikir yürütelim. ABD'nin açıklamalarının Brunson'un yargılama sürecinde cezaevinde değil de, ev hapsinde tutulmasına karar verilmesinin hemen arkasından gelmesi manidar. Belli ki, Türkiye ile bu konu üzerinde görüşmeler yapılmış. Ancak ABD'nin beklentisi, Brunson'un tamamen serbest bırakılması ya da beraat verilmesi imiş. Gidişattan bu anlaşılıyor. Türkiye ise, ABD'nin de FETÖ konusunda bir adım atması için, Brunson'u ev hapsinde tutma kararını almış. Eğer ABD'den bir adım gelirse, belki de Buronson'un tamamen bırakılması bile gündeme gelebilecekti. Bütün bunlar fikir yürüttüğümüzde aklımıza gelebilecek senaryodan başka şey değil elbet. Ama ABD, bu sonuçtan hayal kırıklığına uğramış olmalı ki, telaş içinde birbiri peşine açıklamalar geldi.

Dikkat edin, açıklama önce Dışişleri Bakanı'ndan sonra Başkan Yardımcısı'ndan ve nihayet de ABD Başkanı'ndan bizzat geldi. Bizdeki açıklamalar da aynı silsile ile birbirini takip etti. Başkan Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan peşpeşe sert tepkiler geldi. ABD bu tepkilerin geleceğini bal gibi de biliyordu ve bilerek Türkiye'ye rest çektiler. Türkiye de düşünmeden resti gördü.

ABD'nin Türkiye'den gelen açıklamalara nasıl tepki vereceği merakla bekleniyor.

Ya bir adım daha ileri gidip, iyice sertleşecekler ya da, Türkiye'nin geri adım atmayacağını görüp, ilişkileri seyrine bırakacaklar. FETÖ konusunda ise bir adım atmalarını beklemek hayal olur.

Ama sonuçta Türkiye'nin de, Türk Kamuoyu'nun da beklentisi, ABD'nin FETÖ konusunda bir adım atmasıdır. Bir müttefik(!) olarak bunu beklemek Türkiye'nin en doğal hakkıdır.
Amerika, kendisi için asıl sorunun Trump olduğunu artık görmelidir.

Trump dünyayı ateşe atmadan, ABD, Trump'ı dizginlemeli. Yoksa yakın bir gelecekte her şey için çok geç olabilir.