TİLLERSON'LA NELER KONUŞULDU

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Tillerson'un, Dişişleri Bakanı Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmeden sonra söylenenler de, sadece basına söylenebilecek olanlardı.
Tillerson, üzerinde büyük bir baskıyla geldi Ankara'ya.
Türkiye ABD ile ipleri ya tamamen koparacaktı ya da ilişkiler yeniden toparlanmaya çalışılacaktı.
Başbakan Binali Yıldırım, daha bir gün önce, “ABD, Türkiye ile savaşan PYD'nin yanında yer alırsa, Amerika ile da savaşırız” diyerek, Türkiye'nin kararlılıkta son noktada olduğunu bu sert üslupla ortaya koymuştu.
Cumhurbaşkanı, “Osmanlı Tokadı yememişler” ifadesiyle, ABD dahil Türkiye'nin hiçbir güçten korkmadığını ilk ağızdan deklare etmiş, “İnceldiği yerden kopar” mesajı vermişti.
Bence Cumhurbaşkanı, üç saat 15 dakika boyunca, Tillerson'u tabir yerindeyse sorguladı.
Tillerson'u edeta yalan makinasına bağlayarak, ABD'nin bugüne kadar verdiği ama yerine getirmediği sözleri tek tek hatırlattı. Tillerson'un inkar edecek durumu, kaçacak köşesi de yoktu. Daha iki hafta önce, Pentagon, PYD'ye verilen silahların geri alınacağını açıklamış, Tillerson ise, Lübnan'da, “Ağır silah vermedik, neyi geri alacağız” diye, gözümüzün içine baka baka yalan söylemişti. İşte bu görüşmede, Tillerson, muhtemelen o yalanın hesabını da verdi. Cumhurbaşkanı, “Bana bak Tillerson, daha iki ay önce Trump bana PYD'ye verilen silahların geri alınacağını, bundan sonra da silah verilmeyeceğini söyledi. Söz verdi. Şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demiştir.
Tillerson, CHP'den kopya çekerek, “Afrin merkezine girmeyin” demiştir. Cumhurbaşkanı, “O'nu geç o iş bitti” diye karşılık vermiştir. Afrin'den umudu kesen ABD'li bakan, bu kez sözü Menbiç'e getirmiştir. Muhtemelen Menbiç üzerinde sıkı tartışmalar yaşanmıştır. Tillerson, menbiç konusunda süre isteyip, bazı konularda Türkiye'ye garanti vermiştir. Bunun ayrıntılarını sanırım birkaç gün içinde öğreniriz.
Burda asıl önemli olan nedir biliyor musunuz?
Türkiye'nin 70 yıldır, “Acaba Amerika ne der?” kompleksinden, “Gerekirse Amerika ile savaşırız” noktasına gelmesidir. Ve bunun karşısında, ABD'nin irkilip, kendine gelmesidir. Türkiye'yi küçümseyemeyeceğini, artık Türkiye'ye rağmen, Türkiye'nin çıkarlarını zedeleyecek operasyonlara girişemeyeceğini anlamasıdır. Hani derler ya, “Bir musibet bin nasihatten evladır”. Türkiye, ABD'ye işte o musibeti yaşatmıştır.
Türkiye, ne ABD ile ne Avrupa ile ne de Rusya ile sorun yaşamak istemiyor.
Türkiye, özgür, bağımsız ve güvenliğini sağlamış bir ülke olarak büyümek ve yoluna devam etmek istiyor. İşte bu yolda, karşısına çıkan engelleri de her şekilde aşma kararlılığı gösteriyor. Kimse, Türkiye'yi tehdit edemez! Kimse, Türkiye üzerinde algı operasyonları yapamaz! Kimse Türkiye sınırlarında, Türkiye'nin güvenliğini tehdit edecek oluşumlar içine giremez. Kimse, Türkiye'ye aba altından sopa gösteremez. Kimse Türkiye'nin içini karıştırmaya kalkamaz. Kimse, Türkiye'yi hedef alan, bölmeye çalışan teröristlere kol kanat geremez!
İşte bütün mesele bu kadar basit.