Güllüpınar: 'Göçmenlerle ilgili yıkıcı değil yapıcı olunmalı'

Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Fuat Güllüpınar ile röp.
Psikoloji Ekonomik Kriz Radikalleşme Pragmatizm Kümülatif 

-Arşiv görüntüler

( ESKİŞEHİR -ÖZEL) Güllüpınar: "Göçmenlerle ilgili yıkıcı değil yapıcı olunmalı"- Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Fuat Güllüpınar:- "Bugüne kadar hiçbir ülkenin göstermediği cömertliği ve dayanışmayı gösterdik"- "‘Ülkemde Suriyelileri istemiyorum’ duygusu oluşturacak bir dilden uzak durmamız gerekiyor" ESKİŞEHİR

- Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Fuat Güllüpınar, "Bugüne kadar hiçbir ülkenin göstermediği cömertliği ve dayanışmayı gösterdik. ‘Ülkemde Suriyelileri istemiyorum’ duygusu oluşturacak bir dilden uzak durmamız gerekiyor" dedi.
Güllüpınar, mülteciler konusunda Türkiye’nin hiçbir Avrupa ülkesinin göstermediği cömertlik ve dayanışmayı sağladığını hatırlatarak, “Bu konuda belki hepimizin, toplum olarak bugüne kadar yaptıklarımızı tekrar hatırlamamız gerekiyor. Belki de Türkiye’nin ahlaki ve vicdani olarak tüm dünyada önemli bir üstünlük kazanmasını sağlayan önemli hamleleri oldu. Şimdilik mültecilere geçici koruma kanunuyla daha güvenceli bir hayat sunduk; ayrıca eğitim, barınma ve sağlık konularında belki de bugüne kadar hiçbir ülkenin göstermediği cömertliği ve dayanışmayı gösterdik. Tabii ki onların kendilerini evlerinde gibi hissedebilecekleri bir ortam oluşturulmuş değil ama göreli olarak en azından hayat endişelerinin olmadığı bir yaşam sunduk ve bu Türkiye’nin başarısıdır; yani 4 milyon insanı barındırmak ve eğitim ve sağlık hizmetleri sağlamak. Tabii ki bunların yeterli olup olmadığı tartışılır ama sonuç olarak burada bir irade var” şeklinde konuştu.
“‘Ülkemde Suriyelileri istemiyorum’ duygusu oluşturacak bir dilden uzak durmamız gerekiyor”Suriyelilerle ilgili yapılacak her hamlede, bu birikimi heba etmeyen, bu birikimi hep gözeten bir yerden bakmak gerektiğini kaydeden Öğretim Üyesi Güllüpınar, “Biz gerçekten güçlü bir şekilde onlarla bir dayanışma içine girdik. Nereden bakarsanız bakın kardeşlik hukuku içerisine girdik. Dolayısıyla bu konuda stratejik kararlılığa dikkat etmemiz gerekiyor. Yani, ‘Ülkemde Suriyelileri istemiyorum’ duygusu oluşturacak bir dilden uzak durmamız gerekiyor. Çünkü insanlar burada işini, aşını paylaştı. Belki Türkiye’nin ekonomik kriz anlarında ekonomik eğilimli bazı tepkileri de görüyoruz. Ama esas olan bu kadar biriktirdiğimiz deneyimi, Avrupa ve dünyaya karşı sahip olduğumuz ahlaki ve vicdani üstünlüğü kararlı bir şekilde sürdürebilmek. Bu konuda Avrupa’nın mülteciler konusunda oldukça kötü sınav verdiğini biliyoruz. Şimdi, Türkiye’nin ahlaki ve vicdani bir üstünlüğü var. Yani Suriyelilerle gösterilen bir dayanışma söz konusu. Şimdi bunu bir çırpıda heba edecek türden bir eğilim mevcut; 'Gidiyorlar işte, ne güzel gitsinler' gibi bir düşünce hakim olmuş durumda ve bu düşünce, gitmeleri için de onları rahatsız edecek, onların burada yaşamalarını zorlaştıracak türden münferit de olsa saldırılara neden oluyor. Bunun münferit kalmasını ve bir daha yaşanmamasını umuyorum” diye konuştu.
“Göçmenler ölümü göze alarak gidiyor”Öte yandan, göç eden mültecilerin psikolojilerini de değerlendiren Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Fuat Güllüpınar, sözlerini şöyle sürdürdü:“Psikolojik olarak ise her şeyi göze almış bir ruh haline geldikleri açık. Çünkü kaybedecekleri bir şey yok. Yani çocuğunu bile yanına almış, ölmeyi göze alarak gidiyor. Şimdi bu ancak daha iyi şartlarda yaşamayı isteyen bir insanın psikolojisidir. Karşılaştıkları şeylere gelirsek; mesela bugün Yunanistan askerleri çok sert müdahalelerde bulundular. Görüyorsunuz, ölümü göze alarak gidiyor göçmenler. O durum aslında hayatın sıfır noktası. Yunanistan gibi ülkeler de radikal bir pragmatizm ile tümüyle aşırı ırkçı bir tepkiyle sınıra gelebilecek başka göçmenlere mesaj ve gözdağı olsun diye çok sert müdahale ediyor. Bir mesaj daha var aslında; aslında 3’üncü dünyalının canı hiçe sayılabilir, gözden çıkarılabilir. Bakarsınız on kişiyi de öldürür, bakarsınız yüz kişiyi de öldürür. Çünkü bu kafa yapısı, göçmenleri öldürerek veya sınırdan almayarak geride milyonlarca Avrupalının hayatını kurtaracağını düşünüyor. Göçmenlerin dışlandığı bir Avrupa’nın huzurlu bir Avrupa’ya hizmet etmediği çok açıkken üstelik. Bu göçmen karşıtlığı, Avrupa’daki ırkçılığı ve radikalleşmeyi büyütüyor, Sonuçta, kümülatif olarak aşırılık ve radikalleşme kazanıyor. Dolayısıyla bizim ahlaki ve vicdani üstünlüğü muhafaza etmek için stratejik kararlılığımıza, bugüne kadar becerdiğimiz o kardeşlik hukukunu geliştirmeye ve dayanışma ruhuna devam etme iradesini gösterebilmemiz lazım.”
3 Mart 2020 Salı günü yayınlandı