Yunanistan yıkıldı! 'Türkiye çekilmiyor...'

Almanya'nın Fransa'nın askeri adımlarına destek vermemesiyle AB zirvesinden eli boş dönen Atina yönetimi, Pompeo görüşmesinden de istediğini alamadı. Dahası, Yunan medyası Macron-Trump randevusundan bir 'kınama' mesajı bile çıkmadığını belirtiyor.

Yunanistan yıkıldı! 'Türkiye çekilmiyor...'
Doğu Akdeniz'de Türkiye korkusuyla titreyen Yunanistan, Avrupa Birliği (AB) ve ABD ile temasların ardından büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.

Yunan medyası, hiçbir sonuç çıkmayan AB dışişleri bakanları toplantısı ile ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Yunan mevkidaşı Nikos Dendias'la buluşmasını manşetten veriyor.

'Tehlikeli bölgede değişken diplomasi' başlığını kullanan Kathimerini gazetesi, Türk-Yunan krizinin belirsizliğini koruduğunu bildiriyor. Almanya'nın taraflardan acilen diyaloğu sürdürmesini istediğini aktaran gazete, bir yaptırımın gündeme gelmediğini yazdı.

Doğu Akdeniz'deki gerilim filminin sürdüğünü belirten To Vima gazetesi, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in telefonuna rağmen Ankara'nın geri çekilmeye hazırlanmadığını kaydetti.

Çarşamba günü sabah saatlerinde Limnos ile Kemal Reis fırkateyni arasında yaşanan olayı hatırlatan To Vima, yeni bir 'kaza' riskinin her zaman olduğunu yazdı.

Yunanistan'a destek için Doğu Akdeniz'e savaş gemisi ve uçakları gönderen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ABD lideri Donald Trump'la yaptığı görüşme de, yine Yunan basınının gündeminde.

Ethnos gazetesi, Beyaz Saray'ın gelişmelerden endişe duysa da Türkiye'nin hamlelerine karşı bir 'kınama' mesajı vermediğinin altını çiziyor.

Yunan medyası, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ABD'li mevkidaşı Mike Pompeo ile Pazar günü yapacağı görüşmeyi de yine sayfalarına taşıdı.

To Vima gazetesinde ise, Yunanistan'ın ABD'den satın almayı planladığı F-35 savaş uçaklarına ilişkin bir analiz göze çarptı. 'F-35'in zor denklemi' başlığıyla verilen analizde, Atina yönetiminin Fransa'dan satın alacağı savaş gemilerinin yanı sıra F-35'ler için bir fırsat penceresinin açıldığı belirtildi.

Ancak beşinci nesil savaş uçağı F-35'in fiyatının çok yüksek olduğu, son kararın Başbakan Kiryakos Miçotakis tarafından verileceği aktarıldı. To Vima, F-35'lerin daha önce 2001, 2003 ve 2007'de Yunanistan gündemine geldiğini hatırlattı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un hafta içinde Doğu Akdeniz'e asker göndereceğini ilan etmesinin üzerinden 24 saat geçmeden, Yunanistan ve müttefiki Fransa Girit açıklarında ortak tatbikata girişti.

Perşembe günü saatlerinde başlayan tatbikattan ilk fotoğrafları yayınlayan Yunan medyası, gösteriye Spetai, Aegean, Lemnos ve Koundouriotis fırkateynlerinin yanı sıra bir Fransız fırkateyninin katıldığını bildirdi.

Fransız filosunda helikopterlerin havalanabildiği FS tonnerre tipi bir savaş gemisi de bulunuyor.

Kathimerini, tatbikatta Girit'teki Suda'ya inen iki Fransız Rafale jetinin de yer aldığını yazdı. Yunan medyası, ayrıca tatbikatın Türkiye'nin NAVTEX ilan ettiği bölgeyi de kapsadığını da aktarıyor.

Yunanistan'ın yardımına koşarak Türkiye'yi karşısına alan Fransız ordusu, bugün tatbikattan yeni fotoğraflar paylaştı.

Macron'un asker gönderme sözleri beklendiği gibi Yunanistan'da sevinç çığlıklarıyla karşılaştı, tüm medya manşetten verdi. Başbakan Miçotakis ise Fransızca bir Twitter mesajıyla mevkidaşına teşekkür etti. Yunan Başbakan, 'Başkan Macron'a dayanışması için teşekkür ediyorum. Emmanuel Macron Yunanistan'ın gerçek bir dostudur ancak aynı zamanda Avrupa değerleri ve uluslararası hukukun ateşli bir savunucusu' diye yazdı.

Yunan basını, Paris ve Atina arasındaki askeri pazarlıkları Temmuz ayında manşetten duyurmuştu. Haberlere göre, taraflar son model Belh@rra model iki fırkateynin Fransa'dan alınmasını masaya yatırmıştı.

İlk fırkateynin teslimatı için 2024 yılı konuşulurken, Yunan medyası Atina'nın yaklaşık 3 milyar dolarlık proje için ekonomik darboğaz nedeniyle 300 milyon euroluk bir ödeme yapacağını da aktarmıştı.

Türkiye'nin Mayıs ayı sonunda Akdeniz'deki yeni ruhsat başvurularını Resmi Gazete'de yayımlaması ve Dışişleri Bakanlığı'nın Twitter hesabından paylaşılan haritalar, Yunanistan'ı paniğe sürükledi. www.milliyet.com.tr Uluslararası destek arayışına giren Atina yönetimi, Girit ve Rodos açıklarındaki muhtemel faaliyetlerden korkarak Fransa ile askeri tatbikata girişeceği sinyalini vermişti.

Türk Dışişleri, bu hafta başında ise Ankara'nın Birleşmiş Milletlere (BM) bildirdiği Doğu Akdeniz'deki deniz sınırları içinde Oruç Reis sismik araştırma gemisinin faaliyet yürüttüğü bölgeyi gösteren haritayı paylaştı.

Twitter hesabında haritaya yer veren Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes, 'Yunanistan ana karasına 580 kilometre uzaklıktaki Kastellorizo (Meis) adlı 10 kilometrekarelik Yunan adası nedeniyle Yunanistan, 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı talep ederek, Oruç Reis'i durdurmaya ve Doğu Akdeniz'i Türkiye'ye kapatmaya çalışmaktadır' dedi.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın Pazartesi akşam saatlerinde yaptığı resmi açıklamada ise, Yunanistan'ın diyalog şansını kendi elleriyle kenara ittiği belirtilerek 'Bölgedeki askeri varlığımız, herhangi bir tırmanmaya yol açma hedefi taşımamakta olup, tamamen, gerekmesi halinde meşru savunma hakkını kullanmaya yöneliktir. Sivil bir gemimize askeri müdahalede bulunulmasına tabiatıyla izin verilmeyecektir' denildi.

Yunanistan'ın Mısır ile 6 Ağustos Perşembe günü imzaladığı deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşma, Türkiye ile Yunanistan arasındaki müzakerelerin yeniden askıya alınmasına neden oldu. Anlaşma, Girit ve Rodos adalarının kıtasahanlıklarının kısmen kullanılması şartıyla Mısır'ın kıtasahanlığı ile dikey bir koridor oluşturulmasını hedefliyor.

Ankara'nın 'korsan' olarak tanımladığı anlaşmanın resmiyet kazanabilmesi için, iki ülke parlamentolarında onaylanması ve ilgili koordinatların Birleşmiş Milletler'e sunulması gerekiyor. Yunanistan'da, Parlamento'nun bir an önce toplanacağı ve anlaşmayı onaylayacağını açıklandı. Mısır Parlamentosu'nun ise anlaşmayı iki aydan önce onaylaması beklenmiyor.

Türkiye ise, anlaşmanın ardından Oruç Reis araştırma gemisinin sismik çalışmalar için Akdeniz'e açılacağını, Pazartesi günü yayımladığı bir NAVTEX ile duyurdu. 10-23 Ağustos arası geçerli olacak NAVTEX kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait iki savaş gemisi de Oruç Reis'e eşlik ediyor. Yunanistan da aynı gün aynı bölge için NAVTEX ilan etti ve Türkiye'nin duyurusunun yasa dışı olduğunu kaydetti.

Almanya'nın başlatması beklenen arabuluculuk girişimi, Yunanistan'ın Mısır ile anlaşma yapması, Türkiye'nin de gemilerini yeniden ihtilaflı bölgeye göndermesi ile daha başlamadan son bulmuş oldu. Her iki tarafın denizde ve havada askeri varlıklarını artırıyor olmaları bölgedeki gerginliğin sıcak çatışmaya kadar varması riskini de beraberinde getiriyor.

Ege Denizi'nden kaynaklanan kıta sahanlığı, karasuları, adaların statüsü ve hava sahası hattı gibi konularda on yıllardır süren anlaşmazlıkların, özellikle son bir yılda Akdeniz'e de yayılması Ankara-Atina hattında çok daha sert bir sürecin başlamasına neden oldu.

Türkiye, 27 Kasım 2019'da Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması ile Yunanistan'ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı kapsamında gördüğünü ilan etmiş ve bu anlaşmayı BM'ye kaydettirmişti. Anlaşmanın uluslararası hukuka göre bir geçerliliği olmadığını savunan Atina, 1982 tarihli Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre adaların kıta sahanlığı hakları olduğunu, Türkiye'nin ortaya koyduğu haritanın Yunanistan'ın egemenlik haklarını çiğnediğini ilan etmişti.

Avrupa Birliği (AB) de Yunanistan'ın açıklamalarını desteklemiş, Türkiye'nin 'yasa dışı' olarak tanımladığı hidrokarbon çalışmalarını durdurmasını talep etmişti. Siyasi alanda yaşanan bu gerilime rağmen, 2019'un ikinci yarısından itibaren Ankara ile yeni kurulan Atina hükümeti arasında diyalog kanalları açık tutuldu. Ancak Yunanistan'ın Fransa ile Türkiye arasında son dönemde giderek gerilen ilişkileri kendi lehine kullanma çabası ve başta AB olmak üzere uluslararası platformlarda köşeye sıkıştırmaya çalışması Ankara'nın tepkisini çekti.

Türkiye, Yunanistan'ın Kıbrıs Rum tarafı ile Akdeniz'deki diğer kıyıdaş ülkeler Mısır ve İsrail ile hidrokarbon faaliyetlerini devam ettirmesi, bunu yaparken de Türkiye ve Kıbrıs Türkleri'nin çıkarlarını göz ardı etmesine tepki duyarak pozisyonunu sertleştirdi.

21 Temmuz'da Türkiye'den ilk NAVTEX
Türkiye, 13 Temmuz'da Fransa'nın girişimiyle toplanan AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısından bir hafta sonra 21 Temmuz'da 'denizcilere duyuru' anlamına gelen ilk NAVTEX'ini yayınladı ve Oruç Reis araştırma gemisinin Türkiye'nin BM'ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ve 2012 yılında TPAO'ya verilen ruhsat sahaları içinde kalan bölgede sismik araştırmalar yapacağını ilan etti.

Yunanistan ise Türkiye'nin araştırma yapacağı alanların kendi kıta sahanlığı içerisinde olduğunu açıklayarak, sert tepki vermişti. Egemenlik haklarını koruma konusunda geri adım atmayacağını bildiren Yunanistan'ın teyakkuza geçerek bölgeye savaş gemilerini göndermesi, bunun üzerine Türk Deniz Kuvvetleri'nin Oruç Reis'e sağlanan güvenliği artırması bir anda sıcak çatışma tehlikesinin doğmasına yol açmıştı.

Taraflar arasındaki gerginlik, AB Dönem Başkanı sıfatıyla devreye giren Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 22 Temmuz'da Erdoğan ve Miçotakis ile telefonda görüşmesi üzerine yatışmıştı. Ancak Ankara ve Atina arasında yeni bir diyalog sürecinin ilan edilmesinden bir gün sonra Yunanistan ile Mısır arasındaki deniz yetki sınırlandırma anlaşması imzalandı. Anlaşmanın 6 Ağustos'ta ilan edilmesinin hemen ardından Türk Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Yunanistan-Mısır anlaşmasının 'yok hükmünde' olduğu çünkü iki ülkenin deniz sınırı olmadığı kayda geçirildi.

Yunanistan-Mısır anlaşmasına siyasi tepkinin ardından Türkiye'nin ilk somut tepkisi, 10 Ağustos sabah saatlerinde yayınlanan NAVTEX ile verildi. Duyuru, Oruç Reis gemisi ile ona eşlik edecek Ataman ve Cengiz Han gemilerinin 23 Ağustos'a kadar çalışacakları alanların koordinatlarını kayda geçirdi. Türkiye'nin NAVTEX'inden sadece saatler sonra Yunanistan da bir deniz duyurusu yayımladı ve Türkiye'nin ilan ettiği alanların Yunanistan kıta sahanlığı içinde olduğunu, dolayısıyla Türkiye'nin NAVTEX'inin yasa dışı olduğunu savundu.

Peki bundan sonra neler yaşanabilir? Sıcak çatışma ihtimali sürerken, Yunanistan'ın daha önceki gerilimlerde olduğu gibi, Türkiye'yi BM, NATO ve AB'ye şikayet etme yoluyla sorunu uluslararasılaştırma politikasına devam etmesi bekleniyor.

Akdeniz'de formül çağrısı
Türkiye de Yunanistan-Mısır anlaşmasının ardından Atina ile diyalog kanallarını açma konusunda eskisi kadar istekli olmayacağı mesajını veriyor ama diplomasiye de kapıları tam olarak kapatmıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin görüşmelere her zaman açık olduğunu kaydederken, 'Akdeniz'deki tüm ülkeler olarak bir araya gelelim. Herkes için kabul edilebilir, herkesin hakkını koruyan bir formül bulalım' diyerek tüm bölgeye genel bir çağrıda bulundu. Böylece Ankara bir taraftan sahadaki çalışmalarını devam ettireceğini diğer taraftan da diplomasiye ve diyaloğa açık olmayacağı mesajını veriyor.

Ankara'nın bundan sonraki süreçte Oruç Reis, Barbaros Hayreddin Paşa ve Yavuz araştırma gemileriyle Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerini sürdürmesi, bunları yaparken de Deniz Kuvvetleri aracılığıyla koruma sağlamaya devam etmesi bekleniyor. Diplomasi tarafında ise, Ankara Yunanistan'ın başta Meis adası olmak üzere en ufak adalarını dahi maksimalist kıta sahanlığı kazanımı için kullanmasının ve bunu yaparken Türkiye-AB ilişkilerini riske atmasını gündeme getirecek.

Yunanistan, 1974'ten bu yana Türkiye ile arasında tek anlaşmazlığın 'kıtasahanlığının belirlenmesi' olduğunu ve bu anlaşmazlığın Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nda çözülmesi gerektiği görüşünü savunuyor.

Atina yönetimi, 'Yunan adalarının kendi kıtasahanlıklarına ve MEB alanlarına sahip olduğunu' resmen açıklasa da, bugüne dek varsaydığı kıtasahanlıklarının koordinatlarını BM'ye bildirmiyor. Sadece Türkiye'nin BM'ye bildirdiği ve Türkiye'ye ait olduğu varsayılan kıtasahanlıklarının koordinatlarına itiraz etmekle yetiniyor.

Yunanistan'ın adalara ait olduğunu öne sürdüğü kıtasahanlık alanlarını belirlemekten kaçınmasının ardında, 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni imzalamasından kaynaklanan 'Karasularını 12 mile uzatma hakkını saklı tutmak istemesinin' yattığı öne sürülüyor.

Bu anlaşmayı imzalamayan Türkiye ise 1995'te TBMM de alınan kararla Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarmasını 'casus belli' yani savaş nedeni olarak kabul edeceğini açıklamıştı.

Türkiye, Yunanistan'la deniz sınırının dolayısıyla iki ülkeye ait kıta sahanlığının sınırlarının henüz bir anlaşmayla belirlenmediğini vurguluyor. Ankara ayrıca Yunanistan'ın Doğu Ege Adaları'nı, 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması hükümlerine aykırı şekilde silahlandırdığına dikkat çekiyor.

Türkiye, 27 Kasım 2019'da uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası imzaladı. Söz konusu anlaşmayla birlikte, Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki kıta sahanlığı sorunu bir kez daha su yüzüne çıktı.