Akciğer Kanseri Tedavisinde Fitoterapi Uygulaması

Tıbbi farmakoloji ve fitoterapi uzmanı Prof. Dr. Mustafa Iraz, akciğer kanseri tedavisinde uyguladıkları fitoterapi yöntemiyle ilgili bilgi verdi.

Akciğer Kanseri Tedavisinde Fitoterapi Uygulaması
Akciğer kanserinin hala en sık görülen kanser tipi olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Iraz, “Eskiden erkeklerde daha sık görülen akciğer kanserinin bayanlardaki görülme sıklığı da her geçen gün artmaktadır. Hava kirliliği ve sigara akciğer kanserinin en önemli nedeni olarak gösterilmektedir. Sigara içenler içmeyenlere göre 10 kat daha fazla akciğer kanseri riskine sahiptirler. Pasif içiciler ise pasif içici olmayanlara göre 30 kat daha fazla akciğer kanseri riski altındadırlar. "Kansere yakalanma süresi günde kaç sigara içtiğinize bağlıdır." Bununla birlikte, çalışmalar sigarayı bırakmanın riski azalttığını göstermektedir” dedi.

Akciğer kanserlerinin küçük hücreli akciğer kanseri (SCLC) ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri (NSCLC) olarak iki ana gruba ayrıldığını ifade eden Prof. Dr. Mustafa Iraz, “Akciğer kanserinin ilerleme hızı ve tedavi seçenekleri, teşhis edilen kanser tipine bağlıdır. Birçok hastada tanı ileri safhalarda konulur. Erken tanı çoğunlukla başka bir sebeple yapılan tıbbi işlemler veya tetkiklerle konulmaktadır.

Küçük hücreli akciğer kanseri, akciğer kanserlerinin yaklaşık %20-25’lik kısmını oluşturur. Bu tür akciğer kanseri hızlı büyür ve uzak organlara kolaylıkla metastaz yapar. Bu tür akciğer kanserinde hücre sayısının iki katına çıkma süresi yaklaşık 30 gündür.

Küçük hücreli dışı akciğer kanserleri ise akciğer kanserlerinin %75-80’ini oluşturur. Kendi için de alt grupları vardır. Çoğunlukla akciğerin bronş epitelinden köken alırlar. Bu tip akciğer kanserlerinde hücre sayısının ikiye katlanma süresi ortalama 180 gün civarındadır. Bu nedenle küçük hücreli dışı akciğer kanserleri küçük hücreliye kıyasla daha yavaş büyür ve daha geç metastaz yapar” diye konuştu.

Prof. Dr. Mustafa Iraz, Akciğer kanserinin sık görülen bulguları konusunda ise şunları kaydetti; “Akciğer kanserinin erken bir aşamada saptanması çok zordur. Çünkü hastalık ilerleyene kadar semptomlar sıklıkla ortaya çıkmaz. En sık görülen akciğer kanseri bulguları: Nefes almada zorluk, hırıltılı solunum, nefes darlığı; İnatçı öksürük ve sonrasında çizgi şeklinde veya tamamen kanlanmış balgam; Tekrarlayan akciğer iltihabı (pnömoni) veya bronşit; Göğüs, omuz veya kol ağrısı; İştah kaybı; Kilo kaybı; Kemik ağrısı; Ses kısıklığı; Baş ağrısı veya epilepsi nöbetleri (beyin metastazı durumunda); Baş-boyun bölgesinde nodüller şeklinde şişlikler; Yorgunluk...

Akciğer kanserinde tanı: Akciğer kanserinin teşhisi için rutin bir tarama testi yoktur. Önemli olan hastanın şikayetlerine bağlı olarak şüphe duymak ve araştırmaya başlamaktır. İlk yapılacak işlem düz akciğer filminin çekilmesidir. Burada elde edilecek sonuca göre özel analizler kısmına geçilebilir. PET çekimi kanserin yayılma derecesini ve evrelemesini yapmak için kullanılır.

Akciğer kanserinde tedavi: Akciğer kanserinde temel tedavi yöntemleri: cerrahi tedavi, kemoterapi, immunoterapi ve radyoterapidir. Akciğer kanserinde erken tanı konulması durumunda cerrahi tedavi ilk tercihtir. Uygulanacak ameliyat öncesinde veya sonrasında yardımcı kemoterapi veya radyoterapi uygulanabilir. Ancak, cerrahi uygulanmasına rağmen bir çok hastada nüksler olmaktadır. Bu durum çoğunlukla cerrahi uygulanmadan önce oluşan ve klasik tanı yöntemleriyle varlığından haberdar olunamayan mikro metastazlardan kaynaklanmaktadır. Ayrıca, akciğerler hayatın devamı için elzem olduğundan uygulanabilecek cerrahilerin de sınırları vardır. Ek olarak; cerrahi tedavilerin de kendine göre hayatı tehdit edebilen riskleri vardır. Akciğer kanserli hastaların çoğunun ileri yaştaki hastalar oldukları düşünüldüğünde ameliyatlar her hasta için tercih edilebilecek tedaviler değildir.

Kemoterapi medikal onkologlar tarafından uygulanan tedavilerdir. Temel olarak hızlı çoğalan kanser hücrelerinin öldürülmesi amacıyla verilirler. Ancak, kanser hücresi olmadığı halde hızlı çoğalan kemik iliği, karaciğer, böbrek, saç kökü hücreleri, mide-barsak sistemini döşeyen epitel hücreleri gibi önemli hücre gruplarını da öldürebilmektedirler. Bu nedenle ciddi yan etkilere sahiptirler. Kemoterapi vücudun bağışıklık sistemi üzerine ciddi olumsuz etkileri olan bir uygulamadır. Bu nedenle, kemoterapi boyunca hastaların enfeksiyonlara karşı korunması ve kemoterapi yan etkileriyle de mücadele edilmesi gerekmektedir. Kemoterapiden yan etkilere rağmen fayda gören birçok hasta bulunmaktadır. Ve modern tıbbin elinde henüz daha etkin ve güvenli bir yöntem bulunmamaktadır...

İmmünoterapi bağışıklık hücreleri aracılığıyla vücuda giren virüs ve bakteriler gibi yabancılarla mücadele ettiği gibi kanser hücreleriyle de mücadele edilmesini sağlayan sistemdir. Vücutta her an oluşan kanser hücreleri vücudun bağışıklık hücreleri tarafından yok edilmektedir. Bağışıklığın zayıflaması ve/veya kanserleşmenin artması gibi durumlarda denge bozulacak ve kanser kitlesi büyümeye başlayacaktır. Bazı bilim adamları bağışıklık hücrelerinin bir noktadan sonra kanser hücreleriyle mücadeleden vazgeçtiğini veya kanser hücrelerinin kendilerini bağışıklık hücrelerinden koruyabildiklerini düşünmektedirler.

İmmunoterapi 1970’li yıllardan bu yana bilim dünyasının gündemindedir. İmmunoterapide vücudun tekrar kanser hücreleriyle savaşabilmesi ve elbirliğiyle kanser hücrelerinden kurtulma amaçlanmaktadır. İmmunoterapi kanser hücreleriyle savaşmayı iki farklı mekanizma ile yapar: bir yandan bağışıklık sisteminin daha fazla çalışmasına yardımcı olurken diğer yandan kanser hücrelerine bir belirteç yerleştirerek bağışıklık sisteminin onları bulup yok edebilmesini sağlar. Ancak, her şeye rağmen immunoterapide de arzu edilen başarı henüz sağlanamamıştır.

Kanser aşısı: Küçük hücreli dışı akciğer kanseri başta olmak üzere kanserde aşı tedavisi ise henüz klinik araştırma düzeyindedir. Bu konudaki beklentiler çok yüksek olsa da, gelen veriler maalesef beklentileri karşılamamaktadır.

Akciğer kanseri tedavisinde fitoterapi kullanımı: Tamamlayıcı tıp uygulamaları içinde yer alan fitoterapide immunoterapi ile aynı mekanizmaları hedeflemektedir. Farklı olarak fitoterapi doğal ürünler kullanarak yan etkileri sıfırlamaya çalışmaktadır.”

Fitoterapi ile kanser destek tedavisi uygulayan Prof. Dr. Mustafa Iraz, “Sağlıklı bir bağışıklık sisteminin tüm kanserlerde olduğu gibi akciğer kanserinde de vücudunuzun en iyi savunması olduğunu belirmektedir. Zayıf bir bağışıklık sistemi kanserin ortadan kaldırılmasına güç yetiremeyerek kanserin başlama ve büyümesinde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca kanser ilerledikçe bağışıklık sistemini daha da zayıflatarak hastanın gün geçtikçe daha kötü durumlara düşmesine neden olmaktadır.

Beta glukanlar bağışıklık sistemini düzenler ve daha verimli hale getirebilir. Beta glukanlar tümörlere veya virüslere bağlanan ve onu yok etmek için çeşitli kimyasallar salan beyaz kan hücrelerini (lenfositler) uyarabilir. Beta glukanlar mantarlar, arpa, yulaf, ekmek mayası gibi gıdalarda bulunmaktadır. Beta glukanların etkinlikleri kaynağına göre değişmektedir.

Beta glukan Japonya, Avustralya, Güney Kore ve Tayvan gibi ülkelerde kanser tedavisinde bağışıklığı güçlendirici tedavi olarak onaylanmıştır. Aslında, Beta glukan ile kanser hastalarında bağışıklığı uyarmak etkilerinden sadece biridir. Ayrıca, enfeksiyonlara karşı koruyabilme, kolesterolü düşürme, kan şekerini regülasyonuna katkıda bulunma, antikor üretimini artırma, yara iyileşmesini hızlandırma, cıva kaynaklı immünsupresyonu azaltma, ve hatta metastazı önleme gibi birçok konuda önemli etkileri vardır.” diye konuştu.

Prof. Dr. Mustafa Iraz bazı bitkilerin ciddi antikanser etkinliğe sahip olduğunu belirtirken, kendi hastalarında uyguladığı kanser destek tedavilerinde bitkisel ekstraktlardan faydalandığını söyledi.



Kanser tedavisinde kullanılan fitoterapi ajanları bağışıklık sitemini uyarma yanında direkt kanser hücrelerinin içerisine girerek bir anlamda ölümsüzleşen kanser hücrelerine programlı ölüm özelliğini yeniden kazandırabildiğini anlatan Prof. Dr. Mustafa Iraz, “Hücre içine giren bazı bitkisel materyallerin başta demir olmak üzere hücre için kritik öneme sahip elemanlarla birleşerek kanser hücresini ölüme götürebilmektedir” dedi.

Prof. Dr. Mustafa Iraz bazı bitkisel materyallerin kanser hücrelerindeki hızlı bölünmeyi tetikleyen RNA polimerazlar gibi kritik enzimlere bağlanabildiğini vurguladığını anlatarak, “RNA polimerazlar hücrenin genlerinde yer alan bilgilerin yine hücrelerin olgunlaşması için gerekli proteinlerin ribozomlarda sentezlenmesi sürecini sağlarlar. Kanser hücrelerindeki genetik mutasyonlara bağlı olarak bazı genlerin fonksiyonları engellenirken bazı genlerinde aktivitesi artar. Aktivitesi artan genler nedeniyle kanser hücrelerinde sürekli bölünmeyi destekleyen proteinlerin sentezi artar. Kanser hücreleri olgunlaşmamış ve sürekli bölünme eğiliminde

olan hücrelerdir. Bu nedenle bölünmeyi uyaran proteinlerin sentez sürecinde yer alan RNA polimerazların bitkisel ekstraklarla bloke edilmesi kanserin büyümesini ve metastaz yapmasını durdurabilmektedir” dedi.

Prof. Dr. Mustafa Iraz, Kanser hastalarında mineral desteği konusunda ise şunları söyledi; “Bir hücrenin canlılığını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesi için demir, magnezyum, çinko, bakır, iyot, selenyum gibi elementlerin de dengeli olarak alınması gerekmektedir. Bu gibi elementlerin dengeli olarak alınamaması durumu da kanserleşmenin önemli nedenlerinden biridir. Vücuttaki eser element eksiklikleri kanser hücrelerinde genlerin düzenli çalışması ve hücrelerin sentezlediği proteinlerin fonksiyonel olabilmesini engellerler. Dolayısıyla kanser hücresi kendinden bekleneni yapamayan genç ama kontrolsüzce çoğalan hücreler durumuna gelirler. Bu nedenle kanser hastalarındaki eser element eksiklerinin giderilmesi tedavi açışından önemlidir. Tüm kanserlerde olduğu gibi akciğer kanserlerinde de eser element açığının giderilmesi tedaviye katkıda bulunmaktadır.

Fitoterapi başta olmak üzere kanser destek tedavileri hastaya zarar vermeden etkili olabilecek tedavi seçenekleridir. Eğitimli kişiler tarafından uygulanması durumunda cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi gibi klasik kanser tedavileriyle birlikte kullanılabilirler. Ancak uygunsuz kullanım durumunda hastalara zarar verme potansiyelleri de vardır.

Akciğer kanserli hastalar tamamlayıcı tıp uygulamalarına ek olarak: Akciğer kanseri olan hastalar, Sigaranın hem aktif hem de pasif içiciliğinden uzak durmalıdırlar. Meyve sebzelerle beslenmeli, Doymuş yağlardan uzak durmalı, Rafine şerlerden kaçınmalıdır. Düzenli egzersiz yapılmalı veya hareketli olmalıdır. Gece uykusunu düzenli uyumalıdır. Alkolden uzak durmalıdır. Enfeksiyonlara karşı korunmalı, düzenli el yıkama alışkanlığı olmalı, Kırmızı et az tüketilmeli ve iyi pişirilmelidir” dedi.

Prof. Dr. Mustafa Iraz, ayrıca toplumumuzda kanser hastalarına bilimsel temeli olmayan tavsiyelerde bulunulduğunu belirterek; Fitoterapide eğitimli kişilerin tavsiyeleri dışındaki tavsiyelere itibar edilmemesi konusunda uyardı.
Kaynak: İHA