Velilere Çocukların Okula Nasıl Uyum Sağlayabileceği Anlatıldı

Atakum Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) katkılarıyla bu yıl ikincisi düzenlenen ve uzman psikolog ve psikiyatrların konuk olduğu ‘1. Sınıf Okula Uyum Süreci Anne Baba Tutumları’ seminerinde çocukların okula uyum süreci, bu süreçte anne ve babanın ne yapması ve nasıl davranması gerektiğine ilişkin bilgiler verildi.

Velilere Çocukların Okula Nasıl Uyum Sağlayabileceği Anlatıldı
Samsun’un Atakum ilçesinde bulunan Samsun Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi’nde düzenlenen programa Samsun İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Erdal Aksoy, Samsun İl Milli Eğitim Şube Müdürü Fatih Akkuş, Atakum İlçe Milli Eğitim Müdürü M. İrfan Yetik, ve Atakum İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri M. Vahit Arslan ve Kenan Arslan ile okul müdürleri, öğretmenler ve okula yeni başlayan çocukların velileri katıldı.

Atakum İlçe Milli Eğitim Müdürü M. İrfan Yetik, program başında yapmış olduğu konuşmada eğitim sürecinin aile de başladığını ifade etti.

Ailenin çocuğun biyolojik, maddi ve manevi bütün ihtiyaçlarını karşıladığını belirten Yetik, “Okul öncesi veya 1.sınıftan itibaren okula başlayan çocuklar 3.öğretmenleri ile karşılaşırlar. Okul öğretmenlerimiz ise onlara akademik bilgi ve beceri kazandırmaya çalışırken gerektiğinde anne şefkati veya baba merhameti ile onların hayata hazırlıyorlar. Çocuğumuzun eğitimde başarılı olabilmesi için bu üç öğretmenin iş birliğinin artarak devam etmesi gerekiyor. Okul öğretmenimiz okul saatlerinde öğrenci ile ilgili yaptıklarını yaşadıklarını paylaşmalı, ev öğretmenlerimiz yani anne babalar okul saatinin dışındaki zaman diliminde çocuğu ile ilgili olan gelişmeleri okul öğretmeni ile paylaşmalılar” dedi.

İrfan Yetik, günümüzde yaygın olarak görülen helikopter anne-babaların okula uyum sürecinde çok stresli oldukları ve bu stresi çocuklarına da bulaştırdıklarına vurgu yaparak, “Toplum öğrencileri sadece bilgi alan bir makine, sınavlara hazırlanan bir yarış atı olarak görmemelidir. Bizler öğrencilerimizi yani geleceklerimizi bir tarafı akademik bilgi beceri, teknoloji, bilim ile geliştirirken, bir taraflarını da kültürel değerlerimizle, örf ve adetlerimizle, medeniyet değerlerimizle yetiştirmeliyiz. Eğer biz çocuklarımıza düşünce ve davranışlarında yanlışı değil doğruyu, zararlıyı değil faydalıyı, zulmü değil adaleti, çirkini değil güzeli, kötüyü değil iyiyi öğretemezsek yaşanabilir bir dünya hayal olur” açıklamasında bulundu.

Birinci sınıf bir haftalık değil bir yıllık bir süreç

Yetik’in konuşmasının ardından program konuşmacıları Psikolog Erdoğan Buhurci, Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Uzm. Dr. Pelin Çon Bayhan ve Atakum Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) Psikolojik Danışmanı Sibel Aydın sunumlarını gerçekleştirdi. Sunumlar sonrası velilerle soru-cevap da yapıldı. Plaket takdimi sonrası görüşlerini aktaran Atakum Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) Psikolojik Danışmanı Sibel Aydın programla ilgili olarak, “Atakum Rehberlik ve Araştırma Merkezi olarak öncelikle 1. sınıf velilerimize böyle bir organizasyonu ikinci kez düzenledik. Geçen yıl da aynı çalışmayı yapmıştık. Psikolojik danışman olarak ben birkaç şey söyledim, ardından psikoloğumuz, çocuk ve ergen psikiyatrımız vardı. Çünkü bu işlerde bir ekip işi muhakkak olması gerekiyor. Süreç her zaman bir haftalık bir süreç değil, aslında 1. sınıf bir yıllık bir süreç. Ve süreç içinde dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir bunlara değindik aslında genel anlamda. Güzel, verimli, veli katılımının da güzel olduğu bir çalışma oldu. Velilerin de talebi doğrultusunda bu çalışmaları yıl içerisinde tekrarlayacağımızı da söyleyebilirim” diye konuştu.

Program konuşmacılarından Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Uzm. Dr. Pelin Çon Bayhan da, Aydın gibi okula uyumun bir haftalık değil bir yıllık süreç olduğundan bahsetti. İlk bir ayda çocuğun kaygıları olabileceğini çünkü yeni bir ortama girdiğini ifade eden Bayhan, “İlk bir ay bizim için okulla ilgili çocuğun kaygıları olabilir. Okula gitmek istememe, anneye yapışma davranışı… Çünkü çocuk bildiği ortamdan ayrılıp hiç tanımadığı bir ortama giriyor. Hiç daha önceden tanımadığı bir okul, tanımadığı arkadaşlar ve öğretmenlerin olduğu bir yere giriyor. Dolayısıyla bu çocuğun kaygısını bir miktar artırıyor. O nedenle çocuklara mutlaka okul öncesinde okulla ilgili bilgi vermek gerekiyor, doğru bilgi vermek gerekiyor. Okula gitmeden önce çocukla birlikte okulu gezmek, okulun fiziki şartlarını göstermek, hangi sınıflarda okuyacağını, tuvaletin ve lavabonun nerede olduğunu, öğretmenler odasının nerede olduğunu çocuğa göstermek gerekiyor” şeklinde konuştu.

Bayhan, ailelerin kaygılarını çocuklarına yansıtmaması gerektiğinin de altını çizerek, “Çünkü kaygı bulaşıcı bir şey, ebeveynlerinin kaygısını gören çocuk bu kaygıyı daha çok artıracaktır. Mümkünse vedalaşmalar çok hızlı olmalı, çünkü süreç uzadıkça anneye bağımlılığı, aileye bağımlılığı artıyor; ayrılma süreçleri uzayabiliyor. O nedenle vedalaşmalar kısa tutulmalı, ‘seni şu saate alacağım, şu saatte servis gelecek, telefon numaramı öğretmenine vereceğim bir sıkıntı olduğu zaman bana bu numaradan ulaşabilirsin’ şeklinde çocuğa güvence verilmeli. Tabii bu süreç sonrasında, takipler sonrasında bir ayı geçmesine rağmen hala çocuk okula gitmekte çok büyük bir direnç gösteriyorsa, aileye yapışma davranışı gösteriyorsa o zaman okul fobisinden söz etmek gerekir. Bununla ilgili çalışılması ve takiplerinde de en az altı ay süresince çocuğun iyi takip edilmesi, dikkat eksikliği belirtileri, hiperaktivite belirtileri, disleksi belirtileri, davranım bozukluğu belirtileri konusunda ailelerin bilinçli olması gereken durumlarda ve bunlar çocuğun hayat kalitesini etkilediği noktada psikiyatrik destek almak gerekir” ifadelerini kullandı.

Disleksi ile birlikte çocukların motivasyonu düşüyor

Psikolog Erdoğan Buhurci ise okula uyum süreci dendiğinde akla öğrenme süreçlerinin geldiğini de hatırlatarak, çocukların okula uyum süreçleriyle ilgili sorun yaşadığı durumlarda akademik başarılarının olumsuz etkilendiğini, aynı zamanda öğrenme sorunları ve öğrenmelerini etkileyecek faktörler devrede olduğunda uyum problemlerinin ortaya çıktığını söyledi.

Buhurci, “Buradan hareketle aslında okula uyum süreçlerini ilk sadece birkaç haftalık ayrılma anaksiyetesi, okul fobisi, okulun reddi gibi kavramlar dışında farklı bir pencereden yıl içerisindeki farklı sorun ve problemlerin ortaya çıkmasıyla uyum probleminin devamında eşlik etmesini de göz ardı etmemek gerekiyor. Burada karşımıza öğrenme güçlüğü dediğimiz, özel öğrenme güçlüğü, halk arasındaki ifadeyle disleksi dediğimiz okuma, yazma, aritmetik gibi alanlarda zekasının çocukların normal ya da normalin üzerinde olmasına rağmen yaşıtlarının performansını gösteremediği durumlardır. Bu süreç içerisinde çocuklar ilk birkaç aylık süreçte özellikle ilk dönemin bitmesi ortaları ya da sonuna doğru halen gereken yaşıtlarının seviyesinde olması gereken okuma, yazma ve aritmetikle ilgili süreçlerin seviyenin altında olmasıyla birlikte çocuklarda ciddi manada okulun reddi, isteksizlik, grup içi aktivitelere katılmama gibi süreçler çocukların motivasyonunun ciddi manada düşmesi karşımıza çıkan en önemli sorun alanlarından bir tanesi” diyerek Sibel Aydın ve Pelin Çon Bayhan gibi okula uyum süreçlerinin yıl içerisine yayılması gerektiği yönünde görüş beyan etti.
Kaynak: İHA