'15. İlim Yaymalılar Buluşması'

TBMM Başkanı Mustafa Şentop: 'İlim Yayma Cemiyeti, bir maya. Milletin o tarih boyunca oluşan muhassalasından ortaya çıkan bir maya. Bu mayayı biz kamusal hayata, devlet de içinde olmakla beraber çalmışız, 1951'de katmışız. Bu maya tutmuş' 'Türkiye, 1960'ten itibaren 1961 Anayasası ile beraber aslında darbenin anayasal bir düzen haline getirildiği bir ülke olmuş. Bugün Türkiye, fiilen Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürütülen bir siyasi mücadeleyle 2010 2011'de aştı bunu. Ama bu resmen 16 Nisan 2017'de yapılan anayasa değişikliğiyle darbenin anayasal düzen haline getirilen anlayışı değiştirildi'

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı (TBMM) Mustafa Şentop, İlim Yayma Cemiyeti'nin bir maya olduğunu belirterek, "Milletin o tarih boyunca oluşan muhassalasından ortaya çıkan bir maya. Bu mayayı biz kamusal hayata, devlet de içinde olmakla beraber çalmışız, 1951'de katmışız. Bu maya tutmuş." dedi.

Şentop, İlim Yayma Vakfı Vefa Yurdu'nda düzenlenen "15. İlim Yaymalılar Buluşması'na" katıldı.

Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başlayan programda konuşan Şentop, 15'inci buluşmasını gerçekleştiren İlim Yayma Vakfı'nın 68 yaşına köklü bir kurum olduğunu söyledi.

Şentop, Türk milletinin tarihinde çok önemli iki dönüm noktası olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

"Bunlardan birisi 9. yüzyılda İslamiyetin kabulüyle ilgili bir dönem. Tabii o tarihler, İslam medeniyetinin başlangıç dönemidir. Milletimiz, o döneme bir kurucu aktör olarak dahil olmuştur. Coğrafyayı, her türlü adetimizi, örfümüzü, değiştirmişiz. Dünyaya bakış paradigmalarımızı yeniden kurmuşuz. İkinci büyük değişim, dönüşüm dönemimizde 19. yüzyıl. Tanzimat ile beraber, 'batılılaşmayı bir devlet politikası' olarak benimsediğimiz bir dönem. Çeşitli yoğunlukta ve dozajlarda bugünlere kadar devam eden bir süreç. Başlangıçta, devletin temel politikası, aslında bir sosyal tabanı olmayan bir siyasi harekete zaman zaman yavaş, zaman zaman hızlı ama devlet eliyle yürütülmüş. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren daha keskin ve kati bir politika olarak benimsenmiş. Bu süreç içerisinde, devletle yakınlaşmış, bütünleşmiş bir kadro ve sosyal taban oluşmuş. Bu hareket ve politika, milletle, halkla bütünleşmiş, milletin değerleriyle bütünleşmiş bir hareket olmamış."

- "Tam bir fırsatın doğduğu nokta..."

Başlarda ufak ama zaman içerisinde büyüyen bir açıyla devletle millet arasında bir mesafenin oluşmaya başladığını aktaran Şentop, şöyle devam etti:

"Bu durum 1950'lere kadar geldi. Türkiye, çeşitli zaruriyetlerle, dünya konjonktürü ve İkinci Dünya Savaşı'nın ortamında çok partili hayatı benimsemiş. Tabii çok partili hayatı benimsediğinizde, milletin en azından seçimden seçime oy kullanacağı, görüşünü ortaya koyacağı bir tabloyu peşinen kabul etmiş oluyorsunuz. Bu milletle, devletle kamunun oluşumuyla ilgili bir söz sahibi olmaya başladığı ilk dönem. Bundan itibaren, milletin değerlerine, bazen gönüllü, bazen kerhen uymak zorunda hissetmiş kendisini devlet yöneticileri. Tam da o dönemlerde kuruluyor İlim Yayma Cemiyeti, 1951'de. Yani, milletimizin değerlerini, Türkiye'nin temel meselesini aslında Tanzimat'tan beri bu. Milletin değerleriyle devletin değerleri örtüşmesi, bütünleşmesi, hatta daha doğru bir tabirle milletin değerlerini, devletin değerleri haline getirme mücadelesi. Bütün bu geçmiş 200 yıllık mücadelemiz esasen. Tam bir fırsatın doğduğu böyle bir nokta, tabiri caizse iletişimin olduğu bir noktada 1951'de İlim Yayma Cemiyeti kurulmuş."

- "Bu maya tutmuş"

"İlim Yayma Cemiyeti bir maya." diyen Şentop, "Milletin o tarih boyunca oluşan muhassalasından ortaya çıkan bir maya. Bu mayayı biz kamusal hayata, devlet de içinde olmakla beraber çalmışız, 1951'de katmışız. Bu maya tutmuş. Çok çeşitli mücadelelerden sonra, bugünlere kadar geldi. Burası, uzun yıllar İlim Yayma'nın tek yurduydu. Burayı sadece bu bina ve bu çatı altında bulunanlardan saymamak gerekir. Ben bu yurtta kalmadım. Ama 'Vefalıları' sadece bu çatı altında kalanlardan ibaret görmemek lazım, İlim Yayma'nın mensuplarını. Burada sürekli olarak kalanların onun dışında buradaki çeşitli programlarda, sohbetlerde bir araya gelenler vardı. Bunun yaymış olduğu bir enerji, bir anlayış, bir ahlak, bir kültür vardı. Buradan hepimiz nasiplendik." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin geldiği noktaya, darbeler, sıkı yönetimler gibi çok zorlu süreçlerden geçerek geldiğini anlatan Şentop, "Aslında 1960'tan itibaren Türkiye'nin yakın zamanlara kadar, 2010, 2011'e kadar, düşük yoğunluklu bir darbe sürecinde olduğuna inananlardan birisiyim. Zaman zaman belli tarihlerde darbe olmuş ama sonra normalleşmiş sonra darbe olmuş gibi bir siyasi tarih öngörmüyorum. Türkiye'de darbeler, o düşük yoğunluklu darbe dönemlerinde, yoğunluğun arttığı dönemler olmuş. Ama Türkiye,1960'ten itibaren 1961 Anayasası ile beraber aslında darbenin anayasal bir düzen haline getirildiği bir ülke olmuş. Bugün Türkiye, fiilen Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürütülen bir siyasi mücadele ile 2010, 2011'de aştı bunu. Ama bu resmen 16 Nisan 2017'de yapılan anayasa değişikliğiyle, darbenin anayasal düzen haline getirilen anlayışı değiştirildi." değerlendirmesinde bulundu.

- "Sayımız ve vasıflarımız arttı"

Zaman içinde yetişen kaliteli ve vasıflı insan sayısının arttığına dikkati çeten Şentop, "Eskiden çeşitli yerlerden münhal kadrolara bulmak için arkadaş arardık. Şimdi, münhal kadrolara bazen, bazen onlarca, bazen yüzlerce, bazen binlerce, hepsi de aynı çatı altında yetişmiş arkadaşlardan oluşan başvurular var. Hepsi de liyakat kesbetmiş arkadaşlarımız. Aslında bu anlamda bizim paradigmamızda bir değişim oldu. Bu mücadeleleri yüksek bir yere tırmanış olarak düşünürsek, her zaman merdiven çıkmıyoruz. Belli dönemlerde de düzlükler oluyor. Oralarda yeniden nefeslenmek, çıkacağımız yeni yüksekliklerin hesabını yapmak, çıktığımız yerinde muhasebesini yapmakla karşı karşıyayız. Belki, böyle dönemlerin birindeyiz. Sayımız ve vasıflarımız çok arttı. Ama Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, dünyanın yeniden kurulacağı, eski paradigmaların terk edildiği, çöktüğü, bir noktadayız." diye konuştu.

Dünyada ve Türkiye'nin içinde, dışında yaşanan sıkıntıların işte bu yeni kurulacak dünya ile pozisyon alışlar bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatan Şentop, "21. yüzyılın bütün paradigmaları, uluslararası hukukta, siyasette, kültürde, ekonomide çökmüş durumda. Bugünkü çatışmalar, 21. yüzyılın çatışmaları gibi pozisyonları koruma çatışmaları değil. Yeni kurulacak dünya düzeninde pozisyon alma çatışmalarına dönüştü. İşte böyle bir noktada yeni kurulacak dünyanın kuruluşunda rol almak, yeni bir dünyayı kurabilmek için önce kendimizi kurmak mecburiyetindeyiz Türkiye olarak. Ama Türkiye'yi kurabilmek içinde önce kendi nefislerimizi yeniden kurmak mecburiyetindeyiz. Bütün bu yaşanmışlıklarımız, bu mayanın yeniden çalınması, yeniden katılması gerekiyor toplum hayatımıza." dedi.

- "İslam dünyasının kaderi Türkiye'nin kaderine bağlı"

Irak ve Katar'a yaptığı ziyaretler ve gerçekleştirdiği temaslara ilişkin bilgi veren Şentop, sözlerini şöyle tamamladı:

"Doha'da görüştüğüm Yusuf el-Karadavi ile sohbetimizde arkadaşlardan biri kendisine 'İslam dünyasının geleceğini nasıl görüyorsunuz?' diye bir soru yöneltti. O da bu soruya 'İslam dünyasının geleceği Türkiye'nin geleceğine bağlıdır. Eğer, Türkiye ayakta olursa, İslam dünyası ayakta olacaktır. Türkiye giderse, İslam dünyası kalmaz' diye cevap verdi. Bu sadece onun görüşü değil. O temsilen bu görüşü söylüyor. Gerçekten sadece İslam dünyası değil, dünyanın kaderi, İslam dünyasının kaderine, İslam dünyasının kaderi de Türkiye'nin kaderine, Türkiye'nin kaderi de işte bu çatı altında, bu çatının manevi ikliminde yetişmiş insanların kaderine bağlı hale geldi. Bunun şuurunda, farkında olmak mecburiyetindeyiz. 'Türkiye'nin muhtelif noktalarından gelmiş temiz çocukları muhafaza edelim. Bunları yetiştirelim, temiz ahlaklı, vatanını, milletini seven insanlar olarak yetiştirelim' anlayışı bir başlangıç noktasıydı. Artık, orada değiliz. Önce hepimiz dünyanın geleceğine, milletimizin geleceğine yoğunlaşmak ve kendimizi ona göre kurgulamak mecburiyetindeyiz."

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya da 30 yıl önce 3 yıl boyunca İlim Yayma Vakfı'nın Vefa Yurdu'nda kaldığını ifade etti.

Son senesinde kardeşini de aynı yurda kaydettirdiğini anlatan Yerlikaya, 1989'da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde mezun olduğunda kaldığı Vefa Yurdu'ndan da mezun olup İstanbul'dan ayrıldığını belirtti.

Yerlikaya, şunları söyledi:

"22 yaşında mülki idare amirliğine kaymakam adaylığına girdiğim ve çok farklı yerlerde gezdiğim için İstanbul'a çok seyrek geldim. Burası bir bereket hazinesi. Gün geldi, devran döndü, Cenab-ı Allah, bu şehre hanim olmayı ve hizmet etmeyi lütfetti, Buraya gelişimin daha 5'inci gününde yanıma sadece bir kardeşimi alarak Fatih'te, Vefa'da öğrenciyken gezdiğim yerleri tebdili kıyafetle gezdikten sonra, dayanamadım ve gece 00.00'dan sonra buraya da geldim. Güvenlik görevlisi tanıdı. Ertesi gün, buraya geldiğimi herkes duymuş. Yüzlerinizden tebessüm hiç eksik olmasın."

AK Parti Kütahya Milletvekili İshak Gazel, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Yücel Çelikbilek, İlim Yayma Cemiyeti Başkanı Yusuf Tülün, İlim Yayma Mezunlar Derneği Başkanı Murat Mücahit Yentür ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Murat da etkinlikte birer konuşma yaptı.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş ve İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Bilal Erdoğan'ın da daha sonra katıldığı programda, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'a, "40. Yıl Plaketi" takdim edildi.

Mezunların buluşturan program, pilav ikramıyla sona erdi.

Kaynak: AA