Rahim Ağzı Kanserinden Korunma Yolları

Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cazip Üstün, rahim ağzı kanserinden korunmak için sigarayı bırakmak, cinsel ilişkide bariyer yöntemler kullanmak, beslenme tarzını değiştirmek, Akdeniz tipi beslenme alışkanlıkları kazanmak ile özellikle folik asit, B vitamini ve karoten gibi vitaminleri içeren sebze-meyve ağırlıklı besinler tüketmek gerektiğini söyledi.

Rahim Ağzı Kanserinden Korunma Yolları
Medicana Samsun Hastanesi Kadın Hastalıkları Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cazip Üstün; rahim ağzı kanseri, tedavisi ve korunma yolları konusunda bilgi verdi. Sıklıkla doğurganlığını tamamlamış yaş gruplarında görülen rahim ağzı kanserine, günümüzde yüzde 20-25 oranında 40 yaş altında da rastlandığını ifade eden Üstün, “Erken yaşta cinsel ilişki, sigara kullanımı, çok eşlilik, beslenme problemleri gibi faktörler nedeniyle rahim ağzı kanserine yakalanma yaşı gittikçe düşüyor. Bir kadının ömrü boyunca rahim ağzı kanserine yakalanma oranının yüzde 1 civarında olduğuna ve ülkemizde yılda yaklaşık bin 600 yeni vaka saptandığına dikkat çekiliyor. Bu vakaların 600-700 civarı yaşamını kaybediyor” dedi.



“Bu belirtiler hastalığın ilerlediğini gösteriyor”

Düzenli jinekolojik muayene ve smear testi sayesinde hastalığın rahim ağzında kanserli hücre oluşmadan kontrol altına alınabildiğini aktaran Üstün, “Ancak bazı belirtiler ortaya çıktığında hasta için süreç ilerlemiş olabiliyor. Rahim ağzı kanserinin erken döneminde cinsel ilişki sonrası kanamalar ve ağrılar ile adet döneminde düzensizlikler, ara kanamalar yani adet dışı kanama durumu oluşuyor. Hastalığın ilerlemiş evresinde ise kasık bölgesinde şiddetli ağrılar görülebiliyor” diye konuştu.



“Standart tedavi yerine kişiye özel yaklaşım”

Rahim ağzı kanserinde tedavinin standardize edilemediğini kaydeden Üstün, “Yani her rahim ağzı kanseri hastasına aynı tedavi uygulanmıyor. Tedavi planlaması hasta için önemli ve öncelikli olan kriterler hedef alınarak kişiye özel bir yaklaşımla yapılıyor. Kadının yaşı, çocuk sahibi olma isteği, hastalığın klinik evresi, ameliyata engel oluşturabilecek herhangi bir sağlık sorununun olup olmadığı ve patoloji bulguları karar aşamasında çok önemli görülüyor. Tüm seçenekler değerlendirildikten sonra tedavi bireyselleştiriliyor. Tedavi kapsamında; cerrahi yapılamıyorsa; radyoterapi ve destekleyici kemoterapi, ileri evre söz konusu olduğunda ise palyatif bakım gündeme geliyor” şeklinde konuştu.



“Pek çok cerrahi seçeneği değerlendiriliyor ve hastaya uygun olan tercih ediliyor”

Cerrahinin, rahim ağzı kanserinde özellikle de çok erken evrede birinci adım tedavi planının en önemli parçasını oluşturduğuna dikkat çeken Üstün, “Bu noktada pek çok cerrahi seçeneği değerlendiriliyor ve hastaya uygun olan tercih ediliyor. Standart cerrahinin yanı sıra farklı cerrahi uygulamalardan da yararlanıyoruz. Laparoskopik olarak adlandırdığımız kapalı ameliyatlar hastaya konfor sağlıyor. Günümüzde artık sinir koruyucu özellikli cerrahiler sayesinde tümör bölgesini hedefleyerek, sağlıklı dokular zarar görmeden başarılı sonuçlara ulaşabiliyoruz. Bunun yanında küçük boyutlu tümörlerde de rahim çevresindeki dokuyu çıkarmadan basit bir rahim ameliyatıyla lenf bezlerini çıkartabiliyoruz” ifadelerini kullandı.

“Aşı ile birlikte düzenli tarama testlerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor”

Rahim ağzı kanserine yol açan HPV virüsü için neredeyse 10 yıllık bir geçmişi olan HPV aşısının kullanıldığını belirten Üstün, “HPV aşısı ‘profilaktik’ yani koruyucu olarak kullanıldığında HPV enfeksiyonuna karşı bir direnç oluşturuyor ve virüs bulaştığında vücudun bunu dışarı atması sağlanıyor. 2016 verilerine göre yaklaşık 65 ülkenin ulusal aşı programına giren aşı, ülkemizde halen ulusal aşı programında değilse de toplumda, bu alandaki farkındalıkla birlikte kullanımı giderek artıyor. Aşı ile birlikte düzenli tarama testlerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor” açıklamasında bulundu.

“Beslenme tarzını değiştirmek gerekiyor”

Üstün, rahim ağzı kanserinden korunmak için sigarayı bırakmak, cinsel ilişkide bariyer yöntemler kullanmak, beslenme tarzını değiştirmek ve Akdeniz tipi beslenme alışkanlıkları kazanmak ile özellikle folik asit, B vitamini ve karoten gibi vitaminleri içeren sebze-meyve ağırlıklı besinler tüketmenin önemli faktörler arasında yer aldığını da sözlerine ekledi.
Kaynak: İHA