'Suriye'deki Siyasi Tutsakların Özgürlüğüne Kavuşmasını İstiyoruz'

Nelson Mandela'nın torunu Nkosi Mandela: 'Uluslararası camiaya sesleniyoruz, şartsız bir şekilde Suriye'deki siyasi tutsakların, özellikle kadın ve çocukların özgürlüğüne kavuşmasını istiyoruz' İngiltere Parlamentosunun ilk Müslüman Milletvekili Baroness Uddin: 'Bütün kadınların özgürlüğü için buradayız. Bizim sözümüz bu. Hepimizin görevi budur. Biz güvenlik ortamı yaratma mesuliyetindeyiz. Özgür bir vicdan ve hür bir düşünce ile Suriyeli tutsak kadınlar adına konuşuyorum' Esed rejimi tarafından tutuklanarak işkenceye maruz kalan Mecid Çorbacı: '20 kadın tek bir küçük hücrede kalıyorduk. O kadar küçüktü ki gece ve gündüz nöbetleşerek ancak uyuyabiliyorduk. Çok büyük işkencelere maruz kaldım. Gözümün önünde eşime de işkence yaptılar. Beni tecavüzle tehdit ettiler'

Nelson Mandela'nın torunu Nkosi Mandela, "Uluslararası camiaya sesleniyoruz, şartsız bir şekilde Suriye'deki siyasi tutsakların, özellikle kadın ve çocukların özgürlüğüne kavuşmasını istiyoruz." dedi.

Mandela, Vicdan Hareketi'nin, Suriye hapishanelerindeki kadın ve çocukların özgürlüklerine kavuşmaları için 105 ülkeden aktivist ve aydının desteği, Türkiye ve dünyadan yaklaşık 2 bin STK'nın katkısıyla Haliç Kongre Merkezi'nde, düzenlediği "Suriye’deki Kadın ve Çocuk Mahpuslar Pazarlıksız, Koşulsuz Derhal Serbest Bırakılsın" başlıklı basın açıklamasının ardından yaptığı konuşmada, halihazırda milletvekili olduğunu ve geçen yıl Vicdan Konvoyu'na destek verdiğini söyledi.

Geçen yıl eşi ve annesini Vicdan Konvoyu'na gönderdiğini hatırlatan Mandela, şöyle konuştu:

"Suriye'de kadın ve çocuklara yapılan işkenceye tepki gösterdiler. Dünyada kimse zulüm görmeyene dek mücadelemiz devam edecek. Bütün çatışmaların sona ermesine yönelik çağrıda bulunuruz. Suriye'de çatışmaların son bulmasının çağrısını yineliyoruz ve kadın ile çocukların serbest bırakılması çağrısını yapıyoruz. Zulmün son bulmasını istiyoruz. Burada, masum kadın ve çocukların istismarının sona ermesini istiyoruz. Filistinlilerin yaşadığı zulmün de son bulması çağrısını yineliyoruz. Sahra halkının haklı mücadelesini de destekliyoruz. Kaşmir'in işgalinin bitmesini ve özerklik haklarının tanınmasını istiyoruz.

Güney Afrika'da Apartheid rejiminin uygulandığı en karanlık dönemde küresel camiada dayanışma gösterildi ve biz bu şekilde gün yüzüne çıktık. Bu yüksek ses sayesinde özgür olduk. Uluslararası camiaya sesleniyoruz, şartsız bir şekilde Suriye'deki siyasi tutsakların, özellikle kadın ve çocukların özgürlüğüne kavuşmasını istiyoruz."

- "Bütün kadınların özgürlüğü için buradayız"

İngiltere Parlamentosunun ilk Müslüman Milletvekili Baroness Uddin ise tarih boyunca savaşlarda hep kadınların acı çektiğini belirterek, "En son ise Suriye'de yaşanan utanç verici savaşta da en çok kadınlar etkilendi. Binlercesi tutsak ve insanlık dışı muamelelere maruz kalıyorlar. Dünya liderlerinden bizim yanımızda durmasını istiyoruz. Kadınları savaşta kullanmasınlar. Biz burada işkenceyi kınıyoruz. Suriye'de insaniyete yakışmayan, binlerce kadının özgürlüğünü savunmak için buradayız. İyi erkek ve kadınlar olarak bizler küresel bir adım atmış olacağız. Bütün kadınların özgürlüğü için buradayız. Bizim sözümüz bu. Hepimizin görevi budur. Biz güvenlik ortamı yaratma mesuliyetindeyiz. Özgür bir vicdan ve hür bir düşünce ile Suriyeli tutsak kadınlar adına konuşuyorum." diye konuştu.

- "20 kadın tek bir küçük hücrede kalıyorduk"

Esed rejimi tarafından tutuklanarak işkenceye maruz kalan ve özgürlüğüne kavuştuktan sonra Suriye'de yaşanan zulmü duyurmak için aktivist olan Mecid Çorbacı ise 7 ay boyunca Suriye rejiminin elinde kaldığını belirterek, tutsaklık ve gözaltı durumunun Suriye'de yok edilmek anlamına geldiğini ifade etti.

Gözaltına alındığında hiç kimsenin kendisinden haber alamadığını ve nerede olduğunu bilmediğini kaydeden Çorbacı, "Bizler rakam olarak gözaltına alındık, isimlerimiz kullanılmıyordu. Bizlerin rakam olarak isimlendirilmesi aslında yok edilmemizdi. Ben 291 numaraydım." dedi.

Çorbacı, eşiyle barışçı hareketlere destek verdiği öne sürülerek gözaltına alındıklarını aktararak, şöyle konuştu:

"Yaklaşık 20 kadın tek bir küçük hücrede kalıyorduk. O kadar küçüktü ki gece ve gündüz nöbetleşerek ancak uyuyabiliyorduk. Çok büyük işkencelere maruz kaldım. Gözümün önünde eşime de işkence yaptılar. Beni tecavüzle tehdit ettiler. Çok kez başörtümü eşimin önüne çıkardılar. 3 aydan fazla hapishanede kalırken banyo yapamadım, çünkü yasaktı. Bazıları kolera, türü hastalıklar sebebiyle hayatını kaybetti. Hapishanedeyken birçok hamile kadın vardı. Yaşları büyük ve hasta, kanser olan kadınlar vardı. Acılarından, elemlerinden hiçbir ilaç alamadıkları için çığlık atıyorlardı."

Rejimin kendilerine hiçbir suçlamada bulunmadığını ve intikam almak istediğini ifade eden Çorbacı, kadınların gözaltına alınmasının ise ailelerine yönelik bir baskı mekanizması olduğunu söyledi.

Bu çabaların Suriyeli mahpusların özgürlüğüne yol açmasına vesile olmasını umduğunun altını çizen Çorbacı, "Adaletin barış olmaksızın gerçekleşmesi mümkün değil. Ben, esir değiş tokuşu çerçevesinde özgürlüğüme kavuştuğumu söylemeliyim ki bu yine Türkiye'nin çabalarıyla gerçekleşmişti." şeklinde konuştu.

- "Bütün devletleri Türkiye'nin yanında saf tutmaya çağırıyorum"

Azeri sanatçı Azerin de dünyayı 21. yüzyılda ihtiyaç duyulan vicdan, adalet ve merhamet hissiyatına davet ettiğini söyledi.

Türkiye'nin dünyayı bir kez daha kendi topraklarında, adalete, hakkın yanında olmaya, kadınların ve çocukların öldürülmemesine, azad ve hür yaşamasına çağırdığını ifade eden Azerin, sözlerini "Ben bugün dünya insanlarını, bütün devletleri hak ve adaletin çağırıcısı olan Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında saf tutmaya çağırıyorum. Bugün dünyanın savaşa değil barışa, vicdana, adalete ve en önemlisi de merhamete ihtiyacı var. Artık, kadınlar, çocuklar ve insanlık ölmesin." şeklinde tamamladı.

Açıklamaların ardından Suriyeli kadın ve çocukların durumunun ele alındığı çalıştay düzenlendi.
Kaynak: AA