Tarım Ve Orman Bakanlığı'ndan, 'Kamuoyunda Gündeme Gelen Asılsız İddialar Ve Gerçekler' Kitapçığı

Tarım ve Orman Bakanlığı, kamuoyunda, bazı basın organlarında ve sosyal medya platformlarında, Bakanlığın politikalarıyla ilgili gerçek dışı iddiaların yer alması üzerine vatandaşların doğru ve güvenilir bilgiye ulaşması amacıyla 40 sayfalık ’Kamuoyunda Gündeme Gelen Asılsız İddialar ve Gerçekler’ isimli bir kitapçık yayımladı.

Kitapçıkta; ‘Tarımsal GSYH’da Sürekli Düşüş Yaşanıyor’, ‘Üreticiye Yeterli Destek Verilmiyor’ , ‘Tarımsal Destekler Kırsala Ulaşmıyor’ , ‘Gıda Denetimi Önemsenmiyor’ , ‘ Bitkisel Üretimimiz Azalıyor’ , ‘Ülkemiz Saman İthalatına Muhtaç Hale Gelmiştir’ , ‘Üreticiyi Korumaya Yönelik Müdahale Araçları Kullanılmıyor’ , ‘Ülkemiz Tohumculukta Dışa Bağımlı Hale Geldi’ , ‘Orman Yangınlarına Müdahale Edilemiyor’ , ‘Ülkemizde Yeşil Alanlar ve Toprak Varlığımız Hızla Azalıyor’ , ‘Türkiye Un İthal Eder Duruma Geldi’ , ‘Hayvan Varlığımız Sürekli Azalıyor’ gibi kamuoyunda, bazı basın organlarında ve sosyal medya platformlarında yer alan iddialara cevap verildi.

Tarımsal GSYH ‘da önemli artışlar sağlandı

Bakanlık, kamuoyunda yer alan “Tarımsal Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla’da sürekli düşüş yaşanıyor” iddialarına karşılık, “2002-2018 döneminde Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasılada önemli artışlar yaşandı. Cari fiyatlarla; 2002 yılında 24 milyar dolar olan Tarımsal GSYH, 2018 yılında yüzde 83 artışla 44 milyar dolara yükseldi. Türkiye, gıda ve tarım ürünleri dış ticaretinde net ihracatçı bir ülkedir. İktidarlarımız döneminde ülkemizin bu durumunu daha da çok güçlendirdik. 2002 yılında 3,8 milyar dolar olan tarımsal ihracatımızı 4,7 kat artırarak 17,7 milyar dolara yükselttik. Böylelikle tarımsal ithalatçı değil net ihracatçı bir ülke olduğumuzu ortaya koymuş olduk” açıklamasında bulunurken, üreticiye yeterli destek verilmediği iddialarına karşılık ise şu açıklamayı yaptı:

“2002’de neredeyse tek bir kaleme indirgenmiş tarımsal destekleri, verimlilik, kalite, gıda güvenilirliği ve kırsal kalkınmayı esas alacak şekilde yeniden düzenledik. Tarım sektörüne 2002 yılında toplam 1,8 milyar TL destek verilmiş iken, 2019 yılında ise toplam 17 milyar TL nakit destek ödemesi yapılacaktır. 2017 yılında uygulamaya giren ‘Havza Bazlı Destekleme Modeli’ kapsamında; ülkemiz için stratejik öneme sahip, insan sağlığı-beslenmesi, hayvan beslenmesi ve bölgesel önemi olan 21 ürün en uygun yetiştirildiği havzalarda destekleme kapsamına alınmıştır. 2002 yılında bitkisel üretimde 5 ürüne prim desteği veriliyorken 2010 yılında bu sayıyı 17 ürüne çıkardık. İlk defa 2019 üretim sezonunda ‘Dane Zeytin Üretim Desteği’ verilmesi planlanmıştır. 2002 yılından günümüze kadar hayvancılık destekleme ödemelerinde 45 kat artış sağlanmıştır. Bitkisel üretimde zararlı organizmalar ile mücadelede, zirai ilaç kullanımının azaltılması, kalıntının önlenmesi ve sürdürülebilir üretimin sağlanması amacıyla kimyasal mücadeleye alternatif yöntemlerden biyolojik ve biyoteknik mücadele uygulayan üreticilere destekleme ödemesi verilmektedir. Son 8 yılda desteklenen uygulama alanı 19 kat artmıştır.”

Kırsalda, 25 bin proje ile 200 bin istihdam sağladık

“Tarımsal destekler kırsala ulaşmıyor” iddiasının asılsız olduğu belirtilerek, hibe programları sayesinde kırsal kalkınma alanında gerçekleştirilen 25 bin proje ve toplam 10 milyar TL’lik hibe ödemesi ile 200 bin yurttaşa İstihdam sağlandığı bilgilerine yer verildi.

Gıda denetimlerini yılda 1 milyonun üzerine çıkardık

Gıda güvenilirliği konusunun da, gıda arz güvenliği gibi son derece önemsendiği kaydedilerek, “Bakanlığımız tarafından gıda üretim ve satış ve toplu tüketim yerlerine yönelik denetim ve kontroller her geçen yıl arttırılarak sürdürülmektedir. Denetçi sayısını 6 bin 825’e çıkararak yıllık 1 milyon 124 bin 918 denetim gerçekleştirdik. Ayrıca 2009 yılında başlatılan 174 ALO GIDA hattına bugüne kadar toplamda 2 milyondan fazla arama yapılmıştır” denildi.

Bitkisel Üretimimiz yüzde 20 arttı

Bitkisel üretimin azaldığı yönündeki iddialara yönelik kitapçıkta şu ifadeler yer aldı:

“Başta buğday, mısır, çeltik ve ayçiçeği olmak üzere birçok üründe cumhuriyet tarihimizin üretim rekorlarını kırdık.”

Saman üretiminde kendimize yeter durumdayız

Kitapçıkta, 2019 yılı itibariyle ithal edilen samanın sadece 0,15 ton olduğu belirtilerek, “Ülkemiz saman üretimi yıllık 25 milyon ton olup, hayvancılıkta 15 milyon ton saman tüketilmektedir. Geri kalan miktar kağıt endüstrisi, mantar yetiştiriciliği ve hayvan altlığı olarak kullanılmaktadır. 2019 yılı itibari ile ithal ettiğimiz saman sadece 0,15 ton olup toplam üretimimiz yanında kıyaslanamayacak kadar küçük bir miktardır. Ülkemiz bu yıl itibariyle saman ihracatçısı konumunda olup yıl içinde bu zamana kadar 7 bin 370 ton saman ihraç edilmiştir” denildi.

Ürün alım fiyatı açıklamaları hasat öncesinde yapılmıştır

“Üreticiyi Korumaya Yönelik Müdahale Araçları Kullanılmıyor” iddialarına karşılık ise kitapçıkta şu bilgilere yer verildi:

“2019 yılı hububat, bakliyat, üzüm, çay ve fındık alım fiyatları enflasyon oranı üzerinde hasat öncesinde açıklanmıştır. Sert ekmeklik buğday fiyatı yüzde 29 artırılarak 1.350 TL, makarnalık buğday fiyatı yüzde 32 artırılarak 1.450 TL, arpa fiyatı yüzde 33 artırılarak 1.100 TL, çavdar, yulaf ve tritikale fiyatı yüzde 28 artırılarak 1.025 TL, Giresun kalite kabuklu fındık alım fiyatı 2017 yılında 10,5 TL/Kg iken yüzde 62 artış ile 2019 yılında 17,00 TL/Kg olarak hasat öncesinde açıklanmıştır. 2018 yılında 2,232 TL/Kg olan yaş çay fiyatı yüzde 25 artışla 2019 yılında 2,90 TL/Kg olarak açıklanmıştır. Bakliyat alım fiyatları da hasat öncesinde açıklanmıştır. Çekirdeksiz kuru üzüm alım fiyatı 10 TL/Kg, 2018 yılında 2,232 TL/Kg olan yaş çay fiyatı yüzde 25 artışla 2019 yılında 2,90 TL/Kg olarak açıklanmıştır. Bakliyat alım fiyatları da hasat öncesinde açıklanmıştır.”

Türkiye tohum üreten ve tohum ihraç eden bir ülkedir

Türkiye’nin, kendi tohumluğunu üreten ve ihraç eden bir ülke konumuna geldiğine dikkat çekilerek, “Biyolojik çeşitliğimizi koruyan büyük projeler yaptık. Türkiye tohum üreten ve ihraç eden bir ülkedir. Hâlihazırda 85 ülkeye tohum ihracatı yapmaktayız. Tohumluk üretimimiz son 16 yılda 7 kat artmıştır. Tohum İhracatımız son 16 yılda 9 kat artmıştır. Tohum ve fidan ilk kez hükümetimiz döneminde destekleme kapsamına alındı. Tohum dış ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı; 2002’de yüzde 31 iken, 2018’de yüzde 85’e yükselttik. Bugün meyvecilikte kullanılan fidan ve fidelerin yüzde 96’sı yurtiçinde üretilip sertifikalandırılmaktadır. Sertifikalı fidan üretimi ilk defa 2016 yılında destekleme kapsamına alınmıştır. 2002 yılında 4 milyon adet olan sertifikalı fide/fidan üretimi 2018 yılında yaklaşık 47 kat artışla 189 milyon adede yükselmiştir. Son 16 yılda fide/fidan üretiminde 47 kat artış sağlanmıştır. Bugün meyvecilikte kullanılan fidan ve fidelerin yüzde 96’sı yurt içinde üretilip sertifikalandırılmaktadır. Tohum dış ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı; 2002’de yüzde 31 iken, 2018’de yüzde 85’e yükselttik. Ülkemizin patates tohumluk ihtiyacı artık yerli ve milli imkanlarla karşılanmaktadır. Bu sayede üreticilerimizin maliyetleri büyük oranda düşecektir. 10 adet yerli ve milli patates çeşidi tescil edilerek ülke tarımına kazandırılmıştır. Türkiye’de bir ilke imza atılarak Mart 2018’de 4 adet yerli ve milli patates çeşidinin özel sektöre devri gerçekleştirilmiştir. İlk etapta Nahita adlı yerli çeşidin satış hakkının özel sektöre devri gerçekleşmiştir. Ayrıca bu vesileyle Nahita yabancı ülkelerde dikimi gerçekleştirilen ilk yerli ve milli çeşit olma unvanını kazanacaktır” bilgilerine yer verildi.

“Orman yangınlarına müdahale edilemiyor” iddiası

Orman yangınlarıyla mücadele kapsamında Türkiye’nin güçlü bir yapıya kavuştuğu belirtilerek, “Orman yangınlarıyla mücadele çalışmaları kapsamında, ‘Orman Yangın Yönetim Sistemi’ ile insan gücü, kara ve hava araçlarını tek merkezden yöneterek Türkiye’yi, orman yangınlarıyla mücadelede çevre ülkelere de her an yardım edebilecek güçlü bir yapıya kavuşturduk. Ülkemiz, orman yangınları ile mücadelede, Akdeniz ülkeleri arasında lider konumdadır. En az yanan alanla Akdeniz ülkeleri arasında lider konumdayız. Kurmuş olduğumuz Erken Uyarı Sistemi ile orman yangınlarına müdahale süresini 40 dakikadan ortalama 15 dakikanın da altına düşürdük. Yangına birinci derece hassas bölgelerde ortalama ilk müdahale süresini 2018 yılında 12 dakika olarak gerçekleştirdik. Bunun için Ormanlarımızı 776 adet kuleden 24 saat gözetliyoruz. Son 10 yıllık verilere göre 2018 yılında yanan alanda yüzde 63 azalma sağlanmıştır. Son 10 yıl dikkate alındığında yıllık ortalama yangın başına 3,74 hektar orman alanı zarar görmüşken, 2018 yılında bu alan 2,60 hektara gerilemiştir. Anayasa ve Orman Kanunu ile yanan alanların yeniden ağaçlandırılması ve başka amaçla kullanılmaması güvenceye alınmıştır” denildi.

“Ülkemizde yeşil alanlar ve toprak varlığımız hızla azalıyor” iddiası

Son 16 yılda dünyadaki orman varlığı azalmasına karşın Türkiye’nin orman varlığının arttığına dikkat çekilerek, konuya ilişkin yapılan çalışmalar hakkında şu bilgilere yer verildi:

“2002 yılında orman alanlarımızdaki ağaç sayısı yaklaşık 16.1 milyar iken 2018 yılında bu sayı 21.8 milyar adete ulaşmıştır. Son 16 yılda yaptığımız ağaçlandırma çalışmaları ile orman varlığımızı yüzde 8,6 artırdık. Bugün itibariyle orman alanımız ülke alanımızın yüzde 29’unu kaplamaktadır. 2023 yılı orman varlığı hedefimiz 23.4 milyon hektar olup ülke yüzölçümünün yüzde 30’unu kapsaması hedeflenmektedir. ‘5000 Köye 5000 Gelir Getirici Orman Projesi’ kapsamında bugüne kadar 4 bin 555 köyde 14 milyon adet gelir getirici tür fidanı toprakla buluşturulmuştur.”

Gübre ve yemde KDV’ yi kaldırdık

Gübre ve yemde KDV’ nin kaldırıldığı, mazot desteğinin ise ilk kez 2003 yılında başlatıldığı belirtilerek, “Mazot ve gübreye bugüne kadar, toplam 20,1 milyar TL destek verdik. 2019 yılında 2,3 milyar TL mazot destekleme ödemesi yaptık. Nadas alanlarında ise dekara 6,81 TL destek sağlıyoruz. Mazot maliyetinin yüzde 50’sini karşılıyoruz. Gübrede yüzde 18, karma yemde yüzde 8 olan KDV’yi 2016 yılında kaldırdık. Ürüne göre dekara 11,35 TL ile 45,4 TL arasında mazot desteği veriyoruz” denildi.

Şeker pancarı üretimi ve veriminde önemli artışlar sağladık

“Şeker pancarı üretimi ve verimi günden güne düşüyor” iddialarına karşılık ise bilgiler yer aldı:

“Son 16 yılda pancar üretiminde yüzde 27 artış sağladık. Son 16 yılda pancar üretiminde dekar başına verimde yüzde 41 artış sağladık. 2002 yılında dekarda 4,4 ton olan verimi 2019 yılı itibarıyla 6 tonun üzerine çıkardık. Nişasta bazlı şeker kotaları indirildi ve şekerpancarı üretimi artırıldı. Şeker kotaları içerisinde yüzde 10 paya sahip nişasta bazlı şeker kotaları 2019/2020 pazarlama yılında yüzde 2,5’a indirilmiştir. Böylece, ilave yaklaşık 1,5 milyon ton şekerpancarı kota kapsamında üretilmiştir. Halkımızın tükettiği şeker yerli ve millidir. Halkımızın tükettiği şekerin tamamı yurt içinde üretilmekte olup 2019/2020 pazarlama yılında bu şekerin yüzde 97,5’i pancardan elde edilecektir.”

Buğday mamulleri ihracatında dünyada 1’inci sıradayız

Buğday mamulleri ihracatında Türkiye’nin 2002 yılında dünyada 11’inci sırada iken, 2005 yılından beri dünyada birinci sırada yer aldığına dikkat çekilerek, “Buğdayda, Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında olduğu gibi ihracat bazlı ithalat yapıyoruz. Aldığımız buğdayı un, makarna, irmik vb. olarak ihraç ediyoruz. Son 16 yılda (2003-2019/7 aylık) mamul maddenin (un, makarna, irmik, bisküvi, bulgur vb.) buğday karşılığı dahil toplam buğday dış ticareti; 58 milyon ton ithalat yapılmışken, 72 milyon ton ihracat yapılmıştır. Değerde 12.4 milyar dolar dış ticaret fazlamız, miktarda ise 14.1 milyon ton fazlamız var” ifadelerine yer verildi.

Hayvan varlığında önemli artışlar sağladık

Hayvan varlığının sürekli azaldığı yönündeki iddialara karşılık kitapçıkta şu bilgiler yer aldı:

“2002-2018 döneminde hayvan sayısında önemli artışlar olmuştur. Avrupa Birliği (AB) Ülkeleri arasında toplam hayvan varlığı sayısında lider konumdayız. Büyük baş hayvancılıkta AB’ de 2’nci sıradayız, küçükbaş hayvancılıkta AB’de birinci sıradayız, toplam hayvan sayısında AB’de birinci sıradayız. Son 1 yılda, büyükbaş hayvan varlığında 1 milyon adet, küçükbaş hayvan varlığında da 4 milyon adet artış olmuştur.”

“Gıdalarımıza GDO denetimi yapılmıyor” iddiası

Gıda da GDO’ya geçit olmadığı belirtilerek, şu hususlar dile getirildi:

“GDO’lu ürünlerle ilgili işlemler; 26 Eylül 2010 tarihinde yürürlüğe giren ‘Biyogüvenlik Kanunu’ ve yine aynı tarihte yürürlüğe giren ‘Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelik’ hükümlerine göre yürütülmektedir. Gıdada GDO’ya geçit yok sadece hayvan yemlerinde onaylanmış genler için yurda giriş izni verilmektir. Gıda Amaçlı GDO’lu ürün ithalatına izin verilmemektedir. İthal edilen gıda ürünleri ile ilgili olarak tamamı akredite, 57 Kamu ve Özel Gıda Kontrol Laboratuvarında GDO Tarama, 30 Kamu ve Özel Gıda Kontrol Laboratuvarında ise GDO Miktar analizleri yapılmaktadır. Olumsuzluk tespit edilmesi durumunda GDO’lu ürünlerin ülkeye girişine izin verilmemektedir. Biyogüvenlik Kurulu tarafından bugüne kadar gıda amaçlı olarak onay verilmiş bir gen olmadığından gıda amaçlı GDO’lu ürün ithalatına kesinlikle izin verilmemektedir. GDO’lu ürünlerin üretimi yasaklandığından, yüzde yüz analiz yapılmakta ve GDO’ lu tohumlukların yurda girişine izin verilmemektedir. 2018 yılında, ithalat aşamasında GDO’ ya yönelik gıdalarda yapılan resmi kontrollerde yaklaşık yüzde bir oranında olumsuzluk tespit edilmiş olup GDO varlığı tespit edilen gıdaların yurda girişine kesinlikle izin verilmemiştir” denildi.

Patatesin kalitesini, çiftçimizin gelirini koruma altına alıyoruz

Patates ekim alanlarının yasaklandığı iddialarına karşılık kitapçıkta şu ifadelere yer verildi:

“Patates Siğili Hastalığının kimyasal mücadelesi bulunmamakta ve toprakta çok uzun süre etkileri devam edebilmektedir. Bu alanlarda ekim yapılmaya devam edilmesi durumunda diğer patates üretim alanlarına bulaşarak yayılma tehdidi bulunmaktadır. Patates üretiminde sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla sadece bulaşık olan parsellerde karantina tedbirleri alınmakta ve münavebe uygulanmaktadır. Toprak ve patateslerden rutin alınan numuneler, Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Laboratuvarınca bilimsel yöntemler kullanılarak analiz edilir. Hastalık varsa karantina altına alınır, karantina altındaki bir alansa ve hastalık bulgusu yoksa karantina tedbirleri kaldırılır. Patates ekim alanları yasaklanmamakta, diğer parsellere bulaşmasını önlemek için sadece hastalığın görüldüğü parselde patates ekimi yasaklanmakta olup diğer ürünlerin ekimi serbesttir. Karantinaya alınan parsellere, hububat, baklagil, yem bitkileri vb. ekimi teşvik edilmekte olup bu durumdaki çiftçinin gelir kaybını önlemek için 3 yılda bir, dekar başına 110 TL destekleme ödemesi yapılmaktadır. Hastalık, kimyasal kontrol yöntemleriyle yok edilememekte olup tüm dünyada mücadele karantinaya alma, alternatif ürünlerin ekilmesi ve uzun yıllar izleme yöntemiyle yapılmaktadır. Çiftçimizi mağdur etmiyoruz. Gelir kaybını önlemek için dekar başına 110 TL destekleme ödemesi yapıyoruz.”

Arazi varlığı korunuyor

Kamuoyunda, bazı basın organlarında ve sosyal medya platformlarında yer alan, “Atatürk Orman Çiftliği Arazi Varlığında Azalmalar Yaşanıyor ve Yeterli Ağaçlandırma Yapılmıyor” iddialarına karşılık şu açıklamada bulunuldu:

“1937 yılında Atatürk tarafından hazineye bağışlandıktan sonra 1939- 1983 yılları arasında çıkan kanunlar ve kararlar ile Atatürk Orman Çiftliği arazi varlığında azalmalar olmuş, ancak sıklıkla kamuoyunda bahsi geçen iddialar asılsız olup 1983 yılından sonra herhangi bir arazi kaybı yaşanmamıştır. Kamuoyunda yer alan iddialar; 1983 yılına kadar çıkarılan çeşitli kanunlarla Atatürk Orman Çiftliği mülkiyetinden çıkmış alanlardır. Bu alanlarla ilgili işlemler tasarruf sahiplerince yapılmaktadır. Bu nedenle medyada, Atatürk Orman Çiftliği arazileri olarak tanımlanan alanlar, Atatürk Orman Çiftliği mülkiyetinde ve sorumluluğunda değildir. Atatürk Orman Çiftliği arazisinin 22 bin 200 dekar alanı ağaçlandırılmış olup, bu alanların yüzde 80’lik kısmı 2002-2019 yılları arasında ağaçlandırılmıştır. Ağaçlandırma ve park alanlarının arttırılması için gerekli çalışmalar yürütülmektedir.”

Üreticimizi fiyat dalgalanmalarına karşı koruyoruz

Kitapçıkta, “Et ve süt sektörüne bakanlık tarafından üreticiyi koruyan hiçbir müdahale yapılmıyor” iddialarının da asılsız olduğuna dikkat çekilerek konuya ilişkin bilgiler yer aldı:

Yerli hayvan karkas alım fiyatı 32 TL/kg, ithal hayvan karkas alım fiyatı ise 31 TL/kg olarak uygulanmaktadır. 54 adet kesimhane ile besicilerimize mahallinde kesim hizmeti veriliyor. Bu kapsamda 2018 yılında 273 bin 368 büyükbaş, 2019 Eylül ayı itibariyle de 203 bin büyükbaş hayvan kesimi yapılmıştır. Süt üreticilerinin alın terini koruyoruz. Süt regülasyonu kapsamında 4 yılda piyasadan toplanan yaklaşık 1 milyon 122 bin 246 ton arz fazlası çiğ sütten 92 bin 330 ton yağsız süt tozu üretilerek dış piyasaya ihraç edilmiştir. Üreticilerimizin üretmiş olduğu ürünlerin değer kaybı yaşamaması için gerektiğinde hem müdahale alımları yapıyor, hem de taban fiyatı açıklaması yaparak üreticimizin yanında oluyoruz.”

11 milyon fidan ile Guinness Rekorlar Kitabına adayız

Yeterli fidan dikimi yapılmadığı iddialarının da asılsız olduğuna dikkat çekilerek, son 18 yılda 4,5 milyar adet fidanın toprakla buluşturulduğu belirtildi.
Kaynak: İHA