Kışlalı Suikastının Üzerinden 20 Yıl Geçti

Gazeteci yazar, siyasetçi ve bilim insanı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, evinin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybettiğinde 60 yaşındaydı Yazılarında Türkiye'nin uzun yıllardan beri maruz kaldığı terör saldırılarına da yer ayıran Kışlalı, katıldığı son televizyon programında terör eylemlerine ilişkin yaptığı tespitle adeta akıbetine işaret ediyordu Ahmet Taner Kışlalı: 'Terörist için önemli olan öldürdüğü kişi değil, bazen öldürdüğü kişinin kim olduğunu bile bilmiyor. Onun için önemli olan yaptığı eylemin getireceği sestir'

TANJU ÖZKAYA - Gazeteci yazar ve eski Kültür Bakanı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'nın evinin önünde suikasta uğramasının üzerinden 20 yıl geçti.

Tokat Zile'de 10 Temmuz 1939 dünyaya gelen Kışlalı, 21 Ekim 1999'da otomobiline yerleştirilen bombayla düzenlenen saldırıda hayatını kaybettiğinde 60 yaşındaydı.

Türkiye'yi yasa boğan menfur saldırının ardından Ankara'daki cenaze töreninde Kışlalı'yı ebediyete binlerce kişi uğurladı.

AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Kışlalı ilkokul ve ortaokulu Kilis'te, liseyi İstanbul Kabataş Erkek Lisesinde tamamladı. Öğrenimine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde devam eden Kışlalı, gazeteciliğe öğrencilik yıllarında Yeni Gün gazetesinde başladı.

Daha sonra Fransa'ya giden Kışlalı, Paris Üniversitesinde anayasa hukuku ve siyaset bilimi dalında doktora yaptı. Kışlalı, doktora çalışmasını "Modern Türkiye'de Siyasi Güçler" başlığıyla kitap olarak yayımladı.

Kışlalı, Fransa'da kaldığı sırada ilk eşi Nicole (Nilgün Kışlalı) ile tanıştı. "Sevgisi uğruna, doğduğu toprakları, ailesini, alışkanlıklarını, dostlarını bırakıp" Türkiye'ye yerleşen Nicole, Kışlalı ile evlendikten bir süre sonra Müslümanlığı seçti, ismini de Nilgün olarak belirledi.

Kışlalı'nın bu evlilikten Altınay ve Dolunay isimli iki kızı oldu. Kışlalı, 1995'te Antalya yolunda birlikte trafik kazası geçirdiği eşi Nilgün'ü kaybetti. İki yıl sonra Nilüfer Kışlalı ile ikinci kez dünyaevine giren Kışlalı'nın, bu evliliğinde Nilhan Nur isminde bir kızı daha oldu.

Yurt dışındaki çalışmalarını tamamladıktan sonra Türkiye'ye dönen Kışlalı, Hacettepe Üniversitesinde öğretim üyeliğine başladı.

Vatani görevini tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine geçen Kışlalı, akademik çalışmalarının yanı sıra güncel siyaset üzerine kaleme aldığı yazılarıyla dikkati çekti.

Dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in daveti üzerine siyasete giren Kışlalı, 1977'de CHP İzmir Milletvekili seçildi. Bir yıl sonra Kültür Bakanı olan Kışlalı, bu dönemde de yazı çalışmalarına devam etti, Ulusal Kültür dergisinin yayımlanmasını sağladı.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra bugünkü adıyla Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde siyaset bilimi derslerine giren Kışlalı, 1991'de Cumhuriyet gazetesinde haftalık köşe yazılarına başladı.

Yazılarında güncel konuların yanı sıra Türkiye'nin uzun yıllardan beri maruz kaldığı terör saldırılarına yer veren Kışlalı'nın katıldığı son televizyon programında, "Terörist için önemli olan öldürdüğü kişi değildir. (Terörist) Bazen öldürdüğü kişinin kim olduğunu bilmiyor. Onun için önemli olan yaptığı eylemin getireceği sestir." tespiti, bugünkü güncelliğini koruyor.

Bu değerlendirmesiyle adeta akıbetine de işaret eden Kışlalı, takvimler 21 Ekim 1999'u gösterdiğinde evinin önündeki aracına yerleştirilen bombanın infilak etmesiyle hayatını kaybetti.

Kızı Nilhan Nur daha 29 günlük bebekken, suikast sonucu yaşamını yitiren Kışlalı'dan geriye, insanı merkeze alan anlayışıyla kaleme aldığı eserleri kaldı.

Aradan geçen yıllara rağmen Kışlalı'nın fikirleri ve Türkiye'nin entelektüel birikim havuzunda yer alan eserleri, toplumun farklı kesimlerinden teveccüh görmeye devam ediyor.

- Suikast davası süreci

Kışlalı suikastına ilişkin soruşturmanın ardından ilk yargılama devlet güvenlik mahkemesinde (DGM) görüldü.

Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok'un öldürülmesi eylemlerinin de arasında bulunduğu çok sayıda olayı kapsayan dava, "Umut Operasyonu" olarak tarihe geçti.

DGM'lerin kapanmasının ardından yargılamaya Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi.

İlk dereceli mahkemenin kararının Yargıtay tarafından bozulmasından sonra tekrar görülen davada, 3 sanık "yasa dışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütünü kurmak ve yönetmek" suçundan, 5 sanık ise aynı örgüte üyelikten çeşitli sürelerde hapse mahkum edildi.

Bu kapsamda sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, "silahlı suç örgütü kurma ve yönetme" eylemlerinden 12 yıl 6'şar ay hapisle cezalandırıldı.

Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın'a ise "silahlı suç örgütü üyesi olmak"tan 6 yıl 3'er ay hapis cezası verildi.

Anayasa Mahkemesi, gözaltında tutuldukları tarihlerdeki mevzuatın, gözaltı süresinde avukata erişim imkanı tanımadığı gerekçesiyle sanıklar Recep Aydın, Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç, Mehmet Şahin ve Yusuf Karakuş'un yeniden yargılanmasına karar verdi.
Kaynak: AA