Fuat Oktay Canlı Yayında (2)

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: 'İş adamlarımız, 'Sudan'da, Nijer'de ve diğer ülkelerde biz tarım alanında yatırım yapmaya hazırız' desinler, çıksınlar biz onun altını devlet olarak doldurabilecek konumdayız''(Türkiye'deki Suriyeliler) Her gelenin Türk vatandaşı olacağı şeklinde böyle bir politikamız yok' 'Bir PKK varlığını etnik unsura dayalı bir devletin kuruluşu, terör örgütünün bir devlete dönüşme şeyini asla kabul edebileceğimiz bir şey değildir. Buna müsaade etmeyeceğiz zaten. Ne pahasına olursa olsun. Yapmayız, Türkiye'nin güvenliğiyle alakalı bir konu. Bununla ilgili Türkiye gerekli hazırlıklarını yapmıştır' '(FETÖ'nün yurt dışındaki yapılanması) Rahat edemeyecekler bunu söylüyoruz ve rahat ettirmiyoruz da'

Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "İş adamlarımız, 'Sudan'da, Nijer'de ve diğer ülkelerde biz tarım alanında yatırım yapmaya hazırız' desinler, çıksınlar biz onunun altını devlet olarak doldurabilecek konumdayız." dedi.

Fuat Oktay, CNN Türk'te Hakan Çelik'in sunduğu "Hafta Sonu" programında, Latin Amerika ülkeleriyle birçok alanda iş birliği geliştirilebileceğine işaret etti.

Oktay, aşı ve diyabet hastalıklarıyla ilgili ciddi çalışmaları olan Küba ile biyoteknoloji konusunda ortak çalışmalar yapılması yönünde, Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel ile görüş alışverişinde bulunduklarını dile getirdi.

Türkiye'nin savunma sanayi alanında elde ettiği başarıdaki ivmeyi diğer sektörlere taşıma konusunda çok yoğun bir çalışma içerisinde olduklarını aktaran Oktay, "Sağlık bu sektörlerden birisi. Küba bu alanda çok net bir iş birliği talep ediyor." dedi.

Küba Devlet Başkanı Diaz Canel'in Türkiye'yi ziyaret etmeyi istediğini de belirten Oktay, en kısa zamanda bu ziyaretin gerçekleşmesini arzuladıklarını söyledi.

Oktay, soru üzerine, Küba ile kanser ve benzeri hastalıklar konusunda da birlikte çalışmayı arzu ettiklerini dile getirerek, "Küba da aynı çerçevede arzu ediyor. Şimdi teknik çalışma bunu gösterecek. Yani biz o alanların önünü açıyoruz şimdi." ifadelerini kullandı.

Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales ile de görüşmeleri olduğunu dile getiren Oktay, "Bir devlet başkanının Türkiye'ye ve Türkiye Cumhurbaşkanına karşı bu kadar yakın hissedebilmesi mümkün değil." şeklinde konuştu.

- "İş adamlarımızın daha cesur olması gerekiyor"

Demir çelik endüstrisinin ham maddesi olan hurda konusunda, Latin Amerika'da ciddi bir potansiyel olduğunu ve iş birliği çalışmalarının başladığını aktaran Oktay, şöyle devam etti:

"Türkiye'den Latin Amerika ülkelerine gıda yine başta olmak üzere çok ciddi bir ticaret başlamış durumda ve bu artarak devam ediyor. Artarak da devam edecek. Orada da bizi keşfetmeye başladı. Bizim iş adamlarımız da oraları keşfetmeye başlayacak. Türk iş adamlarına ısrarla seslenmek istiyorum, Türkiye'nin büyüme modeli, kamunun devletin gidip ilişki kurduğu, diplomatik ilişkilerini geliştirdiği ülkelerde yatırım yapması şeklinde değil. Türkiye'deki gelişme modeli de bu değil aslında. Özel sektör aracılığıyla büyüyen bir ekonomi modelimiz var. Dolayısıyla burada bizim iş adamlarımızın daha da cesur olması gerekiyor. 'Şöyle riskler var, böyle riskler var...' Tabii ki ama risklerle beraber getiri potansiyeli de yükseliyor. Bizim görevimiz riskleri minimize etmektir. Biz ona çalışıyoruz."

- "Yeni model"

Benzer şekilde Sudan ve Nijer'in tarım hayvancılık potansiyeli olduğunu aktaran Oktay, Türkiye ile bu ülkeler arasındaki ilişkilerin ileri bir noktaya taşındığını dile getirerek, şöyle konuştu:

"İş adamlarımız, 'Sudan'da, Nijer'de ve diğer ülkelerde biz tarım alanında yatırım yapmaya hazırız' desinler, çıksınlar biz onunun altını devlet olarak doldurabilecek konumdayız. Biz şu anda bir model uygulamaya çalışıyoruz. Aslında bu modelle biz yurt dışında özellikle Afrika için ifade etmek isterim, bir anlamda Latin Amerika için de geçerli olabilir aslında. Baktığımız zaman bu ülkelerin özelliği, özellikle Afrika için söylüyorum, gelişmekte olan veya geri kalmış ülkeler. Şimdi bizim yaklaşımımız bu ülkelerle nasıldı? Yardım etme modeline dayalı. İşte Somali'de bunu yaşadık. Bir sıkıntı olduğu zaman sonuna kadar biz orada olduk. Libya ile biz bunu yaşadık. Birçok ülkede biz bunu yapıyoruz. Yardımlarımız yine devam edecek, TİKA aracılığıyla, AFAD, Kızılay aracılığıyla ve ilgili bütün sivil toplum kuruluşlarıyla devam edecek ki Türkiye dünyadaki şu anda en çok yardım yapan ülke konumundadır. Uluslararası raporlarına göre konuşuyorum. Şimdi, sadece yardım yapmakla kalmayalım diyoruz, artık bu ülkelerin kalkınmasına katkı verelim. Yeni bir modelimizi deneyelim. Öyle bir modeli deneyelim ki her iki tarafın kazanacağı ama sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirebileceğimiz bir model olsun. Mesela Sudan'da Nijer'de bunu yapalım istiyoruz. Tarım, bu alanlardan birisi. Çok büyük alanlarda arazilerin tahsisini konuşuyoruz. 500 bin, 700 bin, bir milyon hektarlık alanları konuşuyoruz, çok ciddi alanlar bunlar."

Türkiye'de tarım arazilerinin çok parçalanmış olduğunu, parçalanmış arazinin toplanması ve sulanabilirliğinin artırılması konusunda projeler yürüttüklerini belirten Oktay, "Türkiye'deki bu açığı uluslararası boyutta kapatabiliriz. Türkiye kazanır buradan ama Türkiye'den daha çok bu çalışmanın yapıldığı ülke kazanır." dedi.

- Türkiye'deki Suriyeliler

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Türkiye'deki Suriyelilerin durumu konusundaki soru üzerine, özellikle seçim dönemlerinde "Siz hepsine oy kullandıracaksınız" gibi ifadelerin kullanıldığını hatırlatarak, şöyle dedi:

"Böyle bir şey söz konusu değil. Türkiye ve Türk insanı, sınırlarını açtığında, karşıda hemen yanı başında gerçekten zulüm altında olan, savaşın kendi devleti tarafından bir 15 Temmuz olayını düşünün bizdeki, kendi askerinin, kendi devletinin ezip geçtiği, savunmasız bir halktan bahsediyorsunuz. Şimdi bu halk, kendisine güvenli bir liman aradığında yanı başında Türkiye vardı. Türkiye, çıkar gözetmeden, çıkar ilişkisi veya bunu yaparsam bana karşılığında ne geliri gözetmeden kapılarını açtı. Bunu hepimiz biliyoruz. Biz nasıl 500 yıl önce yapılanlardan nasıl gurur duyuyorsak, gurur duyarak anlatıyorsak, -İspanya'dan gelen Yahudileri düşünün-, dün Irak'tan kaçan Kürtlere bütün her şeyiyle kapımızı açmamızdan gurur duyarak bahsediyorsak, -yüzyıllar boyu bu hep böyle olmuş- bugün de Suriye için böyle. 500 yıl sonra da inşallah bizim torunlarımız gurur duyacaklar. Kapılarımızı açtık mı? Açtık. Çok ciddi bir nüfus geldi mi? Geldi. Şu anda 3,6 milyon... Kayıtlı olanlar... Toplamda Türkiye'ye baktığınızda 4,7 milyonluk bir mülteci nüfusu var. Bunun içinde Afganlar ve diğerleri de var. Biz burada her türlü hizmeti ilk günden itibaren vermeye başladık. Bütün dünya da bunu biliyor. Sokakta çocuklar kalmasın dedik, hemen eğitim vermeye başladık. Sağlık; herhangi bir Türk vatandaşının aldığı sağlık hizmetini alabilecek şekilde her türlü sağlık hizmetini vermeye başladık. Diğer alanlarda da Türkiye'ye uyum politikaları çerçevesinde ve Türk insanının da onlara uyumu noktasında karşılıklı çalışmalar, özellikle yerelde Hatay, Kilis, Şanlıurfa gibi ve İstanbul'da."

- "Her gelenin Türk vatandaşı olacağı şeklinde böyle bir politikamız yok"

Avrupa ve Kanada gibi ülkelerin ise adeta insan avına çıktığını ve endi ülkesine faydalı olacağını düşündüğü, doktorasını yapan, eğitimli, mühendis, öğretmen Suriyelileri ülkesine götürmeye çalıştığını aktaran Oktay, şunları söyledi:

"Götürdüler de. Bunu Türkiye'de de yaptılar. Biz belli noktada 'dur' dedik buna. 'Bunu yapamazsınız'. Eğer Türkiye'den almak istiyorsanız bu tamamen toplam içerisindeki karışımı alırsınız, bunun içinde hastası vardır, bunun içinde yoksulu vardır, bunun içinde okuma yazma bilmeyeni vardır, eğitimlisi vardır. Neyse tesadüfen çekilen kura sonucunda alırsınız. Şimdi bir taraftan bunu önlerken diğer taraftan kendi ihtiyaçları doğrultusunda nitelikli insanın Batı'ya kaçmasını, başka yerlere kaçmasını engelleyici tedbirlere de başvurduk tabii ki. Bu defa o nitelikli insanların Türkiye tarafından kazanılması doğrultusunda bu zaten kamuoyunun da bizden talebiydi. Böyle bir çalışma başlatıldı. Şu anda zaten dün de İçişleri Bakanımızın da böyle bir açıklaması vardı, 53 bin civarında bir Türk vatandaşlığına gelen önceden de Türk vatandaşı olanlar da bunun içerisinde. Böyle bir çalışma var yoksa her gelenin Türk vatandaşı olacağı şeklinde böyle bir politikamız yok. Geri dönüşlere baktığımızda Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgesinin güvenli limana dönüştürülmesiyle birlikte 300 bine yakın bir geri dönüş oldu. Ciddi bir sayı."

- Terör

Fırat'ın doğusu denilen bölgenin terör odağı haline geldiğini aktaran Oktay, "PKK'nın, PYD'nin, YPG'nin adına ne derseniz veya DSG vesaire alfabenin bütün harfleri var. Bugün değiştiriyorsunuz yarın başka bir isimle geliyor. Biz alfabenin hangi ismini verirseniz verin bunun PKK olduğunu, PKK'nın Suriye tarafındaki yansıması olduğunu ve bunun da Türkiye'ye tehdit olduğunu her vesileyle ifade ediyoruz." dedi.

Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Herhangi bir ülkenin hele hele bu ülke sizin geçmişte ciddi müttefiklerinizden biriyse ve stratejik ortak diye tanımladığınız ülkelerden birisiyse, gelip de bu bölgede böyle bir oluşumun ciddi parçası olmasını, yönlendirmesini ve 20 binin üzerinde tır silah, her türlü şeyi sağlıyor olması kabul edilemeyeceğini bunu her fırsatta ifade ettik ve Türkiye olarak biz buna ne şart altında olursa olsun müsaade etmeyeceğimizi ifade ettik. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle 'Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz', gerektiği zaman hiç kimsenin bununla alakalı iznine başvurmayız, görüşüne başvurmayız. Görüşürüz, karşılıklı paylaşırız ama sonunda kararlılığımızı ifade ettik, gereğini yaparız dedik. Bunun gereğini de yaptık, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgesinde yaptık, Münbiç'te şimdi gereğini yapıyoruz, İdlip'te bunun gereğini yaptık, şimdi de Fırat'ın doğusunda gereğini yapacağız. Şimdi, terörden ayıkladığımızda burayı, 20 millik bir 32 kilometrelik bir derinlikten bahsediyorsunuz. 'Biz burada müsaade etmeyeceğiz' dedik. Buradaki görüşümüz de yine net. Buradaki güvenli bölge dediğimiz Türkiye'nin kontrolünde bir güvenli bölgeden bahsediyoruz Türkiye olarak. Diğeri Türkiye için güvenlikli anlama gelmez zaten ama buradan şu da anlaşılmamalı, 32 kilometrenin güneyine gittiğinizde yeni bir koridor oluşturulmasını da kabul edebilecek durumda değiliz, asla bunu da kabul etmeyiz. Bir PKK varlığını etnik unsura dayalı bir devletin kuruluşu, terör örgütünün bir devlete dönüşme şeyini asla kabul edebileceğimiz bir şey değildir. Buna müsaade etmeyeceğiz zaten. Ne pahasına olursa olsun. Yapmayız, Türkiye'nin güvenliğiyle alakalı bir konu. Bununla ilgili Türkiye gerekli hazırlıklarını yapmıştır. Bu işin askeri ve siyasi boyutu. İnsani boyutuna baktığınızda bu koridorda, Türkiye'de bulunan 3,5 milyondan fazla Suriyelinin, 'Bülbül ve altın kafes' olayı, ne yaparsanız yapın, aslında insanlara baktığınızda kendi vatanlarına dönmek istiyorlar. Bu herkes için böyledir. Dolayısıyla orada uygun şartları oluşturduğumuzda geri dönüşün olacağına inanıyoruz."

Tüm Suriyelilerin ülkelerine döneceği yönünde bir beklentinin de olmaması gerektiğini aktaran Oktay, "Herhangi bir göç hareketi olduğunda o bölgede gittiği yerde genelde kalan nüfus vardır. Bütün dünyada bu böyledir. Bu da o ülkenin çıkarlarınadır aslında, faydasınadır. İş gücü anlamında tabii ki. Bunu zaten Antep'de görüyoruz, bunu birçok sektörde de görüyoruz. Bir tarafta biz ciddi işsizlik oranından bahsediyoruz ama diğer tarafta da çalıştıracak insan bulamıyoruz. Burada Suriyeliler boyutunda, mülteciler boyutuna baktığınızda burada ciddi bir açığı kapattığını da ifade etmem lazım." ifadelerini kullandı.

- FETÖ ile mücadele

Oktay, FETÖ'nün Türkiye'deki belinin kırıldığını ancak mücadelenin "Şu kadar kişi tutukladı, şu kadar kişi görevden alındı, şu kadar hükümlü var dolayısıyla bitmiştir" denilemeyeceğini ve bunu söylemenin bu alandaki mücadelede rehavete neden olabileceğini vurguladı.

Asla rehavete kapılmayacaklarını vurgulayan Oktay, "Dolayısıyla bütün ciddiyetiyle, bütün ciddiyetimizle, bütün gücümüzle, kararlılığımızla bu örgütün içine Türkiye içinde gitmeye devam edeceğiz. Tüm kurumlarımız nezdinde. Özellikle güvenlik birimlerimiz, yargı başta olmak üzere ama bir yurt dışı ayağı var. Yurt dışındaki henüz aynı derecede temizlenebildiğini ifade etmek henüz mümkün değil. Çünkü terör örgütünün başı bugün hala Amerika Birleşik Devletlerinde çalışmalarına bir şekilde devam ediyor. Birçok ülkede çalışmalarına devam ediyor." diye konuştu.

Maarif Vakfı aracılığıyla mücadelenin sürdüğünü dile getiren Oktay, "Rahat edemeyecekler bunu söylüyoruz ve rahat ettirmiyoruz da." dedi.

- Kadro talepleri

Hakan Çelik'in devletten kadro taleplerine ilişkin sorusu üzerine ise, "Kadro talebi dediğimiz, farklı bir beklenti oluşturmama anlamında, bütçe ve kurumların ihtiyaçları çerçevesinde buna cevap verilir. Bu ihtiyaç da belli, her bakanlığın ihtiyacı belli. Bu da açıklanmıştır kendi web sitelerinden bu da görülebilir. Devleti daha büyütmenin daha doğru olmadığını düşünenlerden, buna inananlardanım. Çünkü bu popülist yaklaşım olur. Ben çıksam desem ki tabii ki olabildiğince kadro; bu doğru değil, Türkiye'nin çıkarları açısından da değil ama ihtiyaç varsa zaten bu ihtiyaç gideriliyor. Bu da gerek bütçede gerekse ilgili kurumlar açıklıyor zaten." şeklinde konuştu.

E-devlet çalışmalarına büyük önem verdiklerini ve Dijital Dönüşüm Ofisinin çok etkin hale getirildiğini dile getiren Oktay, "Devlette var olan hiçbir belgeyi vatandaştan istemeyeceğiz. Şu anda bütün gücümüzle buna odaklanıyoruz. Bunu yapabilirsek ki yapacağız, yapıyoruz şu anda yüzde 90'nın üzerinde bu tamamlandığında bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle diyeceğiz ki bundan sonraki işler bu şekilde yürüyecektir, bürokrasinin kendisine bunu bırakmayacağız." dedi.

Çalışmanın ilk etabının 2019 yılı sonunda tamamlanacağını aktaran Oktay, "Bu tamamlandığı andan itibaren vatandaşla devlet arasında başka bir ilişki başlamış olacak devrim niteliğinde ve çocuklarımız bunu hissedecek." diye konuştu.

(Son)
Kaynak: AA