Her Kitle Kanser Değil

Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, meme kanseri hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.

Meme kanserinin, akciğer kanserinden sonra dünya genelinde rahim ağzı kanseri (serviks) ile görülme sıklığı en yüksek olan kanser türlerinden olduğunu söyleyen Samsun Büyük Anadolu Meydan Hastanesinden Prof. Dr. Serdar Yol, "Meme kanseri kadın kanserlerinin tümünün yüzde 33’ünden ve kanserle ilişkili ölümlerin yüzde 20’sinden sorumludur. Kansere bağlı ölümlerde ise akciğer kanserinden sonra 2. sırada gelmektedir. Meme kanseri yaşla birlikte artış gösterdiğinden, 40 yaşından sonra her kadının yılda bir kez düzenli olarak meme muayenesi ve mamografi yaptırması gerekir” dedi.



Her kitle kanser değil

Her kitlenin kanser olmadığını belirten Prof. Dr. Serdar Yol, “Bunlar genellikle meme içinde büyüyen kistler, iyi huylu tümörler olabilir veya memenin kendi dokusu kitle gibi bir hal alabilir. Daha çok regl öncesinde meme iç yapısı çok yoğun olduğundan, bu dönemde yapılan meme kontrolleri kitle varlığı düşüncesi oluşturabilir” diye konuştu.

Fibrokistlerin meme içindeki fizyolojik değişimler olduğunu ve hastalık olarak kabul edilmediğini ifade eden Yol, “Bu nedenle kansere dönüşme riskleri de yoktur. Fibrokistik yapıların varlığı sırasında memede kanser gelişebilir ancak sebep bu yapılar değildir. Stres, üzüntü ve sıkıntı durumlarında fibrokistlerin sayısı artar ve bu durum gerginliğe yol açar. Kafein kullanımı, fazla tuzlu ve yağlı yiyecekler de bu gerginliği tetikler. Fibrokistlerin artışı memede ağrıya neden olur” şeklinde konuştu.

Fibroadenomun, iyi huylu bir tümör olduğunu dile getiren Serdar Yol, “Çevresine kapsülü vardır ve çevreye yayılması mümkün değildir. Bunda meme kanseri oluşma riski, normal meme dokusundan kanser gelişme riski kadardır. Çapı arttıkça riski yüzde 1-2 oranında artar. Fibroadenom, soya tüketimi ve doğum kontrol hapı kullanımı nedeniyle bir miktar büyüyebilir ancak kanser yapıcı bir etkisinin olduğu söylenemez” açıklamasında bulundu.

Hasta kendini muayene ederek de teşhis edebilir

Hastaların kendi kendini muayene ederek meme kanserinin belirtilerini erken teşhis edebileceğini ifade ederek, “40 yaşın üstündeki kadınlar 2 yılda 1 kez ise 50 yaşın üstündeki kadınlar yılda 1 kez mamografi ile kontrol yaptırmalıdırlar” dedi.

Prof. Dr. Serdar Yol şu bilgileri verdi: "Memedeki lezyonların saptanmasında kadınların kendi memelerini muayene edebilmeleri çok önemlidir. Meme kanserinin erken bir dönemde teşhis edilmesini sağlar ve dolayısıyla tedavide başarı şansı artar. 20 yaşından büyük kadınlar her ay kendileri meme kontrollerini yapmalıdırlar. En uygun zaman adet bitiminden sonraki 4. ve 5. günlerdir. Bu dönemlerde memelerde şişme ve hassasiyet çok daha düşüktür. Menopoza girmiş kadınlar ise muayene için her ayın ilk günü gibi bir günü seçebilirler. 40 yaşın üstündeki kadınlar 2 yılda 1 kez ise 50 yaşın üstündeki kadınlar yılda 1 kez mamografi ile kontrol yaptırmalıdırlar. Memede ele gelen kitle, şişlik, meme derisinde çöküntü (retraksiyon), meme derisinin portakal kabuğu görünümünü alması, meme derisinde veya meme başında egzamaya benzeyen iyileşmeyen yaralar, meme başından kanlı akıntı gelmesi, meme başının içeriye doğru çökmesi, memenin boyutlarında küçülme ya da büzülme, meme uçlarının içe, dışa veya yukarıya doğru kıvrılması, koltuk altında ele gelen şişlik."

Meme kanserinde tedavi yöntemleri

Prof. Dr. Serdar Yol, Meme kanserinde tedavi yöntemleri hakkında şunları söyledi:

"Meme kanseri tespit edilmiş hastaların kanserin boyutuna göre, tedavi yöntemleri değişmektedir. Erken dönemde gelen hastaların tedavisinde memesinin tamamı alınmamakta, sadece tümörlü kısım etrafındaki sağlam doku ile çıkartılmaktadır. Eğer koltuk altında yayılma varsa, tedaviye radyoterapi veya kemoterapi ilave edilmektedir.”
Kaynak: İHA