'Balın Gerçek Olup Olmadığı Tadarak, Koklayarak Anlaşılmaz'

Yeditepe Üniversitesi Farmakognozi ve Fitoterapi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada: 'Binlerce yıldır sağlığımız için yararlı olduğunu bildiğimiz bal ve arı ürünlerinin ne kadar etkili birer sağlık savaşçısı olduğu artık bilimsel araştırma bulguları ile de kanıtlanıyor. Sorun, eskisi gibi saf, bozulmamış doğa kalmadığı için, kullanacağımız arı ürünlerinin bize yarar yerine zarar vermesini önlemek. Bu nedenle mutlaka güvenilir marka ve analizli ürünlerin kullanılmasına dikkat edilmeli' 'Tadarak, koklayarak ya da renginden balın gerçek bal olup olmadığını anlamanız maalesef mümkün değil. En doğru, sağlıklı ve emin yol, laboratuvar analizidir. İleri teknolojiyle donatılmış laboratuvarlarda, deneyimli uzmanlarca yapılacak analizler, gerçek balın sahtesinden kuşkuya yer vermeyecek biçimde ayırt edilmesini sağlar' 'Bazı kişiler kendisinin ya da yakınlarının ürettikleri balın güvenli ve gerçek olduğunu düşünür. Ancak kullandıkları bal ya da arı ürününde tarım ilaçları, çevre toksinleri gibi sağlığımıza zarar verebilecek bulaşıklar bulunup bulunmadığını bilemezler. Yani sorun sahte ya da gerçek ürün olmasının ötesinde, kullanılan arı ürününün ne kadar güvenli olabildiğidir'

ANDAÇ HONGUR - Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Meslek Bilimleri Bölüm Başkanı ve Farmakognozi ve Fitoterapi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, bal ve arı ürünlerinin etkili birer sağlık savaşçısı olduğunun bilimsel araştırma bulgularıyla kanıtlandığını belirterek, "Sorun, eskisi gibi saf, bozulmamış doğa kalmadığı için, kullanacağımız arı ürünlerinin bize yarar yerine zarar vermesini önlemek. Bu nedenle mutlaka güvenilir marka ve analizli ürünlerin kullanılmasına dikkat edilmeli. Tadarak, koklayarak ya da renginden balın gerçek bal olup olmadığını anlamanız maalesef mümkün değil. En doğru, sağlıklı ve emin yol, laboratuvar analizidir." dedi.

AA muhabirinin, apiterapiye ilişkin sorularını yanıtlayan Yeşilada, arı ürünlerinin binlerce yıldır geleneksel tedavi uygulamalarında kullanıldığını, ancak günümüzde apiterapinin, bilimsel bulgulara dayanarak arı ürünlerinin sağlığın korunması ve hastalıkların tedavisi amacıyla bilinçli ve sistemli bir şekilde kullanılması anlamını taşıdığını anlattı.

Yeşilada, apiterapininin "tek başına her derde deva" bir yöntem olmadığına, diğer tedavi seçenekleriyle kullanıldığında daha yüksek yarar sağladığına işaret ederek, şu bilgileri verdi:

"Arı ürünlerinin her biri birçok farklı hastalığın tedavisinde kullanılabiliyor. Örneğin bal, zengin içeriğiyle cildi besler, antioksidan etkisiyle hücre gelişimini hızlandırıp yara izi oluşumu önler. Egzama ve sedefte tedaviye katkı sağlayabilir. Diğer taraftan, bal sindirimi kolaylaştırır. İshal tedavisinde kullanıldığında vücudun rehidrasyonunu sağlar, sıcak su ile seyreltilerek içildiğinde ise tam tersi hafif laksatif (bağırsak yumuşatıcı) etki gösterir.Bitki polenleri genel olarak alerjik nitelikte bilinse de yapılan araştırmalar arı poleninin tam tersi olarak astım ve alerji semptomlarını hafiflettiğini ortaya koymuştur. Ayrıca arı poleni hücre oluşumunu ve onarımını kolaylaştırıyor, yaşlanma sürecini yavaşlatıyor. Kas ve eklemlerdeki hasarlı ve yangılı dokuları onarıyor. Kalp ve damar hastalıklarının, kanser ve yangılı hastalıkların gelişimini önlüyor.Arı sütü, yüzyıllar boyunca fiziksel ve cinsel gücü desteklemek ve uzun yaşam için anti-aging olarak kullanılmaktadır. Araştırmalar büyümeyi uyardığı, bağışıklığı desteklediği, kan değerlerini artırdığı, depresyonu iyileştirdiği, diyabetiklerde kan şekeri seviyesini düzenlediğini ortaya koyuyor. Propolis, bakterilerin çoğalmasını durdurup bağışıklık sistemini uyararak vücutta mikroorganizmalara karşı savaşan mekanizmaları devre sokar. Antibiyotikler ve diğer antimikrobiyal ilaçlarla birlikte kullanıldığında ilacın etkinliğini artırır. Ayrıca septik artritte antibiyotik kadar etkili olduğu gözlemlenmiştir."

- "Apiterapi uygulayan kişinin sağlık profesyoneli olması gerekir"

Halk arasında yüzlerce yıldır bebeklere bal uygulanmasına karşılık, 1 yaşı altında bebeklerde bağışıklık sistemi gelişmediği için günümüzde herhangi bir olası riskten kaçınmak için önerilmediğinin altını çizen Yeşilada, "Apiterapi kapsamında, bal hariç diğer ürünler genel uyarılar çerçevesinde 4 yaş altında çocuklarda miktar ve kullanım süresi düzenlenerek, 4 yaş üzeri çocuk, erişkin ve ergenlerde ise tüm arı ürünleri etkin bir şekilde uygulanabilmektedir. Hamilelik ve emzirme dönemlerinde güvenli kullanımı konusunda yeterli bilgi bulunmadığından bal hariç diğer arı ürünlerinin kullanımında dikkat edilmesi gerekir. Arı ürünlerine ya da bitki polenine hassasiyeti olan bireylerde kullanılırken başlangıçta düşük miktarlarda verilerek birey gözlemlenmeli, herhangi bir olumsuz cevap görülmemesi durumunda miktar yavaş yavaş artırılmalıdır." diye konuştu.

Yeşilada, apiterapi uygulamalarında sağlığın korunması ve şikayetlerin tedavisinin amaçlandığını belirterek, "Arı poleni, propolis, arı sütü gibi arı ürünleri için apiterapi uygulayan kişinin bir sağlık profesyoneli olması gerekir. Ancak Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen Apiterapi Uzmanlığı eğitiminde arı zehiri uygulamasının sadece hekim tarafından yapılmasına izin verilmektedir." dedi.

- Resmi tedavi sistemi olarak kabul edildi

Prof. Dr. Erdem Yeşilada, Türkiye'nin bal üretiminde dünyada ikinci sırada yer aldığını, ancak arı ürünleri konusunda gerilerde kaldığını dile getirdi.

Arı ürünlerinin insan sağlığındaki önemiyle ilgili bilimsel bulguların artmasıyla bu konudaki girişimlerin de hız kazanmaya başladığını ifade eden Yeşilada, 2000'den itibaren yürütülen ve giderek artan sayıda bilimsel araştırmanın, apiterapinin sağlığın korunması ve tedavi amacıyla kullanılmasının önemini ortaya koyduğunu söyledi.

Yeşilada, Sağlık Bakanlığı tarafından 2014'te yürürlüğe konulan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları kapsamında apiterapinin, resmi bir tedavi sistemi olarak kabul edildiğini hatırlattı.

- "Arı sütü çok değerli olduğundan sahtekarlığı yapılıyor"

Arı ürünlerinin yanı sıra tüm gıdalarda kaynağı belli, kaliteli ve doğru koşullarda saklanan ürünleri tercih etmek gerektiğini vurgulayan Yeşilada, "Bu nedenle markalı ürünleri seçmek büyük önem taşıyor. Bugün piyasada doğal ve sağlıklı olmayan bal benzeri ürünlere sıkça rastlıyoruz. Tadarak, koklayarak ya da renginden balın gerçek bal olup olmadığını anlamanız maalesef mümkün değil. En doğru, sağlıklı ve emin yol, laboratuvar analizidir. İleri teknolojiyle donatılmış laboratuvarlarda, deneyimli uzmanlarca yapılacak analizler, gerçek balın sahtesinden kuşkuya yer vermeyecek biçimde ayırt edilmesini sağlar." diye konuştu.

Yeşilada, sahte balın genelde glikoz şurubu kullanılarak üretildiğine değinirken, şunları kaydetti:

"Tabii balın hiçbir şifalı etkisini göstermesini beklenmez. Ancak glikoz en yüksek glisemi indeksine sahip şekerdir (100), dolayısıyla hızla kana karışarak kan şekerini tehlikeli şekilde artırır. Balın glisemi indeksi ise yarı yarıya düşüktür (bal tipine göre 45-60 arasında). Diğer taraftan, bazı kişiler kendisinin ya da yakınlarının ürettikleri balın güvenli ve gerçek olduğunu düşünür. Ancak kullandıkları bal ya da arı ürününde tarım ilaçları, çevre toksinleri gibi sağlığımıza zarar verebilecek bulaşıklar bulunup bulunmadığını bilemezler. Yani sorun sahte ya da gerçek ürün olmasının ötesinde, kullanılan arı ürününün ne kadar güvenli olabildiğidir. Diğer arı ürünleri arasında özellikle arı sütü çok değerli olduğundan sıklıkla sahtekarlığı yapılmaktadır. Yoğurt, krema ve hatta zararlı bir madde olan melamin arı sütü yerine satılmaktadır. Yani boş yere para verilebiliyor.

Arı poleni ile çiçek poleni aynı değildir. Çiçek poleninin alerji riski yüksektir. Arı poleninin ise düşüktür. Propolis özel koruyucu kafesler ile üretilmezse içerisinden böcek kalıntıları ve kurtçuklar çıkabiliyor. Yani kalite son derece önemli."

Bal, besin ve şifalı özelliklerinin yanı sıra eczacılıkta çok iyi bir sıvağ özelliğine sahip olduğunu anlatan Yeşilada, balın öksürük şuruplarında kullanıldığını veya yara tedavisi için hazırlanan preparatlara ilave edildiğini söyledi.

Yeşilada, son yıllarda fitoterapide kullanılan bitkisel özütlerle karıştırılarak hem bitkinin hem de balın birbirinin etkisini desteklemesinin sağlandığını belirterek, "Binlerce yıldır sağlığımız için yararlı olduğunu bildiğimiz bal ve arı ürünlerinin ne kadar etkili birer sağlık savaşçısı olduğu artık bilimsel araştırma bulguları ile de kanıtlanıyor. Sorun, eskisi gibi saf, bozulmamış doğa kalmadığı için, kullanacağımız arı ürünlerinin bize yarar yerine zarar vermesini önlemek. Bu nedenle mutlaka güvenilir marka ve analizli ürünlerin kullanılmasına dikkat edilmeli." dedi.
Kaynak: AA