ANALİZ - 10. Güney Afrika BRICS Zirvesi, BRICS Plus Ve Türkiye

Türkiye’nin Güney Afrika zirvesine İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak davet edilmesi BRICS ile Türkiye arasında ilk kurumsal ilişki olması açısından önemli Gerek Türkiye gerekse de BRICS ülkeleri uluslararası sistemin büyük küresel yönetişim örgütlerinin reforme edilmesi gerektiğinin altını çiziyor Türkiye’nin her ne kadar son dönemde sorunlar yaşansa da BRICS ülkerinden farklı olarak Batı ile sıkı kurumsal ilişkileri ve içselleşmiş bir Batı kimliği bulunuyor Bu da “farklı ama etkili” bir yükselen güç niteliğiyle Türkiye'nin BRICS ile ilişkilerinin kurumsallaşmasını kalıcı kılarak ortaklığı daha fonksiyonel hale getirebilir.

EMEL PARLAL DAL - 2001’de Goldman Sachs'tan ekonomist John O’Neill’in hazırlamış olduğu raporda ilk olarak BRIC akronimi altında bir araya getirilen Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin, 2006 yılında BM Genel Meclisi çatısı altında gerçekleştirmiş oldukları toplantının ardından enformel bir örgüt ya da grup olarak hareket etme yönünde karar almış ve 2009 yılında Rusya’nın başkanlığını yaptığı ilk devlet adamları zirvesiyle kurumsallaşma ve sosyalleşme yönünde ilk önemli adımını atmıştır.

2011’de Güney Afrika’nın da gruba katılmasıyla Afrika kıtasını da içine alarak uluslararası sistemde jeopolitik ve ekonomi-politik ağırlığını daha da artıran BRICS sonraki yıllarda görünürlüğünü artırmış ve bir statü klübü olarak uluslararası hiyerarşideki pozisyonu hızlı bir şekilde güçlendirmiştir. Kısacası 2009’daki ilk zirvenin ardından BRICS Küresel Güney olarak adlandırılan ve yükselen ekonomiler ve gelişmekte olan devletleri temsil eden yükselen güçler bloğuyla özdeşleşmiş ve bu bloğun adeta temsilcisi haline gelmiştir.

Hiç şüphesiz BRICS’in küresel ekonomide Batılı gelişmiş devletlerin üyesi olduğu formel bir yapılanması olan bölgesel ya da küresel uluslararası örgütlerin karşısında hızlı bir statü artırma sürecine girmesinde Amerikan sonrası ya da hegemonya sonrası olarak adlandırdığımız değişen uluslararası sistemin Küresel Kuzey’den Küresel Güney’e doğru ciddi güç kaymaları yaşamasının ve bunun sonucunda da yükselen güçlerin bu yeni sistemde güçleri oranında ağırlık ve temsil hakkı kazanmak istemelerinin büyük etkisi var. Değişen uluslararası sistemde ekonomik ve askeri güçlerini hızla artıran yükselen güçler özellikle de üyesi oldukları başta BM ve ona bağlı olan IMF ve Dünya Bankası gibi finansal yönetişim örgütlerinde reform talep etmekte ve bu örgütlerin karar alma mekanizmalarında adalet ve eşitlik prensiplerini dikkate alan ve kendilerinin de güçleri oranında söz sahibi olmalarını sağlayacak bir revizyon yapılması gerektiğinin altını çizmektedir. Her ne kadar 2016 IMF ve Dünya Bankası kota reformları bu doğrultuda atılan olumlu adımlar olsa da mevcut halleriyle yükselen güçleri hala tam anlamıyla memnun etmekten uzaktır.

Bütün bunlara ek olarak BRICS bünyesinde temsil edilen yükselen güçler bloğu son yıllarda BRICS’in statü artırımının da bir sonucu olarak söz konusu blokla grubun kurulduğu ilk yıllara oranla daha kapsayıcı bir ortaklık içerisine girmektedir. Resmi olarak 2013 yılında Afrika ile başlayan BRICS’in dışa açılımı 2017 yılında Çin dönem başkanlığı esnasında BRICS Plus inisiyatifiyle yeniden şekillenmiş ve BRICS üyesi olmayan gelişmekte olan dünyayı coğrafi ve bölgesel açıdan daha fazla kapsayan bir yapıya bürünmüştür. 2017’de Çin’de 3-5 Eylül tarihlerinde gerçekleşen Xiamen zirvesine de bu kapsamda dönem başkanı olan Çin tarafından Tacikistan, Kenya, Mısır, Meksika ve Tayland konuk statüsüyle davet edilmiştir. Fakat o dönem için Çin’in üstüne basa basa bu yeni Plus sürecinin ve davet edilen konukların seçiminin grubun genişlemesi olarak yorumlanmaması gerektiğini söylediğinin altını çizmekte fayda var. Bu sene 25-27 Temmuz tarihlerinde onuncusu gerçekleşecek olan Güney Afrika zirvesi Çin’in başlatmış olduğu BRICS Plus sürecinin “konuk” anlayışını daha bölgesel ve örgütsel bir boyuta taşıyarak Endenozya’yı Yeni Afrika-Güney Afrika ile Asya Stratejik Ortaklığı yardımcı başkanı ve ASEAN’ı temsilen, Mısır’ı G77+Çin grubunun başkanı olarak, Arjantin’i G20 Dönem Başkanı ve MERCOSUR’u temsilen, Jamaika’yı Karayip Topluluğu’nu (CARICOM)’un bir sonraki dönem başkanı olarak, Türkiye’yi İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanı olarak ve de son olarak BM Genel Sektereri Antonio Guterres’i konuk olarak davet ettiğini görüyoruz. Esasen BRICS Plus bu çerçevesiyle BRICS’in en azından kısa dönemde genişleme gibi bir amacı olmadığı izlenimini doğrulamakla birlikte, G7/8’den G20’ye geçiş hatırlanıldığı takdirde bunun hiçbir şekilde gerçekleşmeyeceğini iddia etmek de şu aşamada tam anlamıyla mümkün değil.

- BRICS Plus, Güney Afrika Dönem Başkanlığı ve ötesi

Bu yıl Güney Afrika Dönem Başkanlığında toplanan BRICS Zirvesi “Afrika’da BRICS: 4. Sanayi Devriminde Paylaşılan Refah için Ortaklık ve Kapsayıcı Büyüme” temasıyla toplanmakta ve Güney Afrika’nın öncülüğünde beş yeni alanda ortaklığı güçlendirmeyi hedeflemektedir: Barışgücü ile ilgili bir çalışma grubu kurma, Aşı Araştırma Merkezi kurma, BRICS Cinsiyet ve Kadın Forumu kurma, BRICS Ekonomik Ortaklığını Kapsayıcı Büyüme ve 4. Sanayi Devrimini İlerletme amacıyla güçlendirme, BRICS Turizm Ortaklığı Kurma. Bu inisiyatiflere ek olarak da BRICS Plus’a davet edilen misafir devletler ise “BRICS Plus: Küresel Güney’in Refahı için Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Büyümeyi Sağlamak” temasıyla toplanıyor. 2018 BRICS zirvesi ve yukarda bahsettiğimiz alanlarda gerek üye gerekse de üye olmayan devletler arasında geliştirilmesi planlanan ilişkiler esasen BRICS’in 10 senede almış olduğu yolu özetlemekte ve bundan sonraki yol haritası hakkında da ipuçları vermektedir. Öyle ki bundan sonraki dönemde de Afrika bütün BRICS üyeleri için hem de grubun kendisi için stratejik öneme sahip olmaya devam edecektir. Dolayısıyla önümüzdeki zirvelerde de Afrika ile ilişkiler öncelenecek ve kazan-kazan felsefesinin ve paylaşılan büyüme hedefinin merkeze konulduğu bir ortak strateji benimsenecektir.

Öte yandan, BRICS’in homojen bir grup olmadığı ve üyelerinin bazı alanlarda ciddi fikir ayrılıkları, stratejik ve jeopolitik çıkar çatışmaları ve birbirleri arasında bir statü rekabeti içerisinde olduğu açıktır. Özellikle de Çin, Hindistan ve Rusya arasında üçlü bir statü rekabeti olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hindistan’ın Çin’in Kuşak ve Yol Projesine şüpheyle yaklaşması ve bu proje içerisinde yer almaktan kaçınması bu rekabeti açık bir şekilde yansıtmaktadır. Yine Çin ve Rusya arasında özellikle Orta Asya, sonrasında da Ortadoğu ve Körfezi içine alan bölgede bir jeopolitik rekabet söz konusu. Güney Afrika’nın da bütün Afrika kıtasıyla ilgili söz sahibi olmayı arzu etmesi özellikle Afrika’da son dönemde önemli bir nüfuz edinen Çin ve sonrasında da Hindistan için bir çıkar çatışması unsuru yaratma potansiyeli var. Kısacası BRICS üyeleri gerek retorik gerekse de pratikte ortaklığın söz konusu olduğu sektörlerde rekabet yerine ortaklığı önceleyen bir ortak diplomasi ve ekonomi politikası benimsemiş olsalar da BRICS’in üyelerinin uluslararası sistemde statülerini artırmayı hedeflediği bir “statü klübü” olduğu hatırlandığında rekabetin e fikir ayrışmalarının bundan sonraki dönemlerde de devam edeceğini öngörebiliriz.

BRICS’in yeni bir finansal sistem kurmak için 2025 hedefleri doğrultusunda Endüstri 4.0 çerçevesinde gerek grup olarak gerekse de G20, BM Genel Meclisi, IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi diğer formel ve enformel örgütlerde bir blok olarak hareket edebilme becerisi gösterebilmesi belirsizlik dönemi olarak adlandırdığımız ve ticaret savaşlarının başladığı Trump sonrası mevcut uluslararası sistemin nereye doğru evrileceği konusunda belirleyici olacaktır. BRICS’in on yıl gibi kısa bir süre içerisinde özellikle de öncelikli olarak belirledikleri sektörel alanlarda göstermiş olduğu başarı ve yine 2014 yılından itibaren resmi olarak Yeni Kalkınma Bankasını kurması bundan sonraki dönemde gerek Küresel Kuzey devletlerinin gerekse de BRICS üyesi olmayan Küresel Güney devletlerinin gözünün bu grubun üstünde olacağına işaret etmektedir.

- Türkiye ve BRICS: Farklılıklar ve benzerlikler

Türkiye’nin Güney Afrika zirvesine İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak davet edilmesi BRICS ve Türkiye arasında ilk kurumsal ilişki olması açısından önemli. BRICS Plus’ın bundan sonraki dönemde de örgüt ve bölgesel bazda bir seçim yapılarak mı devam edeceği yoksa dönem başkanı üyenin kendi stratejik ve jeopolitik çıkarları doğrultusunda yapmış olduğu seçime göre mi şekilleneceği esasen Türkiye-BRICS ilişkilerinin yarınını da önemli ölçüde belirleyecektir. BRICS’teki bu davetli misafir statüsü Şanghay İşbirliği Teşkilatı ya da Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’ndeki gibi Türkiye’nin diyalog ortaklığına dönüşür mü dönüşmez mi bilinmemekle birlikte Türkiye’nin BRICS bloğu ve onun temsil ettiği yükselen güçlerle ortaklığını her alanda güçlendirmesi ve Küresel Kuzey ile Küresel Güney arasında köprü işlevini yerine getirmesi dış politikasının çeşitlenmesine, ülkenin kurumsal/örgütsel ve yumuşak gücünün artmasına ve kendine yeni alternatif ortaklık alanları açmasına yol açabilir.

Türkiye ile BRICS arasında gerek yapısal, gerekse davranışsal gerekse de fikirsel alandan benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da vardır. Türkiye’nin de BRICS ülkeleri gibi uluslararası sisteme meydan okuyucu bir tavrı bulunmaktadır. Gerek Türkiye gerekse de BRICS ülkeleri uluslararası sistemin büyük küresel yönetişim örgütlerinin reforme edilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. Diğer taraftan Türkiye’nin üçüncü dünyacı bir geçmişe sahip olmaması ve koloni geçmişinin bulunmaması Batı şüpheciliği ve karşıtlığı Türkiye’den daha yüksek olan BRICS devletlerinden kendisini ayırmaktadır. Türkiye’nin her ne kadar son dönemde sorunlar yaşansa da BRICS ülkerinden farklı olarak Batı ile sıkı kurumsal ilişkileri ve içselleşmiş bir Batı kimliği bulunmaktadır. Bu da eğer Kuzey-Güney arasında köprü olma, Güney-Güney diyaloğunu geliştirme ve de üçgen/üçlü ortaklık dediğimiz Kuzey-Güney-Güney ortaklığında rol oynama gibi alanlarda öne çıkabilirse şayet Türkiye’yi “farklı ama etkili” bir yükselen güç haline getirebilir ve bunun sonucunda da Türkiye-BRICS ilişkilerinin kurumsallaşmasını kalıcı kılarak ortaklığı daha fonksiyonel hale getirebilir.

[Doç. Dr. Emel Parlar Dal Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir]

Kaynak: AA