TÜSİAD'dan AB Günü Mesajı

TÜSİAD: 'Siyasal, ekonomik, sosyal ve güvenlik alanında belirsizlikler ve öngörülmesi zor gelişmeler dünya gündemini şekillendiriyor. Avrupa Birliği’nin reform gündemi bu bağlamda tarihi önem taşıyor'

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) açıklamasında, "Küreselleşme ve Dördüncü Sanayi Devrimi her alanda ilerici ve cesur bir dönüşümü zorunlu kılıyor. Liberal demokrasiler küresel düzeyde önemli bir sınavdan geçiyor. Siyasal, ekonomik, sosyal ve güvenlik alanında belirsizlikler ve öngörülmesi zor gelişmeler dünya gündemini şekillendiriyor. Avrupa Birliği’nin reform gündemi bu bağlamda tarihi önem taşıyor." ifadelerine yer verildi.

TÜSİAD tarafından Avrupa Gününe ilişkin olarak yapılan açıklamada, 9 Mayıs 1950’de dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman tarafından okunan bildirge ile Avrupa’nın geleceğine yönelik yeni bir vizyon benimsendiği belirtildi. 25 Mart 1957’de altı ülkenin katılımıyla Roma Anlaşması imzalanarak, Avrupa Birliği’nin temeli olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun kurulduğu anımsatılan açıklamada, Avrupalı lider ve düşünürlerin daha geniş bir siyasal ve ekonomik perspektif ile kalıcı barış için temellerini attığı Avrupa Birliği'nin (AB) bugün yarım milyarı aşan nüfusu, yirmi sekiz üye ülkesi ve küresel ekonomik ve teknolojik gücü ile tarihin en önemli siyasal proje başarısı olduğu aktarıldı.

Açıklamada, "Geçtiğimiz 61 yıl boyunca kıtanın ekonomisi büyük gelişme sağladı; birlik ruhu radikal ve saldırgan ideolojilere üstün geldi. AB içinde ve küresel etki alanında demokrasi, siyasal istikrar, toplumsal refah ve barış yolunda büyük kazanımlar elde edildi." değerlendirmelerine yer verildi.

2019 yılında gerçekleşecek olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin dönüşüm gündemini zayıflatmaması gerektiği belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi:

"AB, 21. yüzyılın gerektirdiği esnekliğe sahip, yurttaşlar için daha güvenli, adil, eşit ve özgür yaşamı güvence altına alan, çok kutuplu dünya düzeninde genişlemeye ve küresel etki alanını pekiştirmeye olanak sağlayan sağlıklı ve açık bir yapıya ulaşmalı. TÜSİAD’ın tam üyesi olduğu Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu BusinessEurope’un altını çizdiği gibi AB’nin ortak sorunların değil, ortak çözümlerin kaynağı olarak görülmesi ancak böyle mümkündür.AB’nin kurumsal reformu tartışmalarında, çok çemberli Avrupa ya da farklılaştırılmış bütünleşme senaryosu öne çıkıyor. AB Komisyonu’nun Avrupa’nın Geleceği Raporu sonrasında da önde gelen ülkeler bu senaryo yönünde tercih açıkladılar. Bu yapıda merkezdeki federal Euro bölgesinde yer alması öngörülemeyen ülkeler daha esnek konfederal AB çemberinde yer alabilecekler. Bu geniş çember de demokrasi, hukuk devleti, tek pazarın ayrılmaz parçası olan dört temel özgürlük, enerji, ulaştırma ve dijital gibi birçok temel alanı içeriyor olacak. Çember tanımı ötesinde üst üste gelen, bazen kesişen birçok küme var: Euro, Euro+, Vergi Kompaktı, Bankacılık Birliği, savunma iş birliği, Avrupa Ekonomik Alanı, İsviçre özel konumu, Gümrük Birliği. Avrupa’nın kurumsal reformu konusunda eğer Berlin-Paris ekseninde kararlılık devam eder ve uzlaşma sağlanırsa, AB bu süreçten orta vadede daha etkin bir kurumsal sistem ile çıkacak."

Açıklamada, Türkiye açısından AB üyelik sürecinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için birçok artı değer yarattığı dile getirildi.

- "AB üyelik süreci Türkiye’nin dünyanın diğer bölgeleriyle ilişkileri için de olumlu bir işlev görmüştür"

TÜSİAD açıklamasında, AB üyeliğinin bir dış politika konusu değil, Türkiye’nin tüm politika alanlarında dönüşüm yaratacak partiler üstü temel politika hedefi olduğu vurgulandı. Üyelik sürecindeki siyasal koşulluluk ilkesinin Türkiye’nin reformlarla dönüşümünün itici gücünü oluşturduğu kaydedilen açıklamada, AB üyelik sürecinin Türkiye’nin dünyanın diğer bölgeleriyle ilişkileri için de olumlu bir işlev gördüğü belirtildi.

Açıklamada, "Türkiye, AB sürecinde ilerledikçe, dünyanın yükselmekte olan ülkeleri açısından ekonomik cazibe ve demokratik referans kaynağı olmuştur; bölgesiyle ekonomik bağlarını güçlendirdiği ölçüde, AB ile ilişkilerinde daha güçlü bir hale gelebilmiştir. Avrupa’nın Avrasya merkezi olmak Türkiye’nin en önemli küresel rekabet gücüdür, temel bir milli menfaattir." ifadelerine yer verildi.

Türkiye’nin milli menfaatleri açısından AB sürecinin köklü demokratik reformlar, özgürlükçü ve yaratıcı bir toplumsal ortam ve de teknik mevzuat uyumları yönünde tarihsel bir fırsat olduğu vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Bu süreçte ABD’den Çin’e, enerji politikalarından, dijital ekonomiye her alanda AB gündemini daha iyi anlamak ve değerlendirmek mutlaka öncelik olmalı.AB-Türkiye ilişkileri tarihsel derinlik, güncel ortaklık ve gelecek kazanımları içerir. Gerek Avrupa Birliği gerekse Türkiye açısından mevcut sorunların aşılamaması ve birleştirici değil ayrıştırıcı unsurların öne çıkması birer tarihsel yenilgi sayılacaktır. Her iki taraf da böyle bir tuzağa kendilerini düşürmeyecek kadar tarihsel birikim, sorumluluk ve vizyon sahibi olmayı başarmalı. AB sürecinde ilerleyen bir hukuk devleti ve yüksek standartlar ülkesi olmanın güvencesi ile Avrasyalı dinamizmin birleştiği bir Türkiye’nin yıldızı 21. yüzyılda hızla yükselir. Başarılı AB-Türkiye ilişkileri üçlü bir kazan-kazan-kazan formülüdür: Avrupa için, Türkiye için, Dünyada barış, demokrasi ve refah için."

Kaynak: AA