Hacıince Açıklaması 'Et Fiyatında İstikrar İçin İthalat Yerine, Yerli Üretime Destek Zorunludur'

Et ve canlı hayvan ithalatıyla fiyat istikrarının sağlanamadığına dikkat çeken Hacıince Entegre Et Tesisleri Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hacıince, "Et fiyatında istikrar için ithalat yerine, yerli üretime destek zorunludur" dedi

Hacıince Açıklaması 'Et Fiyatında İstikrar İçin İthalat Yerine, Yerli Üretime Destek Zorunludur'


Ulusal Kırmızı Et konseyi (UKON) ve Hacıince Entegre Et Tesisleri Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hacıince, hayvancılık sektörüne ilişkin açıklama yaptı. Hayvancılıkta kurumsallıktan çok duygusallık ve gönül bağı ile bu işi yapan aile işletmelerinin üretime devam edebilmesi için gerekli destekler verilmesi gerektiğini belirten Hacıince, gençleri de bu işe yapmaya telkin ve teşvik etmesi gerektiğini söyledi.



"Son günlerde dövizlerde yaşanan artış da ette ithalatın çözüm olmadığını gösterdi"

Ahmet Hacıince, Türkiye’de sık sık gündeme gelen et ve canlı hayvan ithalatıyla fiyat istikrarının sağlanamadığına dikkat çekerek, "Et fiyatında istikrar için ithalat yerine, yerli üretime destek zorunludur. Son günlerde dövizlerde yaşanan artış da ette ithalatın çözüm olmadığını gösterdi" dedi.



"Olabildiğince yerli üretim lehine bir karar vermek zorundayız"

Türkiye’nin her yıl 150-200 bin ton dolayında et açığı olduğuna dikkat çeken Hacıince, “Böylesine önemli temel gıda maddesinde bu kadar büyük açık olması, doğal olarak fiyatları yukarıya çekiyor; bu durum da, ete ulaşımı çok dar bir kesim ile sınırlıyor. Elbette bu sürdürülebilir bir durum değildir; et gibi önemli bir temel gıda maddesine erişim olanağı toplumun tüm kesimlerine sağlanmalıdır. Bunun için de fiyatların istikrarlı gelişmesi zorunludur. Buradan hareketle 2017 yılı Temmuz ayında alınan, ‘sıfır gümrüklü canlı hayvan ve et ithalatı kararı’ çözüm gibi görünebilir. Ancak, unutmamalı ki Türkiye, doğalgazı ve petrolü de ithal ediyor; bu nedenle de dövize gereksinim duyuyor. Ortaya çıkan döviz talebi nedeniyle de döviz kurları, yakın zamanda yaşadığımız gibi kontrolsüz bir şekilde yükseliyor ve bu enerji ithalatını da, et ithalatını da pahalılaştırıyor; fiyatları ister istemez yukarıya çekiyor. Bu nedenle, olabildiğince yerli üretim lehine bir karar vermek zorundayız. Petrolü ve doğalgazı yerli üretemezsiniz; o kadar kaynağımız yok; ancak, eti yerli üretebiliriz" ifadelerini kullandı.

"Ette yeterince yerli üretim için tek eksiğimiz biraz destek"

Türkiye’de milyonlarca dönüm otlaklar olduğunu vurgulayan Hacıince, "Derelerimiz, göllerimiz var. Ette yeterince yerli üretim için tek eksiğimiz biraz destek. Milyonlarca dolarlık ithalat yapacağımıza, yerli et üretimi için biraz vergi desteği dahi yapsak, fiyatlar istikrar kazanır, zorla kazandığımız döviz dışarıya gitmez. Bunun için, kırmızı etteki KDV oranının toptanda olduğu gibi perakendede de yüzde 8’den yüzde 1’e düşürülmesi et fiyatlarına olumlu yansıyacaktır. Böyle bir adım ayrıca sektörde kayıtdışılığı da azaltacaktır. En gelişmiş ülkeden, gelişmekte olan ülkelere kadar, bütün dünya örneklerinden gördüğümüz gibi tarım ve hayvancılık sektörü devlet desteği olmadan ayakta kalamıyor, verimli üretim yapamıyor; çünkü, et sektörü, daha verimli üretim için, araştırma-geliştirme faaliyetlerini finanse edecek kaynakları dahi biriktiremiyor" şeklinde konuştu

“Nüfusun iki katın üstüne çıktığı dönemde meraların büyüklüğü yarı yarıya azaldı”

Türkiye’de verilecek destekler ve alınacak önlemler ile et piyasasının gelişeceğini ve yeni yatırımların da önünü açacağını vurgulayan Ahmet Hacıince, "Arzın sınırlı ve dar olduğu, buna karşılık talebin hızla arttığı ve önünde büyük bir marj olduğu sektöre yatırım yapmak her yatırımcının istediği bir ortamı oluşturmaktadır. Örnek verecek olursak, kişi başına günlük hayvansal protein tüketimi sırasıyla ABD’de 70 gram, Avrupa Birliğinde61 gram düzeyindeyken; bu miktar Türkiye’de ise 36 gramdır. Bu veriler ile Türkiye hayvansal protein üretiminde dünyada 174 ülke arasında 90’ıncı sırada yer alıyor" dedi.

Türkiye’de 1970 yılında 21.7 milyon hektar olan mera büyüklüğünün, 2016 yılına geldiğimizde, yarı yarıya azalarak 10.8 milyon hektara gerilediğini vurgulayan Hacıince, "Nüfusumuzun 35 milyon kişi olduğu zaman 21.7 milyon hektar olan mera büyüklüğümüz; nüfusumuzun 80 milyon ile iki katını da aştığı, en az 5 milyon sığınmacının bulunduğu ve turist girişlerinin 30 milyonu aştığı bir dönemde, mera büyüklüğümüz yarı yarıya azalmış durumda" ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA