TİKA'dan 2. Balkan Buluşması

Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu: 'Balkanların çok kültürlü, çok dilli ve çok dinli yapısı, çatışmaların ve kargaşa ortamının değil, huzur ve barışın ve birlikte yaşamanın sembolü olmadıkça dünya barışı da mümkün değildir' TİKA Başkanı Serdar Çam: 'Balkan halkları din, dil, ırk olarak beraberce nasıl yaşandığını çok güzel bir şekilde göstermiş, tüm dünyaya bir örneklik oluşturmuştur' SDE Başkanı Muhammet Savaş Kafkasyalı: 'Modern uluslararası sistem, kendi işleyişine uygun olarak çatışma ve parçalamayı Balkanizasyon olarak adlandırmış'.

Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, "Balkanların çok kültürlü, çok dilli ve çok dinli yapısı, çatışmaların ve kargaşa ortamının değil, huzur ve barışın ve birlikte yaşamanın sembolü olmadıkça dünya barışı da mümkün değildir." dedi.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) iş birliğinde 11 Balkan ülkesinden bilim adamı, akademisyen, din adamı, sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve yabancı basın mensuplarının katılımıyla 2. Balkan Buluşması Ankara'da düzenledi.

Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, burada yaptığı konuşmada, program vesilesiyle iki gün boyunca Balkanlar coğrafyasının değerli akademisyenleri ve uzmanlarının bizzat kendilerinden, Balkanlara ilişkin güncel tartışmaları ve tarihi arka planı yok saymayan, içeriden yaklaşımları dinleme ve öğrenme fırsatı bulmanın onur verici olduğunu kaydetti.

Balkanların tarihte Osmanlı Devleti'nin ve hatta şimdi de dünyanın, farklılıklarla bir arada yaşama deneyiminin mücevher niteliğinde bir örneği olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, "Balkan tarihindeki önemli kırılma noktalarını idrak edeceğimiz bu programda, Balkan coğrafyasının yalnızca çatışma ve istikrarsızlıklarla değil aynı zamanda barışın ve refahın hakim olduğu dönemlerdeki toplumsal süreçlere de vakıf olacağız." diye konuştu.

Hakan Çavuşoğlu, programda kimilerinin Balkanlarda çok kültürlülüğün, barışın ve istikrarın sürekliliği için önemli unsurları ve bu unsurların tam aksini savunanların temel maksatlarına işaret edileceğini söyledi.

Çavuşoğlu, 90'lı yıllardaki savaş ortamından neredeyse Kosova'nın bağımsızlığına kadar Batı ülkelerinin Balkanlarda aktif ve etkili rol oynadıklarını belirterek "Çok kültürlülüğün en bariz örneklerinden olan Balkanların, yeniden çıkarlarının peşinden koşan Avrupa ve Batı'nın ilgi alanına girmesinde neler etkili olmaktadır?" ifadelerini kullandı.

Amerikan Dış Politika Milli Komitesinin ve ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Doğu-Batı Enstitüsünün "Batı Balkanlar için Eylem Zamanı: Amerikan Diplomasisi İçin Reçeteler" adlı raporundan bahseden Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"(Rapor) Balkanlarda istikrarsızlık tehlikesi çanlarının çaldığını ve Batılı siyasetçilere ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) Balkanlardaki etkisini artıracak politikalar geliştirmelerini tavsiye ediyor. Raporda aynen şu ifade de yer alıyor. 'ABD ve Avrupa, Balkanlara olan ilgisini azalttığı için Türkiye'nin etkisi arttı.'"

Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Türkiye'nin çabalarının, kriz ve istikrarsızlıktan medet umanların planlarına büyük darbe indirdiği ifadelerini hatırlattı.

Çavuşoğlu, "Temel gayesi Balkanların barış ve istikrarına katkı vermek, güçlü iş birlikleri oluşturmak olan ülkemizin bu çerçevedeki çabaları manipüle edilmeye çalışılmaktadır." dedi.

Özellikle 1990'lardan itibaren Batı'ya özendirme üzerine kurulu modernleşme projesinin hareket coğrafyasının Balkanlar olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, bu projeyi güdenlerin maksatlarına ulaşamadığının altını çizdi.

- Farklılıklardan güç alarak yükselen Balkan ruhu inşa edilecek

Çavuşoğlu, Balkanların, Batılılar tarafından gayrimeşru ilan edilen bir tarihi olduğuna dikkati çekerek "Sözlü ve yazılı tarihinizi, geleneğinizi, birlikte yaşama ve üretme kültürünüzü reddetmenizi, etrafınızda inşa ettiğiniz tarihi yok saymanızı ve farklılık sebebiyle birbirinize şiddet uygulamanızın doğal olduğu fikri gibi aslında Batı kültüründe var olan, kendi kültürel ve tarihi mirasınıza uymayan değerlerle geçmişi anlamaya çalışıyorsunuz." diye konuştu.

Bu kapsamda, TİKA'nın Balkanlardaki barış ve istikrara katkının yanı sıra toplumsal refahın artması için gerçekleştirdiği projelerin daha da önemli hale geldiğini vurgulayan Çavuşoğlu, TİKA'nın, Balkan coğrafyasında bulunan 11 program koordinasyon ofisi aracılığıyla eğitim, tarım, sağlık ve istihdama yönelik faaliyetlerde bulunduğunu anımsattı.

TİKA'nın, ortak tarih ve geçmişin olduğu, Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki çok kültürlülüğü ve birlikte yaşamanın nişanesi olan eserlerinin restorasyonunda da büyük rol oynadığının altını çizen Çavuşoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Allah'ın izniyle 24 Haziran'dan sonra Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle daha güçlü, daha etkin mekanizmalarıyla, din, dil ve ırk farkı gözetmeksizin gönül coğrafyamızın ihtiyaçları ve sorunlarıyla çok daha yakından ilgilenecektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettikleri gibi, farklılıklardan güç alarak yükselen bir Balkan ruhunu hep birlikte inşa edeceğiz.

Balkanların çok kültürlü, çok dilli ve çok dinli yapısı, çatışmaların ve kargaşa ortamının değil, huzur ve barışın ve birlikte yaşamanın sembolü olmadıkça dünya barışı da mümkün değildir. Balkanlardaki kardeşlerimizin ayağına diken batsa, Anadolu'nun bağrına bir hançer saplanır. İkincisini gerçekleştirdiğimiz Balkanlar Buluşması'nın Balkanların birliğine ve dirliğine vesile olmasını Cenabıallah'tan niyaz ediyorum."

- "Balkanlarda farklılıklar zenginlik örneği"

Programın açılışında konuşan TİKA Başkanı Serdar Çam da Balkanların, birçok acı ve sıkıntının yaşandığı bir yer olmasına rağmen çok özgün bir bölge olduğuna işaret ederek "Balkanlarda farklılıklar zenginlik örneği olarak ifade edilmektedir. Balkan halkları din, dil, ırk olarak beraberce nasıl yaşandığını çok güzel bir şekilde göstermiş, tüm dünyaya bir örneklik oluşturmuştur. Terör faaliyetlerinin, şiddet olaylarının yaşandığı günümüzde tüm devletlerin buradan ders çıkarmaları gerekmektedir." dedi.

Balkan tarihinde yönetim kabiliyeti yüksek birçok kişinin yetiştiğini vurgulayan Çam, "Osmanlı'nın neresine giderseniz gidin bir Balkan kökenli yönetici ile karşılaşırsınız. Mağrip ülkeleri, Afrika, Mısır ve tüm diğer bölgelerde Balkan kökenli paşaların oraları imar ettiğini biliyoruz." ifadesini kullandı.

Balkanlarda cami, medrese, köprü gibi kültürel varlıkların yanında kıyafet, yemek kültürü, inanç ve dillerinin de korunmasının herkesin ortak sorunu olduğunu dile getiren Çam, Balkanların geleceğinin bu zenginlikler üzerine kurulu olacağını söyledi.

SDE Başkanı Muhammet Savaş Kafkasyalı da Balkanların, yüzyıllar boyunca bir arada yaşama, çok kültürlülük, karşılıklı saygı ve barış coğrafyası olduğunu dile getirdi.

Kafkasyalı, "Modern uluslararası sistem, kendi işleyişine uygun olarak çatışma ve parçalamayı Balkanizasyon olarak adlandırılmış." dedi.

İki gün sürecek program kapsamında, "Tarih, Kimlik ve Kültür" konulu panel ve stratejik çalıştay yapılacak.

Program kapsamında düzenlenecek "Balkan Tarihinde Temel Kırılmalar" başlıklı ilk oturumda Balkanların tarihindeki önemli dönüm noktaları ve bu dönüm noktalarının getirdiği değişiklikler tartışılacak.

"Balkanlarda Çok Kültürlülüğün Sürekliliği" başlıklı ikinci oturumda, bölgenin geçmişten bugüne sahip olduğu çok kültürlü yapının korunmasını sağlayan unsurlar ortaya konacak.

"Balkanlarda Doğal ve Kurgusal Kimlikler" başlıklı üçüncü oturumda ise bölgedeki toplumların sahip olduğu doğal kimliklerin, bir arada var olmaya engel görülmeden yaşayabildiği dönemler ile bu doğal kimlikleri zedelemek maksadıyla üretilmiş kurgusal kimliklerin ön plana çıktığı dönemler ele alınacak.

Programın ikinci gününde de Balkan ülkelerinden gelen katılımcılar ve Türkiye'den katılan uzman akademisyenler çalıştay düzenleyecek ve Balkanların geleceği hakkında görüşlerini paylaşacak.

Kaynak: AA