'Modernleşme Kadının Kılık Kıyafeti Üzerinden Saplantılı Olarak Devam Ediyor'

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Kan: 'Eski Türkiye döneminde İstanbul sokaklarında başı örtülü kadınlar görmek çok da rastlanır bir tablo değildi. Çünkü o dönemin Türkiye'si yasakların Türkiye'si. O zamanın Türkiye'sine baktığımızda bir ayrımcılık var' 'Modernleşme birçok toplumda kadının kılık kıyafeti üzerinden saplantılı olarak devam ediyor. Türkiye'deki modernleşme süreci de batılı bir görüntüde olan kadın vatandaş, ideal vatandaş ama o batılı görüntü de öyle sıradan bir batılı görüntü değil. Militer bir kadın modelini ideal kadın vatandaşı olarak nitelediği için annem de başörtülü sebebiyle buna uymadığı için mesleğine veda etmek zorunda kalıyor. O dönemin Türkiye'si böyle bir Türkiye'

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı Kan, modernleşmenin birçok toplumda kadının kılık kıyafeti üzerinden saplantılı olarak devam ettiğini belirterek, "Türkiye'deki modernleşme süreci de batılı bir görüntüde olan kadın vatandaş, ideal vatandaş ama o batılı görüntü de öyle sıradan bir batılı görüntü değil. Militer bir kadın modelini ideal kadın vatandaşı olarak nitelediği için annem de başörtülü sebebiyle buna uymadığı için mesleğine veda etmek zorunda kalıyor. O dönemin Türkiye'si böyle bir Türkiye." dedi.

Kan, İstanbul Medeniyet Üniversitesi tarafından üniversitenin Aşık Paşa konferans salonunda düzenlenen "Geçmişten Günümüze Kadın Kahramanlar" başlıklı konferansta, kahraman kelimesinin kendisi için çok iddialı bir kelime olduğunu belirterek, hayatındaki kahraman kadınların anneannesi, annesi ve ablası olduğunu söyledi.

İdol kelimesinin maalesef Türkçe'ye yerleştiğini, idolün aslında tapılan şey anlamına geldiğini anlatan Kan, onun yerine Kur'an-ı Kerim'de de geçen, en güzel örnek, Usve-i Hasene kelimesini kullanmak gerektiğini anlattı.

Kan, kendisi için kahraman olan kadınların yaşadıkları dönemde çok sayıda ayrımcılığa maruz kaldığını aktararak, şöyle devam etti:

"Bir kısmınız belki yaşadınız, belki de büyüklerinizden dinlediniz. Her üniversite kapısından girdiğimde benim aklıma giren bir şeydir. Kapıdan girdim problem yok. Özellikle Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi önünden geçerken zihnimde eski Türkiye'ye ait görüntüler var. Bizim için asla olmayan olması mümkün olmayan Alevi, Sünni, Kürt, Türk ayrımcılığı gibi maalesef bu topraklarda on yıllarca sürdürülen başı örtülü başı örtüsüz ayrımı. O ayrım karşısında sessizce direnen kahraman kadınlar..."

Başarılı iş kadınlarına, bilim kadınlarına, kadın sporculara, ayrımcılığa karşı mücadele eden kadınlara çok sayıda örnekler veren Kan,sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eski Türkiye döneminde İstanbul sokaklarında başı örtülü kadınlar görmek çok da rastlanır bir tablo değildi. Çünkü o dönemin Türkiye'si yasakların Türkiye'si. O zamanın Türkiye'sine baktığımızda bir ayrımcılık var. Aynı ayrımcılığa anneannem maruz kaldı inançlı bir askerin eşi olduğu için. Aynı ayrımcılığa annem maruz kalıyor. O da İstanbul İmam Hatip Lisesi'nin ilk başörtülü hocası olarak çalışmaya başlıyor. Erzurum'da Atatürk Üniversitesi'nde Almanca okutmanı olarak vazife yapmaya başlıyor. 1980 darbesi sonrasında yeni bir kılık kıyafet yönetmeliğiyle yasağın uygulanması iyice sertleştiriliyor. Yasak uygulanmaya başlayınca annemi rektör çağırıyor, 'Hocam kusura bakmayın artık ders vermeye bu şekilde devam edemezsiniz. Çünkü kılık kıyafet yönetmeliğine uymuyorsunuz.' diyor. Modernleşme birçok toplumda kadının kılık kıyafeti üzerinden saplantılı olarak devam ediyor. Türkiye'deki modernleşme süreci de batılı bir görüntüde olan kadın vatandaş, ideal vatandaş ama o batılı görüntü de öyle sıradan bir batılı görüntü değil. Militer bir kadın modelini ideal kadın vatandaşı olarak nitelediği için annem de başörtülü sebebiyle buna uymadığı için mesleğine veda etmek zorunda kalıyor. O dönemin Türkiye'si böyle bir Türkiye."

Kan, 28 Şubat döneminde üniversitelerde kılık kıyafet yönetmeliği bahane edilerek yasaklar uygulandığını ve bu yasaklardan kendi ailesinin ve çevresinin sıkıntılar yaşadığını belirtti.

Kardeşi Merve Kavakçı'nın da hikayesini anlatan Kan, şunları kaydetti:

"2 Mayıs 1999'da 19 Nisan 1999 seçimleri yerel ve genel seçimlerle seçilip İstanbul 1. Bölge'den seçilmiş olan Merve Kavakçı, TBMM'ne yemin etmek üzere gidiyor. Gittikten sonra orada pek de hoş karşılanmıyor. Çünkü o zamanın devlet anlayışı için başörtülü bir kadın tahammül edilemez. Çünkü bu kadınlar okula alınmamış. Kimliğinde başörtülü resim bulunmadığı için hastanede sağlık hizmetlerinden mahrum bırakılmış. Bu insanlar, sessiz bir direnişin, sabrın kahramanı oldular. Bir kısmı yurt dışında eğitimlerine devam ediyor. Bir kısmı maddi anlamda eğitim alma hayallerinden vazgeçiyor. Bir kısmı da ülkesinde bir şekilde okulunu devam ettiriyor. Fakat parçalanmış hayaller ve insanların 28 Şubat dönemiyle de beraber hayallerinin üzerinden geçen tanklar... Gelecekleri hakkında en azından maddi anlamda veremedikleri kararlar, atamadıkları adımlar, yürek burukluğu bu insanlar için maalesef bir gerçek. Benim yaşımda olanlar eski Türkiye'yi biliyorlar. Özellikle öteki sayılmak, bir yerde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmek nedir biliyoruz. Fakat bunu sadece ben bilmiyorum. Bunu yaşamış olan Kürt kardeşim de biliyor, Alevi kardeşim de biliyor, Ermeni vatandaşlarımız da biliyor, bizi biz yapan değerlere sahip herkes biliyor. Ancak bir gün geliyor Türkiye'de millet bu darbe zihniyetine, bu tepeden bakan zihniyet 'Dur' diyor. Vatanın selameti için yaşama hakkından vazgeçen kadınlar gazi olarak ve şehit olarak hayatlarından vazgeçiyor. 15 Temmuz'da köprüye çıkan şehit ve gazi kadınlar...Şehitlerimizin dik duruşuyla o kahraman kadınların dik duruşuyla hepimiz buradayız.

Medeniyet Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Cihan yönetiminde gerçekleşen programda Prof. Dr. Hayrunnisa Alan, "Cumhuriyet Tarihinde Kahraman Kadınlar" başlıklı sunum yaptı.

Kaynak: AA