Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'nde Hutbe İrad Etti

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde hutbe irad ederek cuma namazı kıldırdı.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'nde Hutbe İrad Etti
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde hutbe irad ederek cuma namazı kıldırdı. Erbaş, namazın ardından İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. İsmail Hakkı Ünal’ı ziyaret etti. Erbaş’ın büyük bir çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan cemaate hitaben okuduğu hutbe şu şekilde:

"Cenab-ı Hakk sevgili Peygamber Efendimize ilk vahyini okumak, yazmak, ilim, irfan sahibi olmak konusu ile ilgili gönderdi. Alak Suresi’nin ilk 5 ayeti kerimesinde bütün insanlığı okumaya ve yazmaya teşvik etti. İlk inen ayetlerde hem oku emri var hem de insana kalemle yazmayı öğretti ayeti kerimesiyle, eli kalem tutan insanların olmasına bir talep var, bir emir var; ’Yaratan Rabbinin adıyla oku’ buyurdu Rabbimiz. Bunun için değerli kardeşlerim, özellikle bir ilim merkezinde, bir eğitim yuvasında bulunduğumuz için öğrencilerimizin okuma konusunda, kendilerini yetiştirme konusunda sadece ders kitaplarıyla yetinmeden farklı alanlarda okumaya önem vermeleri gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Beşikten mezara kadar okumak, öğrenmek, ilim sahibi olmak Peygamber Efendimiz tarafından tavsiye ediliyor. ’Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz’ buyuruyor Peygamber Efendimiz. Ecdadımız bütün hayatı boyunca medeniyetimizin ilim, irfan, bilgi hikmet yolunda ilerlediği asırlarda hep elinde kitap olmuş ve kalem olmuş. Okumuşlar, yazmışlar ve yazdıklarını uzak beldelere kadar ulaştırmaya çalışmışlar. Bizim ilim geleneğimizde bugünkü gibi kalın duvarlarla araları açılmış branşlaşma çok fazla yoktu. Dini ilimlerde zirvede olan bir alimimizin aynı zamanda müspet ilimlerde de zirvede olduğunu görebiliyoruz. Müspet ilim menfi ilmin zıttı değil, yani tecrübi ilim demektir deneye dayanan ilimler. Laboratuvarlarda deneyler neticesinde tespit edilmiş, doğruluğu kanıtlanmış ilim anlamına geliyor. İbn-i Sina’ya baktığımız zaman hem fiili ilimlerde zirve olduğunu görüyoruz hem de müspet ilimlerde başta tıpta, matematikte ve diğer konularda. Akşemseddin Hazretlerini Fatih Sultan Mehmet’e Kur’an-ı Kerim öğreten hoca zannederler, ama bir matematik uzmanıdır, matematik konusunda zirve bir insandır. Aynı zamanda dini ilimlerde de öyledir Akşemseddin Hazretleri. Yüzlerce örnek sayabiliriz burada. Bunla şuraya gelmek istiyorum; özellikle ilahiyat fakültesi öğrencilerimizin sosyoloji, psikoloji, felsefe, tarih ve benzeri alanlarda birden lisede öğrenmiş oldukları matematik, fizik, kimya gibi tabiat bilimlerini unutmayacak derecede kendilerini yetiştirmeleri gerekiyor. Hatırlamaları, tekrarlamaları gerekiyor. Çünkü tabiat bilimleri, fen bilimleri bizim ufkumuzun açılması ve tefekkür dünyamızın gelişmesi için çok önemli alanlar. Tabiat bilimlerinde yani dini bilimlerin dışındaki alanlarda ne kadar çok okursak Kur’an-ı Kerim’i daha iyi anlarız. Astronomi konusunda birkaç kitap okuyan, birkaç makale okuyan bir insan Yasin Suresi’ndeki Güneş’in hareketi, Ay’ın hareketiyle ilgili ayetleri daha iyi anlar. Bu konuda bilgi sahibi olanlar bu ayetleri daha iyi anlarlar. Hani bir söz var ya, bütün kitaplar esas hitabı Allah’ın kitabını daha iyi anlamak için okunur. Bu niyetle okunduğunda aynı zamanda nafile ibadet yapmış oluruz. Üniversite eğitiminde hocalarımız bilirler, öğrencilerimiz de zaman zaman vakıf olurlar, bu konu ile ilgili bilgi sahibi olurlar, interdisipliner metot diye bir metot vardır. Esasında bu bizim ilim geleneğimize de uygundur. Disiplinler arası bilgi sahibi olmak, interdisipliner denir. Yani ilahiyat alanında eğitim alan bir öğrencinin farklı fakültelerde okutulan derslerden de haberdar olması. Mühendislik okuyan bir öğrencinin ilahiyat alanında okutulan derslerden de haberdar olması, bu anlama geliyor interdisipliner metot. Bu teşvik ediliyor üniversite eğitiminde. Esasında bizim de özen göstermemiz gereken bir metottur. Branşlaşma bizi dar kalıplar içerisine hapsetmesin, kendimizi farklı alanlarda da okuyarak geliştirelim. Benim bir tavsiyem var özellikle ilahiyat fakültesi öğrencilerine ve eğitim fakültesi öğrencilerine; ÇAP yapalım. Eğitim fakültesi öğrencileri ilahiyat fakültesinde ÇAP yapsın, yani çift anadal programı diyoruz buna, ilahiyat fakültesindeki öğrencilerimiz de eğitim fakültesinin okul öncesi bölümlerinde çift anadal programı alsınlar. Ve biz Diyanet İşleri Başkanlığında okul öncesi din eğitimi alanlarında onlara görev verelim. Yani çift kanatlı olsun; hem ilahiyat, hem de eğitim fakültesinin ilgili bölümünü ya da eğitim fakültesinin çocuklarla ilgili, çocuk yetiştirme bölümleri var, o bölümlerde de eğer çift anadal programı alırsa öğrencilerimiz onlardan daha çok istifade edebiliriz Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu Kur’an kurslarında ve okul öncesi 4-6 yaş Kur’an kurslarında. İlim, irfan, bilgi, hikmet bizim medeniyetimizin en çok önem vermesi gereken unsurlarındandır. Rabbimiz buyuruyor ki: “Rabbinin yoluna hikmetle davet et ve güzel haseneyle davet et.” Bu ilim, hikmet ve güzel hasene ile Rabbinin yoluna davet etme, mücadelelerin en güzelidir. Güzel öğüt ile onlara yaklaşman mücadelen de en güzel bir şekilde sonuca ulaşmanı sağlar. Fakülteden mezun olan öğrencilerimiz yarın Milli Eğitim Bakanlığında görev alacaklar, ya Diyanet İşleri Başkanlığında öğrencileriyle muhatap olacaklar. Onlara bilgi ve birikim ile hikmet ile hitap etmeleri gerekiyor. Eğer camilerde görev alırlarsa cemaatine kürsülerden, minberlerden farklı alanlarda kendilerini yetiştirmiş bir birikimle hitap ederlerse daha faydalı olurlar, daha verimli olurlar. Bu duygularla ben tekrar cumanızı tebrik ediyorum, Rabbimiz yapmış olduğumuz ibadetlerimizi makbul eylesin. Hepinize başarılar diliyorum, öğrencilerimiz için söylüyorum, imtihanlarınızda başarılar diliyorum. Buradaki imtihan esas imtihana bizi alıştırıyor."
Kaynak: İHA