Deizm tartışmasının perde arkası

'Deizm' tartışmasının gündeme taşımasının perde arkasını Nihal Bengisu Karaca yazdı.

Deizm tartışmasının perde arkası
Deizm tartışmasının perde arkası
Konya'da düzenlenen “Gençlik ve İnanç” çalıştayının sonunda ortaya çıkan raporda 'Deizm' kavramına dikkat çekiliyordu.

Bu raporun ardından 'Deizm' tartışması ortaya çıkarken, tartışmanın fitilini grup toplantısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ateşlemiş, geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kürsüde Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'dan konu hakkında bilgi almasıyla devam etmişti.

BIRAKIN KIZMAYI...

Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca bu tartışmalara dikkat çekerken, Konya'da yapılan çalıştayın sonucunun aslında dikkat alınması gerektiğini yazdı.

Raporda ortaya çıkan sonucu yazan Karaca 'Öğretmenlerin ve toplumdaki dini önderlerin anlattıkları arasındaki tutarsızlık ve birbiriyle kavgalı olmaları”, “din dersi öğretmenlerinin iyi rol modeli olamadığı”, “sadece ibadet ve sorumluluklar üzerinde yoğunlaşan müfredatın ve öğretmenlerin ‘Yaratıcı', ‘kötülük', ‘kader' gibi konulara tatmin edici cevaplar getirememesi”, “MEB'in ders materyallerinin çocuklar değil yetişkinlere uygun ve yetersiz olduğu” gibi saptamalar da yapıyordu. Normal şartlarda, bir devletin bırakın kızmayı, raporu önüne alıp incelemesi, müstefit olması gereken bir çalışma söz konusuydu.' ifadelerini kullandı.

NEDEN GÜNDEM OLDU?

Bu çalıştay sonuncunun gündem olmasındaen büyük etkinin 'AK Parti ve ittifak ettikleri demek ve bu parti milliyetçi, muhafazakâr, dindar ve İslamcıların oluşturduğu bir tabanı temsil ediyor.' olması diye yazan Karaca şunları yazdı;

İlk nedeni şu: Devlet demek artık AK Parti ve ittifak ettikleri demek ve bu parti milliyetçi, muhafazakâr, dindar ve İslamcıların oluşturduğu bir tabanı temsil ediyor. Dolayısıyla devlet, söz konusu tabanla ontolojik, organik ilişki içinde olanlardan sadır olan ve devletin seçtiği “ana akım görüş”ten sapma temayülü gösteren her eğilimi ve o eğilim üzerinden muhalefetin ürettiği ithamları “üzerine alınıyor” ve savuşturulması gereken bir mesele olarak görüyor.

Din bir kere iktidarın seçmen ve sosyoloji tahkim etme imkânlarının arasına girdikten sonra, tahkim edilmiş sosyolojiyi kontrol etmek de iktidarın görevi oluyor çünkü. Dolayısıyla kısa bir süre önce yaşanan “güncelleme” tartışmasında olduğu gibi, ittifak tabanını ve toplumu ne 14. yüzyıldaki fetvazenleri tekrarlayanlara teslim etmek mümkündür, ne de kabaca “Yaratıcı var, ama dinler hep sonradan uyduruldu” ile özetlenebilecek deizme savrulmaları kabul edilebilir.

Sonuç: Bundan sonra deizm, tecdit, reform, İslamcılık tartışmaları yapılmayacak diye bir şey yok, yapılır. Ama devletin istediği kapsamda, şartlarda ve zamanda yapılır.

Yazının tamamı için tıklayınız