'Sevgililer Günü'nün Önemi Artarken Sevginin Değeri Azalıyor'

14 Şubat’a kısa bir süre kala bütün dünyada ‘sevgi sözcüğü’ ile ilgili pazarlama ve tüketme çılgınlığı yaşanmaya devam ediyor.

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Medical Park Karadeniz Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Cengiz Soylu, insanların her geçen yıl Sevgililer Günü’ne daha çok önem verirken gerçek sevgiyi bir o kadar ihmal ettiğini belirterek “Sevgililer Günü’nün önemi artarken sevginin değeri azalıyor” dedi.

Sevginin ön planda olmasının olumlu bir durum olduğunu ifade eden Soylu, “Sanayileşme ve tüketim kültürü; haz peşinde koşan, narsist, değerlerine ve hatta kendine yabancı insan tipi, modern zamanların en önemli özellikleridir. Mevcut düzen, ‘mutluluğu artıracağım’ derken, insanları, gerçek insani mutluluktan uzak, haz peşinde koşan; hazzı, alkol, uyuşturucu ve sanal ortamlar yardımıyla elde eden, sevgiden yoksun tek boyutlu bir varlık olarak şekillendirmiştir. Bu nitelikte insanların gerçek anlamda sevgi üretebilmesi mümkün değildir. Ancak karamsar olmamak lazım. Her insanın doğası sevgi üretmeye uygundur” diye konuştu.



“Sevgiyi olgunlaştırmak lazım”

Sevgi yaratanın insanlara bahşettiği en güzel duygulardan olduğunu vurgulayan Soylu, “Aynı zamanda işin içerisinde çok sayıda ruhsal ve biyolojik süreçlerin olduğu özel ve karmaşık bir duygu halidir. Herkesin bir şekilde tecrübe edebildiği sevgi, ancak ‘olgunlaştırıldığında’ anlam kazanabilir, değer verilebilir ve sosyal olarak kabul edilebilir hale gelir. Olgunlaştırılmış sevgi, içinde sadakat ve şefkat barındırır. Bu şekildeki sevgi her zaman tatmin eder, hayal kırıklığı yoktur. Sevgi sevilenin hissettiklerinden bağımsız yaşanır, özgürdür. Olgunlaştırılmış sevgi, üretime imkân sağlayan, başarıyı artıran, hayata daha güzel bakmayı sağlayan bir duygudur. Bu çeşit sevgilerin maddi değeri olamaz. Parayla, makamla satın alınmaz. Ve bütün ömür boyunca devam edebilir. Sevginin kültürel boyutu da önemlidir. Bu nedenle sevgiyi temel alan inanç, değer sistemi, gelenek ve göreneklerin ihmal edilmemesi gerekir. Tabii ki bir kısım ruhsal hastalıklar, özellikle bazı kişilik patolojileri sevgi üretimini ve hissedilmesini engelleyebilir” şeklinde konuştu.

Kaynak: İHA